Google Play Store
App Store

Gezi’yi bahane edip pranga vurmaya çalışanların en büyük korkusu sizlersiniz. Çünkü nerede iktidarın beceriksizliği yüzünden yaşanan felaket, acı, hak arayışı olsa “Yandım” diye bağıran herkesin yanında siz vardınız. Siz o cahil cüreti ile yapılan, Anayasa’yı yok sayan, özgürlüğe, insan haklarına pranga vuran her çirkinliğe ayna tuttunuz. Siz herkesin vicdanı oldunuz.

Dışarıdan içeriye mektuplar: Toplumun adalet arayışının en zarif haliydi Gezi
Çizim: Kemal Gökhan Gürses

Dr. Murat EMİR - CHP Ankara Milletvekili Grup Başkanvekili

Karanlığın içinde adaleti, özgürlüğü, demokrasiyi arayan Gezi’nin onurlu yol arkadaşları,

Sizlere kavuşmak, sizleri ailelerinize kavuşturmak, özgürlüğe hep birlikte adım atmak için sayısını bilmediğimiz günlere, umudu elden bırakmadan her gün bir yenisini ekliyoruz. Dışarıda da, içeride de şartlar ne kadar zor olursa olsun umudumuz hep bir, hayalimiz hep aynı. İçerideki durumun daha zor olduğunu bir an olsun unutmadan elimizden gelen tüm mücadeleyi sürdürüyoruz. Keşke daha fazlasını yapabilsek, keşke bu zor günleri bir an önce bitirebilsek…

Üzerimizde, sizlere giydirilmeye çalışılan o çirkin hükmü bir an önce yırtıp atmanın sorumluluğu var. Bu süreç uzadıkça yükümüz daha artıyor. Ancak yanılmayın. O yükün ağırlığı bizler için en büyük onur, en büyük şeref.

Nereye gitsek, kiminle konuşsak, hangi davada, hangi hak arayışında yer alsak sizi soruyor, size selam yolluyorlar. İşte en çok da o vakitlerde 11 yıl önce Gezi’de ektiğimiz umudu nasıl da hep birlikte büyüttüğümüzü anlıyorum.

Brecht’in dizileri aklıma geliyor;

Nasıl bir çağdır bu. 

Ağaçlardan bahsetmenin neredeyse suç sayıldığı, 

Birçok alçaklığa suskun kalışı içerdiğinden, 

Yolu kaygısızca karşı karşıya geçen, ulaşılmazdır artık herhalde, 

Zorda kalan arkadaşları için… 

Çok değildi yapabileceklerim. 

Fakat iktidardakiler daha güvende hissediyorlardı kendilerini bensiz...

***

Adalet arayışının en zarif haliydi Gezi…

Gezi’yi bahane edip pranga vurmaya çalışanların en büyük korkusu sizlersiniz. Çünkü nerede iktidarın beceriksizliği yüzünden yaşanan felaket, acı, hak arayışı olsa “Yandım” diye bağıran herkesin yanında siz vardınız. Siz o cahil cüreti ile yapılan, Anayasa’yı yok sayan, özgürlüğe, insan haklarına pranga vuran her çirkinliğe ayna tuttunuz. Siz herkesin vicdanı oldunuz.

İyiliğin ve kötülüğün savaşına dönüştü her şey. Gezi’de vurulan, öldürülen, tutuklanan, dövülen, gözaltına alınan, fişlenen bizlerken halkın tüm ayarları ile oynayıp “mağduruz” diyenlere 31 Mart seçimlerinde çok güzel bir cevap verildi.

Hani okul kitaplarımızda yazardı; “Saray, halktan kopuk bir şekilde yaşıyor” diye… Trajediyi mantığa büründüremediğimiz yer de acı bir gülüş beliriyor.

Siz bu satırları okurken, bizler Meclis’te Can Atalay’ın milletvekilliğinin geri verilmesi için yine ve yine Meclis’te Anayasa dersi veriyor olacağız. İstismarı, cinayeti, terör örgütleri ile ilişkileri, yolsuzluğu dokunulmazlık kapsamına alanlar, battıkları pisliklerinde birbirlerini aklayanlar nasıl da korkuyor Gezi’den… Tüm kötülüklerine mantık yüklemeye çalışarak pişkince yapıyorlar…

***

İçerideki durumun ne kadar kırılgan olduğunu biliyorum… Ancak benim de sizinle dertleşmeye ihtiyacım var. Tüm ülkenin, size her yerden selam yollayan herkesin ihtiyacı var. Yoksulluğa, ölüme, çaresizliğe terk edilen yurdun her yerinde artık “Gezi tutsakları neden içeride?” diye soruluyor. Bu sorunun yakıcılığı her yeri sardı.

Ne kadar çoğaldık, biliyor musunuz?

11 yıl önce o kötülüklere ses çıkartmayanların da canını yaktılar… Canı yanmamış bir kişi bile bırakmadılar… İşte o zaman daha da çoğaldık… O zaman herkes sormaya başladı…

Korku dağları sizinle yıkılmaya başladı. Her yaratılan enkazın altından çıkıp karanlığın içinde birbirimize ışık tutuyoruz. Ben de o enkazın altından çıkıp karanlığın içerisinde büyüttüğümüz umudun ışığıyla sizlere sarılmayı iple çekiyorum.

Mektubumun başında bahsettiğim size kavuşmak için beklediğimiz, sayısını bilmediğimiz günlerin şafağında “Başardık” diyeceğiz. İşte o gün başladığımız yerde ve bu kez yaşanan tüm acıları geride bırakarak, belki buruk ama her şeyi anlatacak gülümsemeler ile Gezi Parkı’nda yeniden buluşacağız.