Google Play Store
App Store

Bizler dışarıdayken, sizlerin içeride oluşunun adalete uygun, akla yatkın tek bir nedeni yok. Tek bir gerçeklik var; iradenizle, duruşunuzla, tüm baskı ve tehditlere karşın sadece ve sadece gerçekleri haykırışınızla, karşımızdaki örgütlü karanlığa ışık düşürdünüz işte.

Dışarıdan içeriye mektuplar: Zalimin zulmü uzun sürmeyecek
Çizim: Kemal Gökhan Gürses

Mahir Polat - İBB Genel Sekreter Yardımcısı

Can arkadaşlarım,

Birçoğumuzun bildiği kadim bir anlatı, bir inanç motifidir kuyudaki Yusuf… Yusuf, bir kuyuya atılır. Kuyu artık Yusuf’un içine bulunduğu bir yerden fazlasıdır. Yusuf’u, Yusuf yapan öykünün kendisidir. Kuyudan çıkmak, çıkarılmak, kuyuda unutulmamak ve o kuyuyu yenmek meselesidir. Sizlere, o kuyunun yankıları eşliğinde sesleniyorum.

Sizlerle, savunmak için büyük bedeller ödediğiniz Gezi Parkı’nın ağaçları altında, gözlerimiz birbirimizin gözlerine değerken sohbet etmek isterdim. Bunu yapacağımız vaktin geri sayımındayız uzun zamandır.

Lakin içinde bulunduğumuz haksızlık, uğradığımız zulüm tahayyül edebileceğimizden daha büyük. O nedenle ancak kelimelerimle, gönderdiğim selamlarımla ses edebiliyorum.

Bugün de o günlerden biri…

***

Sözlerin kudretine inanırım.

Hakkaniyetli ve doğru sözün, insan kalbine iyi geldiğini, gönül perdesini aradan kaldırdığını bilirim. Şimdi ise kâğıda döktüğüm her bir cümlenin giderek ağırlaştığını fark ediyorum. Ne söylesem eksik kalacak hissi, içimde beliren.

İçimde beliren bir duygu daha var; sabırsızlık adı. Bu memleketi çok seven, bu memleketin bugünü, yarını için uğraşan siz canların haksızlıkla, hukuksuzlukla, işlemediği suçlar nedeniyle içeride oluşudur, sabırsızlığımı büyüten…

Bizler dışarıdayken, sizlerin içeride oluşunun adalete uygun, akla yatkın tek bir nedeni yok. Tek bir gerçeklik var; iradenizle, duruşunuzla, tüm baskı ve tehditlere karşın sadece ve sadece gerçekleri haykırışınızla, karşımızdaki örgütlü karanlığa ışık düşürdünüz işte…

Korku ve çaresizlik dayatarak kurdukları devranı ilal ve ebet zannedenler yanılıyor. Girilen onca hakkın titreşimlerini duymayanlar ve sizlerin kuyudaki vaziyetinizi başarı sayanlar farkında değiller ama kendi korkularının girdabında boğuluyorlar.

Oysa bizler, uzun gecelerin karanlığının sonuna kadar sürmeyeceğini bildiğimiz gibi biliyoruz; zalimin zulmünün de çok uzun süremeyeceğini…

Kuyu parçalanıyor.

Kuyuya ipler atılıyor.

Bir parça umutla, gönlünüzü eylemeye çalışmak değildir niyetim. Hakikatin kendisidir bu.

İnsanlık tarihinde, ülkesinden vazgeçmiş, insanına arkasını dönmüş, dertlere duymazdan gelmekle kalmamış, derdin kendisi olmuş hiçbir zümrenin hükmü sonsuza dek sürmemiştir.

Tüm çabamız, emeğimiz, mücadelemiz de bu zalimane devrin bitmesi içindir.

Büyük insanlık ailesinin haysiyetli fertleri olarak dayanışmamızın yegâne gayesi, hiçbir suçu günahı olmayanların yaşamdan, ailelerinden, sevdiklerinden hoyratça uzak tutulurken, hırsızların, uğursuzların kolaylıkla serbest kaldığı bu düzeni değiştirmektir.

***

Güzel günlere, ferah zamanlara kavuşmamıza, birbirimize sıkı sıkı sarılmamıza çok az kaldı sevgili dostlarım.

Sevgili Çiğdem Mater ve Mine Özerden, yakın siyasi tarihimize utanç olarak geçen bu günler unutulmasın, unutulmasın da bir daha yaşanmasın diye filmlerini, belgesellerini çekecek.

Sevgili Can Atalay, hep olduğu gibi hakkın hukukun peşinden koşacak. Dara düşürülmüş, sesi duyulmasın isteyen kim varsa onların sesi olmaya devam edecek.

İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı olarak görev yaparken tutsak edilen, yol arkadaşı olmaktan gurur duyduğum kardeşim Tayfun Kahraman… Onunla yapacağımız işlerimiz çok. İstanbul’umuzu güçlendirmek için de gücümüze güç katması için de kavuşmayı bekliyoruz, hasretle…

Edip Cansever, memleketi dağılmış pazar yerlerine benzettiği o meşhur şiirinde "Bir halk gülüyorsa gülmektir/ Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi" diyordu ya…

Üstada saygısızlık etmek istemem ama size bir söz verebilirim bütün kalbimle:

Memleketi toplayacak, halkı güldüreceğiz.

Kuyuları ilelebet örteceğiz. O kuyuların bir daha açılmadığı günler için çok çalışacak, özgürlüğe uzanan dostlarımızın nefesinden ferahlık bulacağız.

İşte o gün şavklayacak ömrümüzün geri kalan yarısı…

Sevgiyle, dostlukla,

dayanışmayla…