Doğalgaz keşfi ile ilgili yanıt bekleyen sorular

Oğuz TÜRKYILMAZ*

Ağustos ayının son haftası içinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı tarafından Karadeniz’de Ereğli’nin yaklaşık 170 km mil kuzeyinde, Tuna Nehri deltası açıklarında ülkemizin münhasır ekonomik bölgesinin kuzey batı sınırlarına yakın kısmında yapılan ilk sondajdan gaz keşfi açıklaması yapılmıştı. Bakanlık, sondajın devam ettiğini, ancak 2 bin 115 metre su ve bin 415 metre kazı derinliği olmak üzere deniz yüzeyinin toplam 3 bin 530 metre altında 320 milyar m3 doğalgaz kaynağı keşfinde bulunulduğu açıklamasını yapmıştı.

Konuyu, 30 Ağustos 2020 tarihli BirGün Pazar ekinde yayımlanan ‘İktidarın Enerji Uygulamalarından Kareler’ başlıklı yazımda ele almış ve değerlendirmiştim.


Siyasi iktidarın temsilcileri ve destekçileri, yapılan bu keşif ile ‘Türkiye’nin doğalgazda dışa bağımlılığının sona ereceği, doğalgaz ihracatçısı olacağı, enerji sorununun çözüleceği’ vb. iddialarla toplumu etkileme çalışmalarını sürdürüyor.

17 Ekim 2020 tarihinde sondaj gemisi Fatih’e giden Cumhurbaşkanı, sondajın 4 bin 775 metrede sonuçlandığını ve keşfedilen gaz miktarını 405 milyar m3 olduğunu açıkladı.

Algı yönetiminde deneyimli iktidar çevreleri ve onlara destek veren bazı uzmanlar (!), bu keşif ile Türkiye’nin doğalgazda dışa bağımlılığının sona erdiğini, doğalgaz ihracatçısı olacağını, enerji sorununun çözüleceğini ve Sakarya adı verilen sahada, Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’de üretime geçileceği ve Batı Karadeniz’de kurulacak gaz işleme ve şebekeye bağlantı tesislerine gaz akışının başlayacağını iddia etmektedir.

Bu görüşleri ısrarla savunanları, aşağıdaki sorulara net yanıtlar vermeye çağırıyoruz.

YANIT BEKLEYEN SORULAR

1. Bulunduğu bildirilen gaz kaynağı ile ilgili olarak sondaj sürecinde toplanması öngörülen bütün veriler toplanmış mıdır?

2. Gazın bulunduğu sahanın jeolojik ve jeofizik dokusunun ve yapısının net biçimde belirlenmesi için yapılması zorunlu yeni sondajlar ve testlerin yapılmasına yönelik çalışmaların, kapsam, program ve takvimi netleşmiş midir? Güvenilir rezerv ve üretilebilir miktar hesaplarının yapılabilmesi için zorunlu olan ve iki-üç yıl gibi ciddi zamana alan ve önemli ölçüde maddi kaynağa ihtiyaç duyan bu çalışmalara yönelik program, takvim ve bütçe hazırlıkları ne durumdadır?

3. Yapılacak bütün bu çalışmalar sonuçlanmadan, dün 320 m milyar m3 bugün 405 milyar m3 gaz kaynağın keşfedildiğini öne sürmek, bir tahmin değil midir? Bir rezerv, bu kadar kısa bir süre içinde doğru olarak nasıl belirlenebilmiştir?

4. Üretim öncesi yapılması ve sonuçlanması gerekli olan;

♦ Teknik hazırlık çalışmaları, test ve üretim kuyularının açılması ve kuyu tamamlama çalışmaları,

♦ Su derinliği, dalga boyları, deniz tabanının jeolojik özellikleri vb. ölçütler gözetilerek, saha şartlarına uygun sondaj ve üretim platformlarının tasarımı, projelendirilmesi, inşası, sahaya nakli, montajı,

♦ Karada gazın taşınacağı yerde yüzey tesislerinin inşa edilmesi,

♦ Sahada üretilecek gazı karaya taşıyacak uzun (yaklaşık 170 km) boru hatlarının yapımı, vb. hepsi yoğun ve nitelikli çalışmalar gerektiren, kapsamlı ve uzun zaman alacak çok yüksek bedelli yatırımlara başlamadan, akşamdan sabaha yapılan “Çok yakında Karadeniz’deki gazı kullanacağız, satacağız” vb. beyanlarını ciddiye almak, güvenmek mümkün müdür?


