Türkiye’nin çalkantılı gerçekliği içinde zaman zaman kürsüsünden uzaklaşan, son 20 yılda da ODTÜ'de dersler veren Doç.Dr. Galip L. Yalman akademik yaşamına noktayı koydu. Doç. Dr. Yalman, “Garip bir şey yaşıyoruz. Bir laboratuvar gibi, dışarıdan baktığınızda heyecan verici de bir gözlemci için. İçinde yaşayınca da korkunç bir şey” diyor

Doç. Dr. Galip L. Yalman: 2019’a ortak Anayasa projesi ile gidilmeli

NURCAN GÖKDEMİR - @nurcangokdemir
nurcangokdemir@birgun.net

Yalman’la emeklilik dilekçesini verdiği gün, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2019 planları çerçevesinde şekillenen siyaseti , Batı dünyası ile ilişkileri, Yalman’ın deyimiyle “kısır döngü”ye benzeyen Türkiye gerçeğini ve bundan çıkış yollarını konuştuk.

»Türkiye’de yaşananları kimileri “Faşizm”, kimileri “Bonapartizm” ya da “Otoriter devlet” olarak isimlendiriyor. Sizce ne yaşıyoruz?
Korkut (Boratav) Hoca’nın kulağını çınlatayım “Yaşananların bilimsel bir teorik çözümlemesi yapılabilir mi artık biz o noktayı çoktan geçtik” demişti, kendi üslubuyla. Faşizmdir değildir, adını koymakta zorlanıyor insanlar, bir garip durum, neyi neyle kıyaslarsın, nasıl sonuçlar çıkartırsın meselesi bayağı bir zor. Garip bir şey yaşıyoruz. Bir laboratuvar gibi, dışarıdan baktığınızda bir gözlemci için heyecan verici de içinde yaşayınca korkunç bir şey.
Irak meselesi var, Kürtler meselesi var, HDP’nin büyük ölçüde siyaset sahnesi dışına itilmesi var. Bunun nasıl teorik çözümlemesi yapılabilir ki mafyozi ilişkiler ağı bir taraftan, kurallar ona göre işliyor. “Bilmem ne faşizmi, faşizme gidiş” deseniz ne olur, demeseniz ne olur. Alıştığımız anlamda otoriter bir devlet biçimi, emek-sermaye ilişkilerinin emek aleyhine belli kısıtlara oturtulduğu bir otoriter devlet biçimi ve ona bağlı bir rejimden başka bir yere gidiyoruz. Bir otoriter rejim başka bir otoriter rejimle yer değiştiriyor.

doc-dr-galip-l-yalman-2019-a-ortak-anayasa-projesi-ile-gidilmeli-375860-1.

“Köşeye sıkıştılar”
»Ülke içinde yaşanan kargaşa, içeride bozulan dengeler bunun yanında Batı ile bozulan ilişkiler sanki bir kırılma noktasına doğru gidiliyor gibi…

Evet ama Erdoğan konusunda Batı’nın tutumundaki farklılık Obama’nın birinci dönemi daha bitmeden, 2011’lerden başlayan, “van minut İsrail” meselesi ile de sınırlı olmayan bir şeyler yaşanıyor. “Biz bu adamı ve temsil ettiği iktidarı NATO üyesi müttefik, ılımlı İslam, bölgedeki Batı çıkarları açısından önemli işlevi olan bir şey olarak gördük” duygusu uzun süredir var. Zaman içinde “Umdukları dağlara kar yağdı” denebilir. ABD’lilerin “güvenilmez müttefik” lafları biliniyor. Bunu söyleyenler de Amerikan liberalleri değil muhafazakarları. Bir zamanlar yere göğe koyamadıkları iktidar hakkında bir şeyler söylemeye başladılar. Bu süreç, üzerine 17/25 Aralık süreci geldi, darbe oldu. Bu durumu ciddiye alınması gereken bir şey olarak görüyorum. Alman hükümetinin ve finans kuruluşlarının son tavrı durup dururken akıllarına gelip yaptıkları bir şey değil. Batı kapitalist sistemi içindeki konumunun ılımlı İslam’ın ötesine geçen bir konuma evrildiğini görüyorlar. Oyunun kurallarına uymadığınız sürece Batı kapitalist sistemi ile ilişkiniz sıkıntıya girer. Kuru sıkı gürültü değişik açılardan köşeye sıkıştıklarını gösteriyor. Ruslarla ilişkiydi şuydu, buydu, ellerindeki bütün imkanları kullanarak bindikleri geminin kayaya binmesini önleme çabası.

Kredi Garanti Fonu, Varlık Fonu ellerinde ne varsa bütün bunları kullanarak yeni bir şey yapmak istiyorlar ama ha babam bir dalgadan inip öbür dalgaya biniyorlar. Gemiyi sabitleyemiyorlar, hiç işitilmedik bir şekilde büyükşehir belediye başkanlarını temizlemeye kalkıyorlar.

“Aday ya da parti önemli değil”
»Ülkede yaşananlar 2019 seçimlerine endeksli bir görünümde. Kaygıların dillendirildiği bir süreçteyiz, dediğiniz gibi neler olabileceğini de öngörüyoruz, peki ne yapılmalı?

17 Nisan sabahından itibaren bir şey söylüyorum: 2019 diye bir şey varsa o güne 2019’a, söylemekle kalmayacak asgari müşterekler çerçevesinde yeni bir Anayasa projesi çerçevesinde gidilmezse Ahmet mi, Fatma mı, Ayşe mi aday olur, hiç önemli değil. Buna yüzde 50’nin üstünde toplumsal destek sağlamamak için tek çıkış o.

61 Anayasası
»Yeni Anayasa projesi neyi içermeli, parlamenter rejimi yeniden kurumsallaştırmak mı yeni bir model mi?

Geliştirilmiş ve zaaflarından arındırılmış bir 1961 Anayasası düşünülmeli. Çift Meclismiş, senatoymuş onlara girmeden. 141’i, 142’si olmayan, demokratik hak ve özgürlüklerin değişik kesimler için yeniden tanımlandığı, Kürt meselesinin ciddi bir biçimde bir paydaş olarak en azından kendi mücadelesini demokratik bir çerçevede verebileceği, değişik taleplerini ileriye dönük olarak gündemde tutabileceği, tartışabileceği bir Anayasa…

Asgari müşterekte buluşulabiliyorsa A partisi, B partisi, birden fazla aday, ikinci tur hesapları, onlar daha sonra düşünülecek şeyler. Bu olmadan sadece kişiler ya da partiler üzerinden giderse hiçbir şey olmaz. Bu sürecin altı ayını yedik, önümüzdeki 12-18 ayı bu altı ay gibi yaşarsak işimiz Allah‘a kalmış. Bu olmamalı, bu sadece siyasi partilerden beklenecek bir iş de değil. İster sivil toplum, ister demokratik kitle örgütü deyin, barolar, üniversiteler diyemiyorum çünkü üniversitelerin ağırlığını koyabileceği bir durum yok ama bunun bir mutfak çalışması olmadan hiçbir yere varamayız.

Öngörebiliyoruz bazı olumsuzlukları ama ancak olduktan sonra reaksiyon göstermek çerçevesinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Öngörebiliyorsak o olmadan bir şeyler yapılmalı. Bu ister Kanal İstanbul olsun ister 2019 sonrasına ilişkin bir hazırlık olsun, bir homojenleşmeden bahsetmiyorum, kadın hareketi, çevre hareketi, Kürt hareketi, laik eğitim mücadelesi bütün bu unsurların bir arada olacağı bir şey bu.

doc-dr-galip-l-yalman-2019-a-ortak-anayasa-projesi-ile-gidilmeli-375861-1.

“İnsanlar ülkeden gidiyor”
»Ortak paydada buluşamazsak ne olur?

İnsanlar yurtdışına gidiyor, gitmeye hazırlık yapıyor. Bu çok acı bir şey… Eskiden bütün olumsuzluklara rağmen döner gelirdiniz. 70’ler Türkiye’si de aman aman bir Türkiye değildi ama dönülüp geliniyordu. 12 Eylül’den sonra da dönülüyordu. Ama şimdi bir kesim gitmek ve dönmemek istiyor.

AKP şimdi kendi evinin içini temizlemekle meşgul, öbürünün hazırlığını da yaptı, içtüzüğü değiştirdi, uyum paketleri geliyor. 2019’u düşünmeden önce buna karşı ne yapılmalı, düşünülmeli. Siyasi prosedürel şeylerin dışında kafaların bir araya gelip bunu tartışması gerekli, birbirini iknaya da gerek yok. Üstün olmayı içermeyen, hak temelli mücadelelerin verilebileceği bir ortama geçiş için bir Anayasa projesi. Ben “birey” derim sen “kolektif” dersin ben bunu anlarım, sen onu anlarsın. Görüş ayrılıklarımız baki ama bunda birleşmeliyiz.

Bir kez daha çok zorlu bir döneme giriyoruz. OHAL’li olmaya bence daha görünür gelecekte devam edeceğiz.

“Sandığın alternatifi yok”
»16 Nisan’da YSK’nın aldığı tartışmalı kararla seyri değişen bir seçim süreci yaşandı. Bu koşullarda bir Anayasa oylaması, seçim ne kadar anlamlı?
Her şeye rağmen sandığın alternatifi yok ama sandığın 16 Nisan gibi sandığa yeniden meşruiyet kazandıracak birtakım önlemlerin alınması gerek. Yeniden sandıktan çıkana güvenebileceğiniz bir durum yaratılmalı.