Birkaç yıl önce, Pekin sokaklarında eski dost Jiaying ile yaptığımız bisiklet turunda bir taksici orta refüjdeki açıklıktan tehlikeli bir biçimde dönmüş ve beni sıkıştırmıştı. Kazayı bacağımda hafif sayılabilecek bir yarayla atlatmıştım. Taksici çıkışmama aldırış etmediği gibi, “Burası Çin, benim ülkem” diye arsızlık etmişti. Polise durumu anlatıp taksinin plakasını veren Jiaying, “Bir şey çıkmaz ama biraz parasını alıp canını yakarlar” demişti.

Peki, aynı şey bugün “Sosyal Kredi Sistemi”nin uygulanmakta olduğu pilot yerleşim birimlerinden birinde olsa ne olurdu? Muhtemelen şunlar olurdu: (1) Öncelikle, taksici refüje acil durumlar için açılmış olan o açıklıktan dönemezdi. (2) Yanıma gelip benden özür diler ve yardım ederdi, belki de (“iyi bir yurttaş” olarak) hastaneye götürürdü.

(3) Düştüğü durumu hemen yakındaki dev ekranda ibret-i âlem için gelip geçen herkesle birlikte kendisi de izlerdi. (4) Yasanın öngördüğü trafik cezasının yanı sıra, “Sosyal Kredi Puanı” da düşer ve belki de (geçici) bir hak kaybına bile uğrardı. (5) Polis, şikâyetimizi taksiciyi söğüşleme fırsatı olarak görmek yerine “iyi bir devlet memuru” olarak görevini olması gerektiği gibi yapar ve böylece hem kendisinin hem de kurumunun kredi puanını yükseltirdi. (6) Düşen gözlüğümü yerden alan, devrilen bisikletimi kaldırıp kenara çeken ve el çabukluğuyla yarama su döküp kâğıt mendille saran “en alttakiler”den o seyyar satıcı muhtemelen örnek yurttaş seçilir ve resimleri panolarda yer alırdı. (7) Taksicinin hırtlığı yüzünden çileden çıkan ve Çinliler için adaba mugayir sayılabilecek laflar eden Jiaying’in durumu ne olurdu bilemiyorum. Davranışları bir genç kadın için kötü örnek sayılıp puanı düşer miydi yoksa bana yardım ettiği için iyi yurttaş sayılıp yükselir miydi, emin değilim. Bütün bunlar şehrin neredeyse her yerine yerleştirilen yüz (ve galiba plaka) tanıma sistemli kameralar ve onlarla entegre çalışan “Sosyal Kredi Sistemi” veritabanı sayesinde olurdu.

Nedir bu Sosyal Kredi Sistemi?

Batı kapitalizminin ideolojik-kültürel hegemonyasını üretmekle görevli paralı askerler ve onların yancıları tarafından hakkında binlerce distopya hikâyesi yazılan sistem, ilk başlarda bireylerin, işletmelerin ve devlet kurumlarının kredilendirilmesinden oluşan üç bileşenli kredilendirme sisteminin adıydı. Son zamanlarda tanımlamada bir değişikliğe gidildiğini ve “Ulusal Kredi Sistemi” veya “Ulusal Kredi Yönetimi Sistemi” ifadelerinin tercih edildiğini görüyoruz. “Sosyal Kredi Sistemi” artık bireyleri kredilendiren bileşeni ifade etmek için kullanılıyor ve bildiğim kadarıyla henüz sadece bazı (pilot) bölgelerde uygulanıyor. Tüm sistemin uygulamaya girmesi için hükümet yasal eksikleri gidermeye, kapsamlı bir mevzuat oluşturmaya ve veri tabanı altyapısını birleştirmeye-kurmaya çalışıyor. Hazırlıkların 2020 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanmıştı. Sürecin ne durumda olduğunu bilmiyorum.

Bu sistemin neden gerekli olduğu, nasıl kurulacağı vs üzerine hazırlanan 2014 tarihli resmi belgede şu açıklamalar yer alıyor: “Ülkemiz ekonomik sistem reformlarını derinleştirme ve sosyalist piyasa ekonomisini mükemmelleştirme konusunda bir kritik dönemdedir. Piyasa ekonomisi bir kredi ekonomisidir. Piyasa ekonomisi düzeninin eksiklerini gidermek ve düzenlemek, piyasa kredi ortamını iyileştirmek, işlem maliyetlerini düşürmek ve ekonomik riskleri önlemek için sağlam bir sosyal kredi sisteminin kurulması gerekli bir önlemdir. Bu, ekonomiye hükümetin müdahalesini azaltmak ve sosyalist piyasayı iyileştirmektir. (…) Kredi yasaları, düzenlemeler ve standart sistemlerin iyileştirilmesi ve tüm toplumu kapsayan bir kredi inceleme sisteminin oluşturulması temelinde, bir bütünlük kültürünün kurulması amacıyla devlet bütünlüğü, iş bütünlüğü, toplumsal bütünlük ve yasal güvenilirliğin inşa edilmesini sağlamak, güvenilirlik-dürüstlük teşvikler sunmak ve dürüst olmayan davranışları cezalandırmaktır”. Sistemin işleyiş biçimine bakınca, doğru tanımlamanın “kredi sistemi” değil “puan sistemi” olduğunu düşünmüştüm, ta ki yukarıdaki resmi belgeyi okuyuncaya kadar. Belgede sıkça geçen “piyasa” ve “kredi” sözcükleri ilk bakışta mevzunun ekonomiyle ilgili olduğu (kredi kullanımını sağlıklı bir biçimde yaygınlaştırmak ve böylece tüketim ve refah artışı sağlamak gibi) düşündürse bile, bununla sınırlı olmadığını da biliyorum. Bu “kredi sistemi” düşüncesi, Çin’in “uygarlık projesi”nin kâğıda yansımış taslağı gibi duruyor (sonraki yazıda ele alacağım).

Resmi kuruluş belgesinde mottosu “Güvenilir davranışlar için teşvikler oluşturmak ve dürüst olmayan davranışları cezalandırmak” diye özetlenen sistemin içeriği çok kapsamlı. Gelecek yazıdan başlayarak üç kredi sistemini de ayrıntılı ele almaya çalışacağım. Şimdilik şu “Bireylerin olumlu davranışlarının ödüllendirilmesi” konusunda olası bir yanlış anlamayı önceden düzeltmek istiyorum: Ödüllendirici davranış derken aklınıza “Şi Çinping’den önce Çin’de yol yoktu, ev yoktu, otomobil yoktu, hastane yoktu, fabrika yoktu; Çin’in itibarı yoktu; Dünya lideri Başkan Şi…” gibi halüsinojen mantar yemişlerin aklından geçenlere benzer övgü zırvaları gelmesin. Ancak bulanık bir aklın eseri olabilecek bu nevi ahmaklık gösterileri burada ilgilisine bir puan bile kazandırmaz. Çünkü bilirler ki, bu nevi övgüleri kabul etmek ve memnuniyet duymak aslında övülen kişinin “ahmaklığın ve ahmakların lideri” olduğunu tescil etmekten ibarettir, hepsi o kadar. (Devam edecek)