10 yaşındaki bir kız çocuğu “dışarda oynuyordum, elimden tutup düğünüme götürdüler” diyor. 12 yaşında bir başka kız çocuğu ise “Kırmızı bir çarşaf giydirdiler. Evlendiğim gün hep ağladım. Eşim üç çocuktan sonra üzerime kuma getirdi” diyor. Bu acılı hakikatler, Yrd. Doç. Dr. Yusuf Arslan’ın, çocuk yaşta zorla evlendirilen kız çocuklar üzerine yaptığı araştırmasını içeren “Oyundan Düğüne Hayatlar” kitabında yer alıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye’deki çocuk yaşta zorla evlendirilen, oyundan ve okuldan kendi düğüne giden kız çocuklarının sayısını, 2016 yılı için 181.036 olarak açıklamıştı.

Bu toplumsal sorun acil çözüm beklerken, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) çocuk gelinliğin meşrulaşmasına ve toplumsallaşmasına dinsel fetva yoluyla vize veriyor. DİB’e göre kızlar ve erkekler, buluğ çağına girdiğinde nikah kıyabilirlermiş. Kızlar 9 yaşında gebe kalabileceklerinden anne, erkeklerin de 12 yaşına girdiklerinde baba olabileceklerine hükmetmiş.

9 yaşındaki kız çocuğu ile evliliğe çanak tutmak skandaldır. Adına “fetva” denilen açıklama, insanlık dışı suçu meşrulaştırmıştır. DİB, kız çocuklarını, çocuk değil de, kadın ve eş olarak yaşamasını istiyor. Kızların oyunu ve okulu bırakıp düğünlerine gitmesine zemin yaratacak olan bu fetva, kız çocuklarına yönelik taciz ve istismarlara yol açacak ve sübyancılığı meşru gösterecektir.

Kamu adına bu ne ilk, ne son hukuk dışılıktır. DİB’in özel hayata hukuk ve ahlak dışı müdahalesinin durdurulması için, tüm toplumsal kesimlerin elini vicdanına koyması, gözlerini evrensel çocuk hakları hukukuna çevirmesi, akıllarını ise çocuklarının geleceği için kullanması zaruridir.

Erkeğe dört kadınla evliliği hak gören, öz kızına şehvet duygusundan bahseden, 9 yaşında kıza evlen fetvası verip, “boş ol” diyerek, kadını bir sözle kapıya bırakmayı “dinen caiz” sayan bu sapkınlığın din ve ahlak ile bir alakasının bulunmadığını kabul edilmesi gerekir.

Bu hurafeleri, topluma “dini özgürlük” olarak yutturan DİB hakkında TBMM sadece bütçe görüşmeleri yapıyor. Ama bu skandal fetvalara ne TBMM, ne Yargı organları ses çıkarmıyor. Bu durum ise daha da vahimdir.

Yargı dinsel vesayet altında
Sadece TBMM değil, DİB’in bu hukuk dışı ve hukuka aykırı bir açıklamasına, yargı erki de sessiz kalıyor. HSYK adım atamıyor.

Medeni Kanun, evlenme yaşını ve ehliyet koşullarını 124. Madde de “Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak, hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple onaltı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir” diye düzenlemiş olmasına rağmen, bir başka kamu kurumu olan DİB’in bu kanun hükmü aleyhinde bir fetva vermesi ne kadar hukukidir?

Bu nasıl bir kamu yönetimi birliğidir? Bu nasıl bir kamu hizmetlerinde laiklik ve eşitliği sağlama ilkesidir? Bu hukuk dışılığı toplum ve siyasi kurumlar daha kaç yıl kabullenecek?

Vergilerimizi eşitlik, hukuk ve laiklik karşıtı kullanan bu kurumunun, hukuk dışılığına, yargı ve siyasi kurumları neden ses çıkaramaz? Yoksa şeyhülislamcılık kurumu modern yargı ve yürütme erkinde daha mı etkin ve yetkilidir?

Velev ki, DİB’nın bu fetvasına uydu ve 9 yaşındaki bir kız çocuğunun durumu da mahkemelik oldu, yargı bu işe ne diyecek? Nasıl bir hüküm verecek?

Bir kamu kurumu olan DİB’in, şeriat ve cahiliye dönemini dayatmasına, diğer kamu kurumu olan yargı neyi referans alarak cevap verecek? DİB’in 9 yaşındaki kız ile evliliği uygun gören fetvayı mı, yoksa medeni kanunun 124. Maddesini mi?

Lafı evelemeye gerek yok. Son sözü buradan söyleyim; cahiliye dönemini 21.yüzyılda yaşatmayı hedefleyen, Emevi kurumu DİB kapatılmadan, laiklikten, hukuksal eşitlikten ve toplumsal huzurdan bahsetmek mümkün görünmüyor.

Dün din istismarını “kontrol altına almak” amacıyla kurulmuş bu kurum, bugün devlet adına siyasal islamcı ve mezhepçi din propaganda merkezine dönüşmüştür. Dün kurulması yanlış olan bu kurum, bugün de yanlıştır ve laiklik karşıtıdır.

Bu nedenle, dinsel ve ideolojik vesayet haline gelen DİB kapatılmalıdır. 12 Bakanlığın bütçesine sahip bu kurumun kaynakları da, kız çocuklarının eğitimine aktarılmalıdır. Laiklik ve inanç özgürlüğü karşıtı olan bu kurum, toplumsal barışın önündeki engellerden de biridir. Mezhepçidir, tekçidir ve ayrımcılık üreten zulmün kurumudur. Merhamet ve mazlumiyetten mahrum kalmış bu yapı, siyasal islamcılığın arpalığı olmak, teokrasiye dayalı din bürokrasinin inşası, laiklik ve demokrasi karşıtı olmaktan başkaca bir misyonu yoktur.

9 yaşında evliliği savunmak sapkınlıktır. Halkın vergisiyle, halkın haklarına ve etik değerlerine sapkınca saldıran bu kurumun, siyasilerce savunulması ise ayrı bir gaflettir. Kız çocuklarından gelin talep eden din bürokrasisi yerine, çocuk haklarını savunacak kamu görevleri tarif etmelidir.

Diyanet elini çocukların üzerinden çekmelidir. 2017 yılında 387 çocuğun cinsel istismara maruz kalmışken, son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 artarken, bu fetvanın hangi saikle verilmiş olduğu manidardır.

Eğer toplum ve ülke olarak, çocuk pornosunda neden ilk 5’e girdiğimizi, adalette ise 99. sırada kaldığımıza şaşırmak istemiyorsak, önce çocuk hakları ve laiklik savunmalıdır.

Buna da DİB kapatılmasını, yerine de din görevlilerinden, dinsel yönlendirme ve fetva kurumu özelliklerinden arındırılmış ve laiklik ilkesi gereği herkes için katılımcı, çoğulcu, eşitlikçi ve demokratik bir yapı olarak “Din, Vicdan ve İnanç Özgürlüğünü Sağlama Kurumu” kurulmasını savunarak başlayabiliriz.