DJ iktidardır: Ölümüne dans!

Doğanın ritimlerini işitiyor musunuz? Çok ritimli, çok sesli, müzikal bir yeryüzünde yaşıyoruz. Bitki ve hayvan türlerinin kendilerine özgü biyolojik ritimleri, yerin ve atmosferin ritimleriyle örtüşüyor. Yerkürenin ritmi; canlıların, üzerinde kendi doğaçlama performanslarını sergileyecekleri temel ritim. Hayvanları içgüdüleriyle hareket eden otomatlar gibi gören egemen görüşün aksine, tekhücrelileri bile yeni problemler karşısında doğaçlama çözümler üretebiliyor ve birbirlerine ayak uydurarak yeryüzüyle birlikte deviniyorlar. Ayak uydurmakta zorlanan, ya değişim geçirip evrimleşiyor ya da yok oluyor. Bedenlerimizin içi de ritim dolu. Organizma nedir ki? Farklı hücre ve organlara özgü ritimlerin eşgüdümlü hâle getirildiği bir ritim paketi. Hayatta kalmak için, doğanın ritimlerine göre dans ediyoruz. Ediyorduk demek daha doğru olacak. İçimizde hâlâ doğanın ritimleri var, ama bedenlerimiz şimdi makinelerin ritmine göre salınıyor; dijital makinelerin ritmine göre, makinelerin protezleriyiz. Ve doğanın ritimlerini çoktan unuttuk, evlerimiz makinelerle dolu. Ritimler alışkanlıklardır; ritminizi değiştirirseniz, hayat tarzınız da değişir; ritmimizi değiştirdiler ve evcilleştirildik. Bir zamanlar yeryüzünde dağlarla birlikte yürürken, şimdi duvarların içine hapsedildik.

Avcı-toplayıcıları bir düşünün; onlar için doğa, birlikte dans ederken sık sık ritim, dolayısıyla adım değiştirecekleri bir ritimler çokluğudur. Buğday, arpa ve yulaf gibi doğal tahılların ritmi, orman ağaçlarının yemiş ve meyvelerinin ritmi, sucul ya da karasal hayvanların ritmi. Her bitkinin, avladıkları her hayvanın ortamları ve birbirleri arasındaki ritimleri. Bir de buna avcı-toplayıcıların biyolojik ritimlerini ve yaşadıkları ortamın rüzgâr, ışık, sıcaklık, mevsimler, topografya gibi ritimlerini ekleyin; ortaya, iç içe geçmiş müthiş bir ritimler çokluğu çıkacaktır. Fakat bu ritimler çokluğu, yerleşik hayata geçip çiftçilikle uğraşmaya başladıklarında yoksullaştı. “Hububat ekenler, büyük oranda tek bir gıda ağının içine hapsolmuş durumdadır ve rutinleri o tahıla özgü tempoya bağlıdır” (J. C. Scott, Tahıla Karşı, KÜY). Ve tarladaki DJ’den “tempo!” komutu geldiğinde zihinleri ve bedenleri, ürettikleri tahılın ritmine göre salınmaya başladı. Uygarlaşma süreci, ritimler çokluğunun teke indirilmesidir.

Uygarlaştıcı süreçler, “ziraatçıları, koreografisi en ince detayına kadar belirlenmiş bir dansın rutinine mahkum eder, bedenleri biçimlendirir, evin mimarisini ve bölümlerinin yerleşimini şekillendirirler. Belli bir işbirliği ve koordinasyon örüntüsünü dayatırlar” (Scott). Evcilleştirdiğimiz canlılar zaman ve mekân deneyimlerimizi belirlemeye başladığı andan itibaren sormamız gereken soru şu: “Biz mi evcilleştirdik yoksa evcilleştirildik mi?” Scott kitabında bu sorunun peşinden gidiyor: “Homo sapiens’in tarıma geçerek attığı ve kaderini tayin eden adımla birlikte türümüz, davranışlarımıza esas olarak bir kaç bitkinin... yön verdiği katı bir manastıra kapanmıştır.” Manastır hayatı çileci bir hayattır ve her manastırın bir kilisesi vardır. Faithless grubunun parçası, ‘This Is My Church’ (Burası, benim kilisem) ile dans etmeye başlayabilirsiniz artık. Parçanın diğer adı “God Is A DJ”; elektronik müziğin ritmiyle kendinizden geçip esriyebilirsiniz de. Tarla denilen manastırın hemen yanı başındaki kiliseden yükselen ‘gospel’, tarımın ritmini kutsallaştırdı. Daha sonra fabrikalardaki makinelerin kutsal ritmiyle hizaya girmeyi ve uygun adım yürümeyi öğrendik. Bedenlere eziyet eden çileci bir yaşamın acısını makinelerin ritmi dindirebilir mi?

“Tahıllar antik çağda temel gıda kaynağına dönüşür dönüşmez zirai takvimin nasıl kamusal törenlerin büyük kısmını belirler hâle geldiği şaşırtıcıdır: rahiplerin ve kralların öncülüğünde yapılan toprağı sürme törenleri, hasat ayinleri ve kutlamaları, hasatta bolluk için edilen dualar ve verilen kurbanlar, belli tahıllar için tanrılar” (Scott). Sonra beton şehirler yükseldi ve beton tanrısını yarattılar; tanrılar kurban istiyordu, inşaatlarda işçilerin kanını akıttılar. İktidar bir DJ’dir. Tempo hızlanmalı, eller havaya, ölümüne dans!