Dışarıdan içeriye mektuplar: Elbet bir gün buluşacağız
O güzel bahçeleri taze çiçek kokan, gökyüzü mavi, gökyüzü lacivert gecelerimiz, gündüzlerimiz olacak. Ateşler yakıp şarkılar söyleyeceğiz birlikte.

Kemal Gökhan Gürses - Karikatürist
Sevgili Dostlarım,
İçerideki tüm arkadaşlarım…
Bir an önce inmek istiyoruz. Palamarı geç attı, iskeleyi beş-on saniye geç verdi diye kızıyoruz çımacıya. Yol uzadı diye kızıyoruz metronun girişine. Hep koşuyoruz. Bir an önce inmek istiyoruz. Yarınsız bir acelemiz var. Yarın olunca ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bizim yazlarımız da kış gibi; içimiz ürpererek geçiyor. Bir korku bulutunun altında.
Zaman önümüzden geçiyor.
Dışarısı soğuk. İçerisi kim bilir nasıl... Nadire’yle Tayfun abiyi görüyorum; Çiğdem’in görüşünden geliyorlar. Bahar dalı taşır gibi taşıyorlar kızlarının elinin sıcaklığını ellerinde. Ormanlarını geride bırakmış gelmişler. Çiçeklerini sulayıp duracaklar bir sonraki görüşe kadar. Ellerini birbirine ovuşturarak.
Biz alıştık, her gün bir arkadaşımızı daha alıyorlar. Artık o tarafa bakmamaya karar verdik. Bizim de bir hayatımız var; karanlıkta mı geçsin? Utandığımız için mi bakamıyoruz o tarafa, unutmanın sonsuz huzuruna mı bırakıyoruz yoksa kendimizi? Buluruz bir haklılık payı… “O günleri yaşasaydınız anlardınız bizi” diye anlatırız torunlarımıza. İnsan hafızası unutuşlardan oluşur. Unutulur gider bunlar da nasılsa.
***
Şu ara en büyük tartışmamız; hangisi daha kötüydü üzerine. 12 Eylül daha kötüydü diyenlere bakıyorum; yaşları var. O zaman onlar da haklılar. “O günleri yaşasaydınız anlardınız bizi” diyorlar. Ben yaşadım diyorum. “Anlıyorum.” Susuyorlar. “Yo, tabii, şimdi de çok kötü” diyorlar. Dağılıyoruz…
İyi haberler vermek istiyorum size. “Barış” ipi attı Bahçeli Meclis’te geçenlerde. Barış ipi İstanbul Esenyurt Belediye Başkanı’nın koluna kelepçe oldu. Batman’a, Mardin’e, Halfeti’ye el koyma fırsatına dönüştü. İyi haber vermek istiyorum size. Çocuklarımızı koruma işini bize devrettiler. Koruyamıyorlar çünkü. Bebekleri de… İyi haber vermek istiyorum, “Dünya da çok kötü şu sıra” deyiveriyorum bir anda. Ağzımdan çıkanı duyunca içim rahatlıyor biraz: “Yalnızca biz berbat bir hayat yaşamıyormuşuz demek ki… Yalnız hissetmemek ne güzel!”
Sizin içeride hukukun hiçbir maddesine sığmayan tutsaklığınız uzadıkça bizim de utancımız büyüyor. Kendi kendimize utanıp duruyoruz.
***
Sizi çok özlüyoruz. Çaresizce özlemek dünyanın dört tarafına yayılıyor. Gençler bizi bırakıp bırakıp gidiyor. Yalnızlığımız büyüyor.
Nasıl olacağını bilmiyorum. Bitecek. Hep bitti. Bir yeni kötülük başlayana kadar geçireceğimiz o güzel, bahçeleri taze çiçek kokan, gökyüzü mavi, gökyüzü lacivert gecelerimiz, gündüzlerimiz olacak birlikte. Ateşler yakıp acı tatlı şarkılar söyleyeceğiz birlikte. Arada gözümüz bir yere takılıp kalacak. Yüz kırışıklığıdır tarih.
Elbet bir gün buluşacağız…