Dışarıdan içeriye mektuplar: Boyun eğmeyenlerin haklılığı kazanacak
Tarihin o sayfalarının öncesi ve sonrasında yargılayanların da, yargılananların da isimleri değişti, ülkeleri değişti ama zulüm değişmedi.
Şule Aydın - Gazeteci
“Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma”
Ölüme yürürken; tüm baskılara, pazarlıklara rağmen Julıus Rosenberg onu mahkum edenlere seslenmişti:
“Ey yoldan çıkmış para yiyiciler, ey satılmışlar, ey bu güzel dünyamızı kirleten iğrenç, kötü insanlar, işte size yanıt: Sizin lanetlenmiş lütfunuzla başım eğik yaşamaktansa kocamla birlikte ölmeyi yeğlerim.”
Binlerce kilometre uzaktaki o boyun eğmeyiş Melih Cevdet Anday’ın kaleminden dökülüyordu:
“Nice aşklar, arkadaşlıklar gördüm/ Kahramanlıklar okudum tarihte/ Çağımıza yakışan vakur, sade / Davranışınız geliyor aklıma”
Tel örgülerin ucunda haftada bir birleşen parmaklar iki sevgiliye, hayat arkadaşına aitti; Julıus ve Ethel Rosenberg…İnfaz saatini bekliyorlardı. Hemen yanı başındaki odada elektrikli sandalyenin son kontrolleri yapılıyordu … Dışarıda halkın sesi , hemen öncesinde şairlerin, yazarların, aydınların çığlığı…
İdam anını bekledikleri odada ellerine çocuklarının fotoğrafları ve bir telefon tutuşturulur, kulaklarına ‘suçlarını’ kabul etmeleri karşılığında kararın durdurulacağı fısıldanır…
Geçmişin yaprakları dünyanın her yerinde ve döneminde uygulanan büyük adaletsizliklerle sarılı. O yapraklardan birinde komünist bir çiftin öyküsü var; Rosenbergler…
“Tanrısever bir ulusu ortadan kaldırmak üzere hazırlanan çirkin ve gizli bir ittifakın içerisinde yer almışlardır” Ethel ve Julius Rosenberg bu ifadelerle vatan hainliği ve casuslukla suçlandılar, yargılandılar , mahkemede somut hiçbir delil olmaksızın da idam cezasına çarptırıldılar. Zaten suçlamanın doğru olup olmamasının da onları yargılayanlar açısından hiçbir önemi yoktur çünkü bir düşmana ihtiyaç vardır ve aranan o “şeytanlar” bulunur.
Mahkeme iddialarını iki isme dayandırır; Ethel Rosenberg’in erkek kardeşi ve eşi; Ruth Greenglass ve David Greenglass.
Öylesine önemlidir ki onların tanıklığı, İstinaf Mahkemesi kararına “Greenglass’ların ifadeleri olmasa hüküm geçersiz sayılırdı” cümlesi kazınır . Sahte otel kayıtları, kanıtlanmayan deliller… 14 gün süren yargılamanın sonunda mahkeme yargıcı Kaufman onları ölüme götürecek karara imza atar.
Tüm umutlar, yollar tükendiğinde Rosenbergler’in elinde iki mektup vardır; biri, o gün iki sevgiliye, ailesinden daha yakın olan ve artık çocuklarını emanet ettikleri avukatlarına ulaşacaktır:
“Onurlu birer insan olarak, barış, ekmek ve gül uğruna korkusuzca, güvenle, inançla cellâdın karşısına çıkıyoruz.”
Diğerinin adresi çocuklarıdır:
“Sevgili yavrularım, biricik çocuklarım, daha bu sabah, gene bir arada olacakmışız gibi görünüyordu. Bunun gerçekleşmeyeceğini anladığım şu anda, bildiğim her şeyi size öğretme isteğiyle çırpınıyorum. Ne yazık ki birkaç sade sözcük yazabilirim; gerisi, tıpkı benim yaşamımın bana öğrettiği gibi kendi yaşamlarınız size öğretecektir.
…Şunu bilmelisiniz ki, yaşamımızın sonunun yavaş yavaş yaklaştığı şu saatlerde bile hayatın yaşamaya değer olduğuna inancınız, cellâdı yenecek büyüklüktedir.
Yaşamlarımızı sizinle bir arada tamamlamak mutluluğuna, bu büyük sevince varmayı çok isterdik. Bu son dakikalarda baban yanımda, size yüreğini ve o yüreğin içinde biricik çocuklarına karşı duyduğu bütün sevgiyi yolluyor. Suçsuz olduğumuzu ve vicdanlarımıza ihanet etmediğimizi hiçbir zaman unutmayın.”
Tam 50 yıl sonra… O “önemli tanıklar” kendilerinin mahûm edilmesinden korktukları için, savcının kendilerini yalan söylemeleri konusunda “cesaretlendirdiğini” itiraf etmişledir.
Tarihin o sayfalarının öncesi ve sonrasında yargılayanların da, yargılananların da isimleri değişti, ülkeleri değişti ama zulüm değişmedi. Ve bir şey daha değişmedi; Rosenbergler davası tarihe casusluk iddialarıyla değil, boyun eğmeyenlerin iradesiyle kazındı.
Can Atalay’ın ifadesiyle; sizlerin haksız hukuksuz Bakırköy’e ve Silivri’ye hapsedilmesinden bugüne dünya güneş etrafında 874 kez döndü, ne demiştiniz: “Gezi’nin emekten yana, yoksuldan yana, doğadan yana, ezilmişten yana, ötekileştirilenden yana, kadından yana, barıştan yana her direnişin içinde yer alacağı, direnen herkesin dilinden düşürmeyeceği bir şarkı olduğunu unutturmak istediğinizin farkındayız. Ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi’ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını karalama çabanız beyhude.”
Ezcümle; bugünün muktedirleri değil, boyun eğmeyenlerin haklılığı kazınacak yarına.
Çok yakında buluşacağımıza olan inançla, demir parmaklıklar ardında onurlu mücadelesiyle biz dışarıdaki tutsaklara güç veren herkese selam olsun.
“Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma”