Yaşanabilir bölge, bir yıldızın çevresinde dolanma hareketi yapan gezegen veya uydunun yüzeyinde bulunan suyun sıvı halde kalabilmesi için başta ısı olmak üzere gerekli ortam koşullarını sağlayan bölgedir.

Doğal uydularda yaşam mümkün mü?
Fotoğraf: NASA

Gizem Çoban

Son zamanlarda yazılarımın başlıklarında soru cümlelerini daha sık kullandığımı ve bazı sorulara yanıtlar arayarak daha faydalı olacağımı farkettim. Bununla birlikte gazetelerde ve çevrimiçi haberleşme kanallarında başlıklarda kullanılan soruların insanlarda olumsuz bir algı oluşturduğu ve yazar kişinin etkileşim alma amacıyla soru cümlesine başvurduğu gibi bir görüş hakim. Fakat popüler bilim yazılarında soru ve cevapların etkisi de nokta atış bilgiye ulaşmak için önemli bir yol. Bu sebeple bir süre daha soru cümlesiyle başlayacağım. Bu yazıda size biraz uydularda yaşama elverişlilik durumlarından söz edeceğim.

Yaşama elverişlilik ile ilgili yazılarda “yaşanabilir bölge, habitable zone, goldilocks bölgesi” ile karşılaşmışsınızdır. Yaşanabilir bölge, bir yıldızın çevresinde dolanma hareketi yapan gezegen veya uydunun yüzeyinde bulunan suyun sıvı halde kalabilmesi için başta ısı olmak üzere gerekli ortam koşullarını sağlayan bölgedir. Suyun sıvı halde kalması için o gök cisminin soğuk ve sıcak dengesi önemliyken bu durumun en büyük belirleyicisi de gök cisminin yıldıza olan uzaklığıdır. Her yıldızın sıcaklığının birbirinden farklı olduğu göz önüne alındığında yıldızlara ait yaşanabilir bölgelerin de birbirinden farklı mesafelerde olduğu sonucu ortaya çıkar. Yaşanabilir bölgeyi belirleyen en önemli etken yıldızın çevresine yaydığı enerji miktarıdır. Yıldızın kütlesi arttıkça enerji miktarı farklı oranlarda artar. Suyun kutuplarda katı (buz), denizlerde sıvı ve atmosferde buhar haliyle bulunması ile Dünya, Güneş Sistemi’nin yaşanabilir bölgesinde bulunmakta. Yaşanabilirlik araştırmalarında diğer önemli etkenler de gök cismi üzerindeki karbon, azot, oksiyen, hidrojen, kükürt ve fosfor olarak belirlenmekte.

Dönme ve dolanma

Yaşam arayışının, astronomide ötegezegen keşiflerini hızlandırarak, bu keşiflerin daha sistemli yöntemlerle yapılmasını sağladığı da söylenebilir. Ötegezegen keşiflerinin nihai amacı yaşam arayışıdır. Bütün bunlara rağmen zamanla yüzey şekillerinin ve dünya benzeri olma koşullarının yaşam için yeterli olmadığı ve dev gezegenlerin çevresinde dönme ve dolanma hareketi yapan uydularda da yaşam olabileceği durumu gündeme geldi. Europa , Ganymede ve Enceladus gibi Güneş’ten çok uzaktaki dev gezegenlerin yörüngesinde dönen buzlu uyduların da yeraltında yaşanabilir okyanuslara sahip olabileceğini kendi güneş sistemimizden biliyoruz. Sıvı suları Güneş’in sıcaklığından kaynaklanmıyor, daha çok gezegenlerinin yerçekimi tarafından çekilen iç kısımları arasındaki sürtünmeyle ısınıyor. Bir dünyayı yaşanabilir kılmak için yıldız ışığı, bir yüzey ve bir atmosfer gerekli değilse, neden yaşam arayışımızı yıldızların yörüngesindeki Dünya benzeri gezegenlerle sınırlandırıyoruz? Yaşanabilirlik araştırmalarında bir yıldız çevresinde dönme ve dolanma hareketi yapmayan gezegenlerde, bu tip gezegenlerin çevresinde olan uydularda bile yaşam olma ihtimali ortaya çıkmakta.

Gözler Europa’da

Güneş sistemindeki uydularda çeşitli araştırmalar umut verici sonuçlara ulaştı ve araştırma yöntemleri genişletilerek yeni görevler oluşturuldu. Jüpiter’in uydusu Europa’nın kalın buzlu kabuğunun altındaki bir yeraltı sıvı su okyanusununa dair bulgular dışında Satürn’ün uydusu Enceladus’ta da benzer bir okyanus var. NASA’nın Cassini uzay aracı, Satürn’ün yeraltı okyanusundan kaynaklanan buzlu uydusu Enceladus’tan fışkıran su bulutlarının içinden geçtiğinde, yaşamın yapıtaşları olan çeşitli organik moleküller buldu. Cassini’nin gözlemleri, Enceladus’un okyanusunun, Dünya okyanuslarının en derin, en karanlık kısımlarında bulunanlara benzer potansiyel olarak yaşanabilir hidrotermal menfezlere sahip olduğunu gösteriyor. Sadece metanojenler gibi çeşitli mikroorganizmalar bu tür karasal deliklerin yakınında gelişmekle kalmıyor, bilim insanları ilk etapta Dünya’daki yaşamın bu şekilde başlamış olabileceğini düşünüyorlar.

Şimdi NASA’nın gözü Europa’da. Europa Clipper ismiyle geliştirilen uzay aracı Ekim 2024’te gönderilerek Europa’nın ayrıntılı keşfini yapacak ve buzlu uydunun yaşam için uygun koşullar barındırıp barındıramayacağını araştıracak. Görevinde, buzlu kabuğun altında bulunan sıvı su okyanusu için güçlü kanıtlar gösteren ve yaşam için elverişli koşullara ev sahipliği yapabilecek bir uydu olan Europa’nın ayrıntılı bir araştırmasını yapmak için Jüpiter’in yörüngesine bir uzay aracı yerleştirecek. Europa Clipper bir yaşam tespit görevi değil - temel bilim amacı, Europa’nın yüzeyinin altında yaşamı destekleyebilecek yerler olup olmadığını belirlemek. Ekim 2024’de gönderilmesi planlanan aracın Nisan 2030’da Jüpiter’in yörüngesine varması bekleniyor. O kadar da uzak bir tarih değil.