Ebeveynlerde “Niye okulda iyi değil?”, “Çok’u neden ‘koç’ diye okuyor?” veya “Zeki ama neden başaramıyor?” sorularını uyandıran çocuklar dislektik çocuklardır. Özel Eğitim Uzmanı Karatepe, “Aileler ve eğitimciler bilinçli olmalı ve aralarında ciddi bir koordinasyon sağlamalı” diyor

Disleksinin farkında mısınız?

SEDA BALMUMCU

sedabalmumcu@birgun.net @nenaseola

Normal ve normalüstü bireylerde yaş düzeyinde gelişim gösterememiş okuma, yazma, aritmetik ve bedensel koordinasyon becerileri görülen dislektik çocuklar “çini”yi “için” diye okurlar. 41’i 14 yazarlar, p’yi d, d’yi b yazarlar ve bir kelimeyi oluşturan harflerin sırasını hatırlayamazlar.

Dünya çapında dislektik bireylerin birçok alanda kabul görürken, Türkiye’de disleksiyle ilgili bir farkındalık oluşmuş değil. Bu nedenle 1-7 Kasım Disleksi Farkındalık Haftası kapsamında, “Disleksi bir hastalık mıdır?”, “Nasıl fark edilir?” veya “Nasıl bir yol izlenmelidir?” gibi soruların yanıtını özel eğitim uzmanı Gökhan Karatepe’den istedik.

KALITIMSAL BİR GEÇİŞE SAHİP

-Disleksi, doğuştan gelen bir durum mu yoksa yaşanan bir travma sonrasında da ortaya çıkabilir mi?

Disleksi grip, kızamık veya suçiçeği gibi bir hastalık olarak tanımlanamaz. Hastalık olmadığı gibi bunu tedavi etmek gibi bir ifade de oldukça yanlıştır. Travmatik olaylar, öğrenme güçlüklerine yol açabileceği gibi yaşanan herhangi bir beyin hasarı da bireylerin eskisine nazaran daha farklı zihinsel süreçler yaşamasına sebep olabilir. Fakat disleksi, yoğun olarak kalıtımsal bir geçişe sahiptir.

-Genellikle ilkokul çağında mı fark ediliyor, yoksa daha erken fark edilmesi de mümkün mü?
Disleksi tanısı, okul öncesi dönemde tanımlanamayan bir güçlük. Tanı kriterleri arasında okuma, yazma ve aritmetik beceriler yer aldığından dolayı bireyin okula başlamış olması gerekiyor.

AİLELER VE ÖĞRETMENLER BİLİNÇLİ OLMALI

-Ebeveynler ve öğretmenler nasıl bir yol izlemeli, bu konuda nasıl ve nereden eğitim almaları gerekiyor?
Bu noktada ailelerin ve öğretmenlerin bilinçli olması çok büyük önem taşıyor. Sınıf içinde ya da günlük hayatta bir takım becerilerin etkilendiği düşünülüyorsa, sınıf öğretmenlerinin çocukları rehber öğretmenlere yönlendirmeleri ve aileyi bilgilendirmesi gerekiyor. Sonrasında çocuk psikiyatrlarına başvurmaları gerekiyor. Aslında gözlemin çoğu öğretmenler, psikologlar ve aileler tarafından yapılıyor. Hem eğitsel hem psikolojik süreçlerin değerlendirilmesinin yapılmasına karşın, tanı yalnızca psikiyatrlar tarafından konulabiliyor.

disleksinin-farkinda-misiniz-528364-1.
Gökhan Karatepe

-Dislektiklere yönelik hangi eğitim yöntemleri tercih edilmelidir?
Eğitim sistemimiz her bireyin farklı bir öğrenme stiline sahip olduğu görüşüne destekler şekilde yapılandırılmış değil. Görsel, işitsel ya da kinestetik yani hareketle öğrenme biçimlerinden hangilerinin bireye uygun olduğunun belirlenmesi çok önemli.

-Dislektik çocuklar, sosyal ortamlarında karşılaştıkları zorbalık karşısında ne hisseder?

Disleksi nedeniyle okuldaki ortamları onların sürekli hayal kırıklığı ve karışıklık yaşadığı korkulu bir rüya haline gelir. Bu duyguları yaşayan disletikler de tutarsızlıklar şiddetlenir. Disletik çocuğun öfkesi bariz olarak okuldaki arkadaşlarına ve öğretmenlerine olacaktır. Disletik çocuk, ironik bir şekilde anne babasına da öfkelidir . Annelerin disletik çocuğun öfkesine özellikle maruz kalmaları muhtemeldir.

Çocuklar yetersizliklerini gördükçe, hayal kırıklığıyla karşılaşacak, bu his onlara diğerlerine oranla daha aşağıda olduklarını düşündürecektir. Bunun yerine güçlü ve verimli duyguların varlığı, onların çevreyi daha iyi yorumlamalarına ve kontrol etmelerine sebep olacaktır.

Depresyon aynı zamanda disletik bireylerde sık görülen bir komplikasyondur. Öğrenme güçlüğü bu tür çocuklarda üzüntü ve acı duygularını yoğun olarak hissetmelerine ve bu yüzden depresyona girmelerine sebep olmaktadır.

-Devletin bu konuda ailelere desteğini yeterli buluyor musunuz?
Disletik öğrenciler için devletin ayda en az 8, en çok 12 seans olmak üzere ücretsiz eğitim desteği vardır. Fakat bu destek, ancak hastanelerden alınan rapor ile karşılanabilir, tanılı çocukların çoğu kaynaştırma genelgesi ile kaynaştırma eğitimi uygulamalarına tabiidir. Yasa gereği eğer isterlerse yetersizliklerine yönelik olarak okullarında da destek eğitim sınıflarında eğitim-öğretim görebilmektedirler. Fakat çoğu aile, disleksi çocukların raporlarında %20 engelli ibaresi bulunduğundan dolayı bu raporu almayı tercih etmiyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde okul kitapları, disletik çocuklara uygun olarak daha büyük formatta ve fontta düzenleniyor. Ülkemizde de bu tarz uygulamaların yapılması oldukça verimli olacaktır.

-Disleksiye yönelik yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Akademi Disleksi yalnızca Özel Öğrenme Güçlüğü ve DEHB tanısı olan bireylere eğitim ve psikolojik destek veren bir kurum. Bu özelliğiyle Türkiye’de hizmet vermeye başlayan ilk kurum. Avrupa ve Amerika ekollerini eğitim alan her çocuğa hitap edecek şekilde harmanlıyoruz. Okuma-yazma, aritmetik becerilerin yanı sıra beden algısı, motor koordinasyon becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalarımız oluyor. Bu süreç aynı zamanda ailelerin de yüksek oranda dahil olması gereken bir süreç. Bu nedenle aile eğitimlerimiz oluyor. 2011 yılından bu yana sürdürdüğümüz Türkiye Disleksi Hareketi kapsamında “Disleksi Dostu Okul-Disleksi Dostu Öğretmen” projemizle birçok ilde binlerce eğitimciye ulaştık. Proje kapsamında, okullara giderek, öğretmenlere eğitim veriyoruz. Bunun için okulların bizi davet etmesi yeterli.

***

Akademi Disleksi'nin zengin içerikli web sitesinde empati duygusunu geliştirmek adına bir disleksi simülasyonu var ve bu konudaki tek Türkçe simülasyon.

Simülasyona ulaşmak için tıklayın