5. Bölgede TPAO’nun yeni sondajlar yapılması planlanmaktadır. İlk olarak TürkAli 1 kuyusunun kazılacağı bildirilmiştir. Bu sondajlarda da gaz keşfi yapılması halinde, bulunacak yeni kaynakların, bulunduğu bildirilen öne sürülen kaynaklarla birlikte topluca değerlendirilmesi söz konusu olabilir. Böyle bir planlama öngörülmüş müdür?

6. Keşfedilen gazın çıkarılması ve ülkeye nakli için gerekli büyük tutarlı yatırımları göz önüne alan bir maliyet çalışması yapılmış mıdır? Hesaplanacak olası maliyetlerin, halen düşük düzeyde olan LNG fiyatlarının önümüzdeki yıllarda da artmaması halinde, ne kadar ekonomik ve sürdürülebilir olabileceğine dair analizler yapılması öngörülmekte midir?

GAZ KAYNAĞI, ENERJİ SORUNUNU ÇÖZEBİLİR Mİ?

Ülkemizin yıllık 40-45 milyar dolarlık enerji girdileri ithalat faturasının, 25 milyar doları aşan kısmı petrole ödenmekte, tüketilen petrolün üçte ikisi ise ulaşımda kullanılmaktadır. Toplutaşıma yerine özel oto sahipliğinin teşvik edildiği ve taşımalarda karayolları payının yüzde 90’lar düzeyinde olduğu ülkemizde, ulaşımda ve toplutaşımada raylı sistemler başat hale gelmedikçe; petrol ağırlıklı enerji girdileri ithalatı sürecektir. Enerji politikalarında da toplum çıkarlarını gözeten, yenilenebilir kaynaklara ağırlık veren kamucu bir planlama, yapılanma ve uygulama sistematiğine yönelmedikçe eksen değişmeyecek ve birincil enerji arzında birinci sırada olan petrol ve ikinci sırada olan doğalgaz temini için yüksek tutarlar ödenmeye devam edilecektir.

Gaz keşfi yapıldığı bildirilen sahada, yılda ne kadar üretim yapılacağını bugünden söylemek mümkün değildir. Ülkemizin son yıllarda yıllık gaz tüketimi 45-50 milyar m3 arasındadır ve yıllık doğalgaz ithalat faturası 8-10 milyar dolar düzeyindedir… Yeni bulunan sahada olduğu belirtilen kaynağın tamamı, Türkiye’nin ancak sekiz yılık ihtiyacını karşılayabilir. Sahadan yapılacak üretim ile ihtiyacın tamamını karşılamak da mümkün değildir. Gaz tüketiminin ağırlığını oluşturan, konutlarda ısınma ve mutfak amaçlı, sanayide ise enerji kaynağı olarak kullanılan doğalgazı tamamen ikame etmenin, kısa ve orta vadede, mümkün olamayacağı dikkate alındığında, karada ve denizlerde, ülkenin ihtiyacının tamamını karşılayacak yeni sahalar bulunmadığı ve üretime geçirilmediği sürece; ülkemiz, gaz ithalatını sürdürmeye ve her yıl milyarlarca dolar ödemeye devam edecektir.

Resmin bu yüzünü görmezden gelen ve görülmemesi için perdeleyen enerji yönetiminin, yukarıda yönelttiğimiz sorulara açık, anlaşılır ve güvenilir yanıtlar vermesi mümkün değildir. Enerji yönetimi ve bütün iktidar çevrelerinin iktidarın çabası, toplumda yapay bir umut algısı yaratmak ve derinleşen siyasal, ekonomik, toplumsal krizi unutturmak ve yandaşlarını tahkim edip biraz zaman kazanmaktır.

*TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı