Dış ticaret açığı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 147’lik bir artışla 10 milyar dolar psikolojik barajının üzerine çıkarak 10,7 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret rakamları neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

Dış ticarette vahim gidişat

Temmuz ayında ihracat sadece yüzde 13,4 artarken, ithalat yüzde 41,4’lük bir sıçrama göstermiş. Ocak-Temmuz döneminde ihracatın artış hızı yüzde 19,1 olurken, ithalat yüzde 40,7 ivmelenmiş. Buradan rahatlıkla ihracatın tempo kaybettiğini, ithalat faturasının ise yüzde 40’ın üzerinde bir hızla doludizgin kabarmayı sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Bunların sonucunda dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre tam yüzde 147’lik bir artışla 10 milyar dolar psikolojik barajının üzerinde, 10,7 milyar dolara ulaştı.

ENERJİ TEK SUÇLU DEĞİL

Bu endişe verici performansta tek başına enerji fiyatlarının yüksek seyrini suçlayarak, bahane bulmak da olanaklı değil. Çünkü temmuz ayında enerji ürünleri ve altın hariç ihracat yüzde 7,4, ithalat ise yüzde 19,3’lük bir artış göstermiş. Enerji hariç ithalat ise yüzde 28,5 zıplamış. Diğer bir ifadeyle enerji ithalatı az gerilese de toplam ithalat azalmamış.

dis-ticarette-vahim-gidisat-1057798-1.

Hatırlanırsa Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) haziran ayında yüksek miktarda döviz tutan firmaların Türk Lirası kredi kullanmalarına sınırlama getirmişti. Bazı firmaların ellerindeki dövizi bozdurmak yerine ithalatlarını hızlandırarak döviz fazlasını erittikleri tahmin edilebilir. İthalat içerisinde aramalların payının yüzde 81,9’a kadar yükselmesi de bu tahmini doğruluyor. Bu nedenle ekonominin yavaşlamasının da etkisiyle önümüzdeki aylarda ithalatta bir düşüş görülebilir. Yine de 2022’nin ilk altı ayında 32,4 milyar dolara ulaşan cari açığın yıl sonunda 50 milyar doları aşması, Türkiye’nin ciddi bir ödemeler dengesi sorunu yaşaması kaçınılmaz görünüyor.

dis-ticarette-vahim-gidisat-1057799-1.

KÜRESEL GELİŞMELER DE OLUMSUZ

Küresel ekonomideki gelişmeler de ödemeler dengesine olumsuz yansımaya devam ediyor. Avro dolar paritesinin 1’in altına düşmesi, ithalatı dolar ağırlıklı, ihracatında ise avronun ilk sırada yer aldığı Türkiye ekonomisini kötü yönde etkileyecek.

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Powell’ın en son Jackson Hole toplantısında şahin mesajlar vermesi, enflasyonu önlemek için durgunluğun göze alındığını, ücretlerin baskılanmasının amaçlandığını vurgulaması yani faiz artışlarının süreceğini ima etmesi de Türkiye açısından tatsız bir haber. Çünkü bu önümüzdeki aylarda Avrupa Merkez Bankası dâhil faiz artışlarının sürmesi, ithalat talebinin iyice yavaşlaması olasılığını iyice arttırıyor.

dis-ticarette-vahim-gidisat-1057800-1.

Avro bölgesinde son iki aydır ekonomiler daralıyor. Yüksek doğalgaz fiyatları ve kuraklık başta Almanya olmak üzere Avrupa ekonomilerini zor durumda bırakıyor. Bu sanayi üretiminin yavaşlamasına yol açabilir. Ayrıca şirketlerin ve hanehalkının enerji faturasının yükselmesi, diğer ithal ürünlerine talebi kısabilir. Bu da Türkiye’nin ihracatını çok kötü etkiler.

DIŞ TİCARET JEOPOLİTİK GERGİNLİĞİ

Temmuz ayında ihracatta yine ilk sırayı Almanya aldı. 1 milyar 490 milyon dolar ihracat gerçekleştirilen Almanya’yı ABD ve Birleşik Krallık izledi. Yılın ilk yedi ayında en çok ihracat yapılan dört ülke bu üçlünün yanında İtalya oldu.

dis-ticarette-vahim-gidisat-1057801-1.

Buna karşılık ithalatta 4 milyar 374 milyon dolarla Rusya Federasyonu yine birinci sırada bulunuyor. İthalatın yüzde 15’i Rusya, yüzde 13’ü Çin’den yapılırken, üçüncü sıradaki Almanya’nın payı sadece yüzde 6,1. Bu manzara Türkiye’nin jeopolitik yönelimlerinin, Şanghay eksenine yaklaşmasının dış ticaret üzerinde de basınç yaratabileceğini gösteriyor.

TEKNOLOJİ BİLEŞİMİ DE GERİYE GİDİYOR

Dış ticaretin teknoloji yoğunluğuna göre analizi de olumsuz gelişmelere işaret ediyor. Şöyle ki, gerek ihracatta gerekse ithalatta yüksek teknolojili ürünlerin payının artması istenir. Çünkü yüksek teknolojili, yüksek katma değerli ürünler satabilmeniz arzu edilen bir durumdur. Yüksek teknoloji ithalatın ise daha yüksek verimle üretim yapılmasına katkıda bulunması beklenir. Ne var ki Türkiye’nin yüksek teknolojili ihracatının bir yıl öncesine göre yüzde 2,9’dan yüzde 2,2’ye düşmesi, ithalatta ise, yüksek teknolojili ürünlerin payının yüzde 13,1’den yüzde 12,8’e gerilmesi hayırlı belirtiler sayılmaz.

Zaten ihracatın büyük ölçüde orta düşük teknolojili ürünlere yığılması dikkat çekiyor. Düşük katma değerli bu kategorinin toplam ihracattaki payı yüzde 39,3’e yükselerek ilk sıraya yerleşti. İthalatta sermaye mallarının ağırlığının ilk yedi ayda yüzde 10,5’e düşüşü de yeni kapasite yaratılmadığını, teknolojik gelişmelerin yakalanamadığını gösteriyor.

Özetle, dış ticaret rakamları neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Türkiye Ekonomi Modeli’nin (her neyse bu garabet!) enflasyon, istihdam gibi dış ticarette de tökezlediği ayan beyan görülüyor.