“Tek bir ses de mi gelmez dizicilerden, emekçilerden?!” demiştim ya geçen hafta; değerli yazar İnci Gürbüzatik gönderisinde şöyle diyor bunun üzerine: “Dilsizlerin dili olmuşsun ama seni duymak bile işlerine gelmiyor. Öyle tek tek bile ses çıkartıp tepki veremezken bir araya nasıl gelinecek?... Dizi sektörü her yönüyle rezalet. Proje diziler yönetim politikalarının uygulaması değil mi? Çalışma koşulları kuralsızlıktır. Bir tek pedagog bir tek psikolog çıkıp da bir yorum yapabiliyor mu rezalet konulara. Devam. Devam edeceğiz haksızlıkları söylemeye...”

Bir okuyucu da şunları iletiyor: “Bu konuyu yazmaya devam edin. 80 milyonluk ülkede bazı dizilerin bir bölümü çoluklu çocuklu 20 milyona yakın insan tarafından takip ediliyorsa, sanki memelekette dizi izlemekten başka bir iş güç yok gibi bir sonuç çıkıyor ortaya. O gün diğer kanallardaki reytinglere de bakınca neredeyse Türkiye’nin yarısı o gece ekran başında diziler için. Rakkamlar böyle olunca, daha daha önemli kaç şey kalıyor geriye ülkede bilmem? Yer yerinden oynasa bu sektör kımıldamıyor yerinden. Kanallarda arada bir haber maber ama esas varsa yoksa diziler tabii! Başka ne var ki? Eğitim, kültür sanat programları mı? Bu televizyonlar, bu kanallar, bu yapımcılar bize bu dizileri göstermekle, neye hizmet etmekte, kimlere ne yararlar sağlamakta? Bunları anlatın esas!”

Olur! Geleceğiz sırayla. Şimdilik alıntılarla yürüyelim (Dizi Sektörü Çürüdü, Cenazesi Kokmaya Başladı-ranini.tv):

»Kaç bölüm alacaklısınız Selahattin Sancaklı?

(...)Üçüncü bölümden sonra “Günümüz değişti, kanal işi bitirecek, TMSF el koyacak” gibi gerekçelerle ödemeler sarkmaya başladı. Zaten 3 Nisan’da da dizi yayından kaldırıldı.

İşte zurnanın zırt dediği yer de tam burası. O tarihten sonra ödeme almak için bekleme eziyeti başladı. Ne muhasebe cevap veriyor ne de şirkete gittiğinizde muhatap buluyorsunuz. Sizi mahkemeye vereceğim diyenlere de, cevap “Yapımcı arkadaşlarıma söyleyeceğim bir daha bu sektörde iş yapamayacaksınız” şeklinde gelmeye başladı. Ben ise hâlâ son bölümümün peşindeyim üç ay 17 gündür... Ulaşabildiğim zamanlar muhasebenin verdiği cevap, “Kanal ödemedi, biz de dava açıcaz.” Sonra kanalı aradık ki kanal bütün bölümleri ödemiş. Şimdi bu durumla nasıl baş edersin? Alacağın var. Dava açacaksın. Mahkeme masrafları avukat paraları vs. Hadi benim imkanım var ya, 500-600 lira haftalıkla çalışan ne yapacak?

»Sektörde ödemeler bölüm yayınını takip eden dördüncü haftada yapılıyormuş, genel eğilim böyle mi?

10-11 bölüm geriden gelen firmalar bile olduğunu duydum. Dizilerde aslolan yayından sonraki hafta paranı almandır. Kimi iki hafta içerde tutar, o da makul olanıdır ama 5-6 hafta geriden ödemek, o insafsızlık boyutundadır. Bu çalışan kendini ve ailesini nasıl geçindirsin?

»Herhangi bir sendikaya üye misiniz? Onların bu konuda desteği oldu mu?

Derneğimiz var (Görüntü Yönetmenleri olarak) bu dernek reklamda bir yere getirdi çalışma saatlerini... SineSen’e üyeyim ama daha bir kere sendikadan gelip de setlerde ne oluyor diyen olmadı. Çünkü sendikanın bir sendikaya ihtiyacı var. Sektörde kaç kişi sendikalı, o da başka bir muamma.

»Sözleşme yapıyor musunuz? Bu sözleşmeler bağlayıcı oluyor mu?
İşe başlarken sözleşme yapılıyor ama sözleşmede kazanan sadece yapımcıdır. Eser hakkında talep edeceğin telif dahil bütün haklarına el koyuyor. Hatta bazı sözleşmelerde kainat haklarını bile devralıyorlar. İmzalamazssan da kapıyı gösteriyorlar.

»Son olarak ne söylemek istersiniz?

Netice itibarı ile sektör çürümüş ve bu cenaze artık kokmaya başladı. Ve buna sebep olan aç gözlü yapımcılara da, onlara yalakalık yapan sadece o bulunduğu mevkiyi kaybetmek istemeyen prodüktörlere de, bunları gördüğü halde işini yapan yönetmenlere de, hiçbir zaman ekibinin hakkı için ses çıkarmayan starlara da, hatta kızmayın ama tv eleştirmenlerine de söylecek tek sözüm var: “El insaf ve biraz da VİCDAN.”