Dışarıdan içeriye mektuplar: Gelecek daha güzel olacak
Buğra GÖKCE*
Gezi davasının tutuklu sanıkları, sevgili arkadaşlar,
Henry David Thoreau’nun ünlü sözüdür: “Herhangi bir insanı haksız yere hapse atan bir yönetimin olduğu ülkede her adil insanın gerçek yeri cezaevidir.”
Elbette, Thoreau kitleler halinde insanların cezaevine girmesini istemiyor. Hayır. Thoreau yönetimlerin adaletten ayrılmamasını, aksi halde adaletsizliğin yaygınlaştığı, temel hak ve özgürlüklerin baskı altında olduğu bir ülkede “dışarının” da “içerisi” kadar boğucu ve karanlık olabileceğini söylüyor. Bütün bir ülkeyi açık bir cezaevine çeviren bir tutumdur bu. İnsanlar düşüncelerini açıkça söyleyemez, korku topluma hâkim olur, baskı altındaki insanlar vicdanlarına veya inançlarına göre yaşayamaz. Sonuçta herkesin kaybettiği, toplumsal ahlakın bozulduğu, dışarıdakilerin de içeridekilerin de sürekli haksızlığa uğradığı bir düzen kurulur. İçeridekiler sevdiklerinden, ailelerinden, arkadaşlarından, haklarından yoksun tutsak kalırken dışarıdakiler de korkularının ve başlarına gelen türlü haksızlıkların tutsağı olur. Herkesin suç işlendiğini bildiği, haksızlığı yapanları tespit ettiği, vicdanlarda sessizce her gün mahkûm olan bir rejimdir artık yaşanılan. Bilmenizi isterim, böyle de oluyor. Siz içerideyken her gün yapılan haksızlıkların failleri de vicdanlarda mahkûm oluyor, tarih sahnesinde alacakları hüküm daha da kesinleşiyor. Biliyoruz ki bu dönem bitecek, biliyoruz ki sizler ailelerinize, sevdiklerinize kavuşacaksınız. Tayfun Vera’ya sarılacak, Can bir kez daha cübbesini giyip haksızlığa uğrayanların sesi olacak, Çiğdem yeniden filmler çekecek, gazetelerde güzel yazıları yayımlanacak. Sizlere, bizlere ve bütün bir ülkeye bunları yaşatanlar da utanç içerisinde kalacak.
∗∗∗
Edip Cansever diyor ki: “Gülemiyorsun ya, gülmek / Bir halk gülüyorsa gülmektir.”
Gezi gülmek isteyen bir halkın itirazıydı. Hepimiz Gezi’deydik. Sadece Gezi Parkı’nın yok edilmesine karşı çıkmadık. Gezi Parkı’nı da yok etmeye çalışacak kadar her şeye müdahale eden, halka hiçbir şeyi sormadan kararlar alıp uygulayan, her şeyi yapma gücünü kendinde gören, bu yüzden de gerçekten her şeyi yapan, adaleti ortadan kaldıran, sokakları biber gazı ile doldurarak, bizim vergilerimizle alınmış araçları bizim üzerimize sürerek kendini dayatan ceberut bir anlayışa karşı çıktık. Bugün de aynı anlayış Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararları uygulamayarak, normlar hiyerarşisini yok ederek, Anayasal rejimin temellerini sarsarak iradesini dayatmaya devam ediyor.
Gezi’de biz devletimizin, herkese eşit ve nitelikli hizmet etmesini, adaleti üstün tutmasını, Anayasa’ya ve hukuka uygun davranmasını, vatandaşlarına saygı göstermesini, doğamızın, topraklarımızın korunmasını istedik. Bu istek hâlâ çok güçlü. Her geçen gün değeri de daha çok anlaşılıyor. 31 Mart seçimlerinde gördük ki, halkımız çok daha iyi bir yönetim, çok daha adil bir Türkiye talep ediyor. Yasalara saygılı, vatandaşın hakkını koruyan, doğasını talan ettirmeyen, kişilere, zümrelere, gruplara değil herkese hizmet eden anlayışı da ödüllendiriyor.
∗∗∗
Elbette yapacak çok şey var. Çok koşacağız, çok çalışacağız, mücadele devam edecek. Biz de umutla yürümeye devam edeceğiz. Turgut Uyar’ın dediği gibi:
“Kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek
Çünkü umut kaçınılmaz gelecektir
Bütün gümbürtüsüyle
Umut kaçınılmaz gerçektir çünkü
Biri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar.”
Siz inanıyorsunuz. Dimdik duruşunuzla bizleri de inandırıyor, umut veriyorsunuz. Evet, gelecek daha da güzel olacak. Bugün elde ettiğimiz tecrübe ve birikim, Türkiye’ye çok şey kattı. Hiç kimsenin düşüncesi, inancı nedeniyle ayrımcılığa uğramadığı, tüm özgürlüklerin hukuk devleti ilkesiyle korunduğu, basının kamuyu bilgilendirme ve denetim görevini özgürce yerine getirdiği, devletin olması gerektiği gibi herkese eşit hizmet verdiği, bir Türkiye hayali büyüyor, yükseliyor, güçleniyor. Kaynaklarımızın israf ve yolsuzluk bataklıklarında kaybolmadığı, kentlerimizin yağmalanmadığı, yoksulluk zincirlerinin kırıldığı, her alanda liyakat ve ehliyete önem verilen bir Türkiye’de buluşacağız, birlikte çalışacağız, Gezi Parkı’ndaki ağaçların altında oturup hep birlikte şen bir kahkaha da atacağız.
Sevgiyle, dostlukla, dayanışmayla…
*İstanbul Planlama Ajansı Başkanı