İsveç’te 19 Eylül’de yapılacak genel ve yerel seçimler için sonucu başkent Stockholm belirleyecek. Stockholm’ün belediye başkanı

İsveç’te 19 Eylül’de yapılacak genel ve yerel seçimler için sonucu başkent Stockholm belirleyecek. Stockholm’ün belediye başkanı hangi partiden seçilirse ülkenin başbakanı da büyük ihtimalle o partinin genel başkanı olacak. İsveç’te siyaset sahnesindeki partiler, bunu tabii ki çoktan okumuş durumda. Seçime girecek olan tüm siyasi partiler toplamda 43 milyon kronluk bir meblağı Stockholm Belediye Başkanlığı için yapılacak seçim harcamalarına ayırmış durumda.
Partilerin merkezi seçim bütçesinde, Stockholm, ayrı bir kalem olarak tutuluyor. İsveç’teki siyasi partiler, seçim için ayırdıkları bütçeleri açıklarken Stockholm’de yapacakları harcamaları, paraların nereye gideceğini ayrıntılı olarak bütçede göstermekle yükümlü. Siyasi partiler, üyelerinden gelen gelirleri, devletin verdiği paraları, varsa partinin taşınmazlarından elde edilen kiraları ya da partiyi desteklemek isteyen dernek veya sendikaların bağışlarını açık açık, şu para, şuraya gidecek diye raporluyor.
Gelirler ve giderler her zaman kontrol altında tutuluyor. Bu iş o kadar sıkı ki en ufak bir aksilikte herkes yerinden oynayacağını biliyor. Şubat ayında yaşanan Mats Rudin vakasından sonra, bu gerçek bir kez daha ortaya çıktı. Mats Rudin, bu seçimler için Başbakan Reinfeldt’in partisinden Stockholm milletvekilliği için aday adaylığını açıklamıştı. Yapılan ön seçimde Rudin, pek çok hatırı sayılır politikacıyı geride bırakıp 8’inci sıradan aday olup neredeyse vekilliğini garantilemişti. Sonrasında, Rudin’in, Muhafazakâr Partiye üye toplarken bir kereye mahsus alınan üyelik katkı aidatlarını, eşini ve yakınlarını partiye üye yaparken cebinden ödediği ortaya çıktı. Rudin, “Küçük bir meblağdı, eşten dosttan istemeye utandım” dediği 100 kron, yani 20 lira için milletvekilliğini garantilediği adaylıktan çekilmek zorunda kaldı. Paranın nereye harcandığı kadar, nasıl kasaya girdiği de titizlik konusu.
Dört yılda bir seçime taşınan İsveç için, en önemli kale olan Stockholm’e yapılan seçim yatırımında, sol blokla, sağ blok arasında büyük bir fark var. Sosyal Demokratlar, toplamda 70 milyon kron olan seçim bütçelerinin 7 milyon kronunu Stockholm için harcayacak. Şu anda iktidarda olan sağ blokun lider partisi Muhafazakârlar, seçim bütçelerini 60 milyon kron olarak açıkladı. Parti, Stockholm için 16 milyon kron ayırıyor. Sol Parti, Yeşiller ve Sosyal Demokratlardan oluşan sol blok toplamda bile tek başına Muhafazakârları yakalayamıyor. Seçim sonuçlarını ayrılan bütçeler belirleyecek olsa sol partilerin Stockholm’de hiç şansı yok.
Partiler bu kadar parayla ne yapıyor? Bu noktada olayın, Türk siyasetindeki bayrak asma yarışından farkı yok. Her parti, bütçesi oranında, şehirdeki panoları kapıp afiş asma rekabetine girişiyor. Bunu bütün İsveç’te tek bir parti beceremiyor, aşırı milliyetçi, İsveç Demokratları. Basın sözcüsü, partilerinin seçim afişlerinin çoğu zaman birkaç saatten fazla asılı kalamadığını, aşırı milliyetçi söylemi beğenmeyenlerce afişlerin parçalandığını söylüyor. Bu yüzden bu parti sadece el ilanı dağıtarak seçime hazırlanıyor.
Bu yıl ki seçim için herkesin dilinde tek bir sözcük var, ‘diyalog’. İsveçli siyasetçiler, bizim Türkiye’den alışkın olduğumuz, buralara yeni ulaşan bir oy toplama yöntemini keşfetmiş durumdalar. Kapı kapı evleri gezmek. Muhafazakârlar, gelecek haftadan itibaren seçime kadar 60 bin Stockholmlünün kapısını çalacak ve onlara konuk olacak. Sosyal Demokratların hedefi ise 55 bin eve girmek. Seçim stratejistlerinin belirlediği, sıcak memleketlere özgü bu ‘diyalog’ yöntemi, bu soğuk iklim kuşağında da tutarsa değmeyin küresel siyasi ısınmaya. Bir daha ki seçime pirinç, kuru bakliyat, sonrakine beyaz eşya, kıvama gelmeyene “Bitaraf olan bertaraf olur” tehdidi.