“’(...) Çocuk oyuncular tamamen hukuka aykırı çalıştırılıyor. Bir kısmı anne babanın para ve şöhret hırsının kurbanı olmuşlar. Bebekler bile bu acımasız çarkın bir parçası.’ Av.Sera Kadıgil İş Kanununa çocuklar için madde eklendiğini (71. Madde) ve çocukların izin almak kaydıyla ve günde 4 saati, haftada 30 saati geçmemek suretiyle çalışabileceğini söylüyor. Ancak tahmin edersiniz ki bu maddenin de ne denetimi ne de yaptırımı bulunuyor...

Oyuncu Tilbe Saran, ‘Olaysız, kazasız set yok’ diyor. Sonra ölümle sonuçlanan, organları kopan, yanan, psikolojik sıkıntılar çeken set örneklerini anlatmaya koyuluyor. ‘Setlerde iş güvenliği sıfır, hijyen koşullar ise lüks sayılıyor; sette 150 kişi aynı tuvaleti kullanıyor.’ Kâr üzerinde yazlık elbiselerle yapılan çekimler, kuru sıkıyla ya da içinde mermi unutulmuş silahla sette koşturanlar, köreltilmemiş bıçaklar, zamana karşı stresli bir yarış, müthiş bir reyting baskısı, Saran’ın anlattıklarının bazıları. (...)Son anda senaryoya eklenen ve çıkarılan sahneler, kanalın beğenmemesi sonucu son dakikada senaryoda öldürülüp diziden atılan ya da ikizi çıkartılan mantık dışı anlatılar...” (Türk Dizi Sektörünün Karanlık Yüzü, Aslı Tunç, P24)

“Özellikle son on yılda izleyicilerin dizilere olan ilgisi, televizyon şirketlerini ve yapımcıları ‘daha çok’ dizi çekmeye yönlendirirken sektörde yaşanan en büyük sıkıntı da bu talebe rağmen koşulların daha da kötüleşmesi oldu. (...)Yönetmen yardımcısı Akın Güngör şöyle konuştu: ‘Hâlâ sektöre dair resmi olarak ne bir meslek ağacımız ne de görev tanımlarımız var. Bu sektör ve sektöre bağlı meslekler neye göre icra ediliyor belli değil. Birinin doğrusu, bir diğerinin yanlışı olabiliyor.

(...)Anlayacağınız koca bir kaos düzeniyle yönetilen bir sektör dizi sektörü. (...)Son birkaç yıldır çalıştığınız projeler reyting sebebiyle yayından kalkıyor. İlk bölümler uzun sürdüğünden 1 haftada kazanmanız gereken parayı 1 ayda kazanamaz hale geliyorsunuz. Üstüne üstlük ödemelerinizi almakta çeşitli zorluklar yaşıyorsunuz. Bir de çeşitli sebeplerden ötürü ya istifa ediyorsunuz ya da gönderiliyorsunuz ve giderek borçlarınız birikiyor. Bu sırada bakmanız gereken bir aileniz var.

(...) Sinema TV Sendikası Genel Başkanı Mehmet Aksın‘a göre, televizyon kanalları ve dizi yapımcıları arasındaki düzen tanımayan sınırsız rekabet koşulları, doğrudan set çalışanlarına yansıtıldı. Aksın, çalışma saatlerinin de yasal sınırları aştığını, günde 18-20 saatleri bulduğunu söyledi. Aksın şöyle konuştu: ‘Çalışanlar sigortasız çalışmaya ya da iş kanunlarına aykırı olarak, serbest çalışan statüsüsünde çalıştırılmaya razı edildi. Ücretler, çalışılan süre üzerinden değil, dizi filmin yayınlanan bölümü üzerinden düzenlendi.

Bir dizi filmin ilk bölüm çekiminin hazırlık dahil 8-10 haftayı bulduğunu belirtelim: Bu çalışanların iki ila iki buçuk aylık bir çalışma süreci için, hak ettikleri emek ücretinin onda birine razı olmak durumunda kalmaları anlamına geliyor. Dizi setlerinde, yasal prosedürlere uyulmadan yapılan keyfi işten çıkarmalar, mobbing ve kaba üst-ast ilişkileri de alışılmış durumlar ne yazık ki. (...)Yürütücü yapımcılık yapan Ömür Güner ise başka ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de dizi, sinema ve reklam sektöründe setlerde çalışan insanların çalışma ve sosyal güvenlik haklarının neredeyse yok hükmünde olduğunu söyledi. Güner, ‘Öncelikle yapım şirketine karşı haklarınızı savunabileceğiniz bir meslek yasası yok’ dedi. ‘Yapım şirketleri de ekseriyetle en ufak itiraz durumlarında itiraz eden çalışanı ya da o birimi işten çıkarıp yeni bir ekibi işe monte ederek sorunu çözüyor. Çünkü herhangi bir sektörde işten çıkarma ile ilgili işverene yüklenen sorumluluklar bu sektörde yok.” (Erdal Doğan / Gazete Duvar)

Bence bakmanız gereken diğer birkaç yazı: Dizi ve Film Seti Çalışanlarının İş Sağlığı Yönünden Çalışma Koşullarının Değerlendirilmesi / Derya Doğanay (Uzmanlık Tezi); Medya Profesyonellerinin Perspektifinden Türk Televizyon Dizilerinde Nitelik/ Selin Tüzün Ateşalp (Marmara Üniversitesi); Televizyon dizileri toplumu uyuşturuyor/ Özgürlükçü Demokrasi...