Miting sahnesinde tutarsızlık sergileyen adayın ses ve görüntü parçaları, montaj tezgâhından geçirilerek, dizileri aratmayan bir forma sokulur. Tutarsızlık, montaj için verimli bir malzemedir. Montajcı, adayın yanında ya da karşısında konumlanmasına bağlı olarak, bir seçki oluşturur ve istemediği parçaları ayıklar

Dizileri andıran seçim çalışmaları

Önder Kulak - Dr., Felsefe

Seçim gününe çok kısa bir zaman kaldı. Bu son birkaç günde adayların seçim çalışmalarını önemli ölçüde yoğunlaştırdıkları görülebilir. Bu çalışmaların başında ise mitingler bulunmaktadır. Ve elbette miting sahnelerinde sergilenen performanslar. Adayların bu performanslar için hem benimsenebilir bir içerik oluşturmaları, hem de söz konusu içeriği dikkat çekici bir şekilde sunmaları beklenmektedir. Beklentinin karşılanması ise oldukça önemlidir. Zira mevcut toplamın korunması ve yeni seçmenlerin kazanılması bakımından başlıca etkenlerden birini teşkil eder.
Bu yüzden kimi adaylar, talepkâr konumda olmalarının da etkisiyle, beklentinin karşılanması için yerine göre kendilerini defalarca değillemekten dahi kaçınmazlar.1 Başka bir deyişle, böylesi bir aday, eğer beklentiyi karşılayacak ise, verili söylemi veya eylemiyle tutarsızlık meydana getirecek herhangi bir içeriği ya da sunumu sergilemekten çekinmez. Bu koşul, haber bültenleri/programları için önemli bir “hammadde” ortaya koyar. Hammadde niteliğine sahip ses ve görüntüler, adayın destekçileri ve karşıtları eliyle montaj tezgâhlarında işlenir ve kısa süre içinde iletişim araçlarına aktarılırlar. Böylece ortaya gerçeklikle olan ilişkisi sorgulanması gereken bir kurgu çıkar. Kurgu, çoğu zaman, reytingleri yüksek dizileri andırır. Neden mi? Bu sorunun yanıtına ulaşmak için öncelikle bir parça endüstriyel kültür ürünlerine değinmek gerekir.

Ses ve görüntü parçalarının birleştirilmesi
Benjamin teknolojinin sanat eserinin yaratımı üstünde ne gibi olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu, Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı isimli çalışmasında sorgular.2 Bu çalışmada bir yandan alternatif bir sinemanın olanağına işaret ederken, diğer yandan metalaşmış sinemanın içeriğine değinir. Burada Benjamin’in sinema eserinden beklentisi, eserin yaşama dair bütünlüklü bir bakış açısı sunması ve “çıplak bakış” için görünür olmayanları aslıyla ilişkisini koruyarak görünür kılmasıdır. Ne var ki böylesi bir beklentinin karşılanması, ses ve görüntü parçalarının edinilmesinden onların montaj aracılığıyla bütünleştirilmesine kadar metalaşmış bir pratikten uzak kalınmasını gerektirir. Öyle ki aksi koşulda, bir eserden değil bir metadan ve içerik olarak bireylere dayatılan belirli yönlendirmelerden fazlasına ulaşmak mümkün değildir.

Bu noktada montajın ne olduğunu ifade etmek gerekir. Montaj ses, video ve fotoğraf parçalarının derlenerek bir toplamın meydana getirildiği etkinliğin tümüdür. Bu etkinliği yürüten öznenin kim olduğu ve zihnini nasıl bir bakış açısıyla işe koştuğu belirleyicidir. Kişinin ortaya koyduğu toplam, olana dair bütünsel bir bakış sunabileceği gibi, bütünsel bakma olanağının ortadan kaldırıldığı, birtakım yönlendirmeler içeren metalaşmış, eşdeyişle yanılsama örüntülerine eklemlenmiş bir örnek de verebilir.

Benjamin’in düşünceleri genel bağlamı dâhilinde, birçok üretim için de geçerlidir. Örneğin, diziler. Bu örnek nezdinde durumu açık kılabilmek bakımından, son dönemde rağbet gören herhangi bir dizinin teknik arka planına göz atmak dahi yeterlidir.

Montaja dayalı kişilik bölünmesi
Bugünlerde en çok rağbet gören dizilerin hemen hepsinde, ortak bir özellik olarak, seyircinin ters köşeye düşürülmesine ilişkin klişeler bulunduğu söylenebilir. Bu içeriklerde seyircinin ezberinin bozulması, onu diziye çeken bir unsur olarak belirmektedir.

Bahsi geçen örneklerde, seyirciden olay örgüsünün bir kısmı saklanırken, saklanan kısmın akabinde süregelen olay örgüsünün görece beklenmeyen bir sonuç doğurması sağlanır. Seyirci, olağan akışı içerisinde olay örgüsünü takip ederken, bir anda olağanüstü bir durum oluştuğu hissine kapılır. Bu olağanüstülük, bireyde nispi bir güvensizlik hissi meydana getirir. Ancak dizi, bireyin ekran başında kalması karşılığında, olağan akışa dönüleceğinin sözünü verir. Böylece birey, içeriğin olağan akışa dönmesine kadar, olay örgüsünü pür dikkat takip eder.

