Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924’te, Şer’iye ve Evkaf Vekâleti yerine kuruldu. Kamuyu din konusunda aydınlatacaktı. Esas amacı dinci, gerici, çağdışı fikir ve fiillerle toplumu zehirleyen cemaatlerin, derneklerin ve yer altına çekilmiş tarikatların önünü kesmekti.

TOPLUMA DEĞİL SARAY’A BAĞLI: ANAYASA’YA AYKIRI

Bugün, Anayasa’nın 136’ncı maddesini, hem laiklik ilkesini yerle bir ederek hem de siyasi görüşlerin tam ortasında yer alarak ayaklar altına alıyor. 136’ncı maddeye göre siyasetin dışında kalıp toplumla bütünleşmesi, onu kucaklaması gereken kurum, tersini yapıyor. Başkanlık Sistemi ile Saray’a bağlanması, zaten Anayasa ile tamamen çelişkili.

Rejimin sağlam aparatlarından biri. Toplumu kutuplaştırıp nefret dili ve fikirlerinin sokakta uygulama alanı bulmasına yol açıyor. Başkanları, kendisine bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu, fetvaları, müftüleri ile antilaik, gerici bir ülkenin tohumlarını atıyor. Sanki başlıca vazifeleri; mezhepçilik, kadın düşmanlığı, cinsiyet ayırımcılığı, çocuk istismarının önünün açılması.

KADIN ELİ SIKMAK HARAM, 9 YAŞINDA ÇOCUK EVLİLİĞİ HELAL

Yılda bir eşcinselliğin sapkınlık olduğunu söyleyen de “Feminizm ahlaksızlık, Alevilik kırmızıçizgimiz” diyen de Diyanet. Kadının elini sıkmak günah ama evlilik çağının kriterini buluğ çağı belirliyor; sınır kızlarda 9, erkeklerde 12 yaş. 2016’da fetva sitesindeki soruya verilen cevaba göre babanın, öz kızına duyduğu şehvet ‘haram’ değil.

İŞİNE GELDİĞİ GİBİ

TOKİ’ye verilen faiz mübah ancak ‘Müslüman noel kutlamaz.’ 2016’da yılbaşına yakın fetva sonrası şişme figür bıçaklayan da var, damlarda Noel Baba arayan da! Nefret dili, sorumsuzluk daima radikalizmin önünü açıyor. 2016’nın son günü, IŞİD’in gerçekleştirdiği Reina katliamında 39 can gitti.

ARKA PLAN SERT

“Diyanet gündem değiştirerek, AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor” demek, durumu böylesine basite indirgemek, arka planı görmemektir. Çünkü çok daha sert, sıkıntılı bir resimle karşı karşıyayız. Diyanet İhvancılıktan vazgeçmeyen, ümmetçiliği rejimin ana karakterlerinden biri sayan iktidarın bileşeni.

Bu bileşene nelerin eklendiğine bakmak için ise SADAT’ın uygulayıcısı olduğu, ‘Fikir Kulübü’ Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASSAM) 3’üncü İslami İşbirliği Kongresi’ne gitmemiz yeterli. SADAT Kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin, şu meşhur mehdiyi beklediğini, ortamın buna göre hazırladığını söylediği toplantı.

Deklarasyon bölümünden, ‘İslam Birliği kılıfında fetihçilik’, ‘İstanbul’un başkent yapılması’ ve ‘şeriat devleti’ çıkmıştı! Toplantının ardından ‘28 Şubat emeklisi’ Paşa Tanrıverdi, Saray’daki başdanışmanlık görevinden istifa etti. Özel harp geçmişi olan üst düzey bir subay, ‘pratikleri konuşmaktaki’ hatasını böylece kendince temize çekti.

ÜMMETÇİLİK, FETİHÇİLİK OSMANLICILIK

Toplantının konusu, ‘İçeride dizayn’ değildi ama kendisine mikrofon uzatılan Tanrıverdi, buna da değinmişti. Esas gündem ümmetçilik, fetihçilik Osmanlı ruhuydu. Rejimin dış politikasına uyumlu bir toplantıydı. Diyanet İşleri Ali Erbaş da bu istikamette konuştu. Arkada ‘Asrika’ logosu vardı. Asya ve Afrika birlikteliğine vurgu yapılıyordu.

KİMLER, KİMLERLE YAN YANA!

O logodan, Suriye’ye, Irak’a, Libya’ya ulaşmak mümkündür. Suriye’de ÖSO’cuları, Irak’ta yerli ve milli İnsansız Hava Araçlarını (İHA), Libya’da ise Kirpi isimli zırhlı araçları görürsünüz. Tank Palet Fabrikası, Kirpi ya da İHA demişken, yerli milli iş insanı Ethem Sancak da Bayraktar Grubu da o gün o toplantıdaydı.

‘Rejimle uyumlu’, ‘devletin omuriliğine çöküp onu felç eden sacayağı’; finans, inanç ve ‘uygulama’ alanlarını içeriyor. Ne dışarda savaş şevki, ne içerde her tepkiye rağmen bağnaz anti laik rejimin inşa arayışı, ne de yerli milli silahtan kazanç iştahı bitiyor. Diyanet, “Gündem değiştiriyor, ayırımcılık yapıyor” gibi hafif tartışmalara yönelmek yerine “Kimler kimlerle yan yana, ne yapıyor?” diye sormak önemli.