Sergilenen pratik esasen endüstriyel kültür ölçütleri bakımından oldukça başarılıdır. Bir anlamda, seyircinin algısı istenen şekilde yönetilir. Ve seyircinin ezberinin bozulması sayesinde oluşan merak hissi, bireylerin daha fazla ekran başında tutulabilmesini olanaklı kılar.

Bu söz konusu ters köşe klişelerinde, bir noktanın altı bilhassa çizilmelidir: Olay örgüsünün seyirciden saklanan kısmı, çoğunlukla kurgusal kişilik bölünmelerini de beraberinde getirir.

Dizinin başlıca hammaddesi, ses ve görüntü parçaları montaj aracılığıyla işlenirken, bahsi geçen klişelerin gerçekleşmesi pahasına kurgusal karakterler nezdinde ortaya çıkan kişilik bölünmeleri, dikkate alınan sonuçlardan biri değildir. Metalaşmış bir kurgunun içerildiği olay örgüsünde, ne gerçeklikle bir örtüşme, ne de kendisine ait bir iç tutarlılık beklemek mümkündür. Öyle ki montajla işlenen sahnelerde, verili karakterin bir sahnedeki mevcudiyeti, bir başka sahnedeki mevcudiyetiyle ya ilişkisiz ya da hayali veyahut zorlama bir ilişki içindedir. Başka bir deyişle, ortada, adeta, aynı oyuncunun farklı karakterleri canlandırdığı, ama aynı karakter ismiyle anıldığı bir durum söz konusudur. Bu durum, karakter nezdinde olanağı olmayan ve söz konusu olanağın doğabilme koşulu olay örgüsü içerisinde verilmeyen düşünce ve eylem yapılarının, birden bire, adeta bir sihir kullanılarak ortaya çıkarılmalarıyla kendini gösterir. Bu kurgusal karakter nezdinde açıkça bir kişilik bölünmesidir.

Birey, ortaya koyulan kurgusal kişilik bölünmesini, yanılsama örüntülerine karşı koyamadığı oranda yadırgamaz. Bu durumda onu kabullenir ve olağan karşılar. Böylece dizi, her şey olağanmış gibi kaldığı yerden devam eder.

Tutarsızlıktan kurgusal kişilik bölünmesine
Miting sahnesinde tutarsızlık sergileyen adayın ses ve görüntü parçaları, montaj tezgâhından geçirilerek, dizileri aratmayan bir forma sokulur. Tutarsızlık, montaj için verimli bir malzemedir. Montajcı, adayın yanında ya da karşısında konumlanmasına bağlı olarak, bir seçki oluşturur ve istemediği parçaları ayıklar. Örneğin ihtiyaca göre tutarsızlığı öne çıkarır ya da hasıraltı eder…

Her miting belirli sahnelerden oluşur ve tüm bu sahnelerin toplamı bir dizi bölümü misali diğer mitinglerin yanına koyulur. Adayların bir sonraki bölümde neler söyleyeceği, neler yapacağı merak konusudur. Örneğin diğer adaylar karşısında söyleyecekleri, rakipleri karşısında açıklayacağı çeşitli belgeler, yapacağı seçim ziyaretleri hemen ilk akla gelenlerdir. Bu örneklerin ters köşe klişelerini aratmaması ve seyircinin dikkatini çekebilmesi için birtakım tutarsızlıklar üstünden beslenmeleri başlıca koşullardan birini oluşturur.

Böylece, daha önceki ses ve görüntü parçalarıyla kıyaslandığında, adayın aynı yüze sahip bir başkası gibi seyircinin karşısında bulunduğuna rastlanabilir. Hatta birkaç bölümde bir ya da belki birkaç sahnede bir ortaya çıkan kurgusal kişilik bölünmesi halleriyle karşılaşmak da düzen siyaseti yürüten isimler bakımından hiç şaşırtıcı değildir.3 Buna ilişkin olarak, miting alanının değişmesiyle farklılaşan seçmen profiline duymak istediklerini söylemek, söylenenler karşısında alınan olası tepkilere göre tutum değiştirmek gibi birçok etkenden bahsetmek mümkündür.

Bu durumda sorulacak olan soru, montaj tezgâhında işlenen karakterin aslında kim olduğudur…

dizileri-andiran-secim-calismalari-473270-1.
Bir tutarsızlık halinin kalabalıklar nezdinde teşhir edilmesi, tutarsızlığın muhatabının attığı geri adımlarla sonuçlanabileceği gibi, tutarsızlık, manipülasyon biçimleri marifetiyle bireylere yeniden kabul ettirilmeye çalışılabilir de. Bu sonuncu bakımından en aşırı örneklerin akıl dışılığın yaygınlaşmasını, iktidarı korumanın başlıca dayanak noktalarından biri olarak belirleyen yapılar tarafından sergilenmiş olduğu ifade edilebilir.

Peki ya “alternatif gerçekler” ?
Bir tutarsızlık halinin kalabalıklar nezdinde teşhir edilmesi, tutarsızlığın muhatabının attığı geri adımlarla sonuçlanabileceği gibi, tutarsızlık, manipülasyon biçimleri marifetiyle bireylere yeniden kabul ettirilmeye çalışılabilir de. Bu sonuncu bakımından en aşırı örneklerin akıl dışılığın yaygınlaşmasını, iktidarı korumanın başlıca dayanak noktalarından biri olarak belirleyen yapılar tarafından sergilenmiş olduğu ifade edilebilir. Burada, önemli bir örnek teşkil etmesi bakımından, “alternatif gerçekler” kavramından bahsedilebilir.

Kavram, ilk olarak, ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanlarından Kellyanne Conway tarafından, Chuck Todd ile yaptığı bir röportaj sırasında kullanılmıştır.4 Röportajın başlıca konusu, Beyaz Saray Basın Sekteri Sean Spicer’ın Trump’ın göreve başlama törenine katılan insan sayısına ilişkin tartışmalı ifadelerine ilişkindi. Spicer törene katılan insan sayısının Barack Obama’yı geçtiğini belirtmiş, basına olduğundan hayli yüksek bir katılımcı sayısı vermişti. Bu duruma karşı Todd, Conway’e, hem istatistikî bilgilerle sabit, hem de göz kararıyla açık olan bir nicelik hakkında Spicer’ın neden doğru katılımcı sayısı dışında bir nicelik verdiğini sormuştur. Conway, Todd’a beklenmeyen bir yanıt vermiş, ortada bir yalan bulunmadığını, Spicer’ın sadece bir “alternatif gerçek”ten bahsettiğini dile getirmiştir. Bu yanıt karşısında oldukça şaşıran Todd’un “alternatif gerçeklik”in gerçeklik olmadığını söylemesi üzerine Conway, istenen gerçekliğin inanılması durumunda “gerçek” olabileceğini ifade etmiştir.

Zaman içerisinde “alternatif gerçeklikler” kavramı, Trump’ın tutarsızlık sergilediği anlarda, danışmanları ve sözcüleri tarafından kullanılan aleni bir kaçış noktasına dönüşmüştür. Aynı anlam içeriğine, kimi zaman aynı, kimi zaman farklı sözcük kullanımları altında, defalarca başvurulmuştur. Ve her defasında, ortada bir tutarsızlık olmadığı ve sadece bir “alternatif gerçeklik”ten, “alternatif bilgi”den, “tamamlanmamış bilgi”den… söz edilebileceği dile getirilmiştir.

Bu ülke insanının söz konusu “alternatif gerçeklik” başlığı altındaki kullanımlara son derece aşina olduğu söylenebilir.

Hatta belki de hâlihazırda ABD’deki kullanımlarından çok daha kapsamlı ve zengin içeriklerle karşılaşmış olduğu da belirtilebilir. Öyleyse, seçim öncesi en çok tartışılan konulardan biri olarak kendini gösteren ve hem mitinglerde hem de ekranlarda kendine çokça yer bulan döviz kurlarındaki artış meselesi, bu noktada uygun bir örnek olarak düşünülebilir.
Belirgin bir kriz öncesi kendini dışa vurumlardan biri olarak ortaya koyan döviz kurlarındaki artış, iktidar temsilcileri tarafından, aslından uzak birçok yorum üstünden açıklanmaya çalışılmıştır. Açıklamalar arasında, esasında ortada bir artış olmadığı, rakamların farklı bakış açılarına göre farklı biçimlerde ele alınabileceği, artış olarak görülen durumun esasında ekonomiyle ilişkisi bulunmadığı, söz konusu artışın ekonomide hiçbir etkisinin görülmediği, artışın seçimler öncesi iktidara yönelik bir saldırı olduğu ve seçimler sonrası mutlak iktidarın tesis edilmesiyle sözde artışın ortadan kalkacağı minvalinde birçok ifade bulunduğu söylenebilir. Bu ifadelerin yetmediği noktada ise iktidar temsilcilerinin “iktidar” değilmişçesine hayali bir başka erke karşı muhalefet etmesi, “alternatif gerçeklik” kavramına dair en yetkin örneklerden biri olmaya aday olarak gösterilebilir.

1 Bu çalışmada söz konusu edilen adaylar, siyasi geçmişlerinde böylesi bir koşulun bir ya da daha fazla örneğini bulunduran kimselerdir.
2 Walter Benjamin, “Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı”, Pasajlar, İstanbul: YKY, 2002, ss. 50-87.
3 Hatta farklı montaj tezgâhlarında farklı kurgusal karakterler dahi ortaya çıkarılabilir.
4 Bu röportajın kimi önemli kısımları için bkz.
https://www.youtube.com/watch?v=VSrEEDQgFc8