Doğanın belleğinde uyuyanlar burada

İbrahim Karaoğlu

Hiçbir şeyi taklit etmeden kendi eşsiz sanatını üreten büyülü bir tuval gibidir doğa. Bu büyünün varlığı ve gücü sonsuz güzelliklerle insana tüm gereksinimlerini karşılayacak bir bolluk sunar. Bundandır doğanın bizim mitolojimizde yaşam verici bir ana olması. Çünkü doğa sonsuz yaşam gücüyle besler, barındırır insanı.

Bitmez, tükenmez ve kutlu bir yaşam kaynağıdır. “Karnın yardım kazmayınan bel ilen,/Yüzün yırttım tırnağınan el ilen,/Gine beni karşı karşıladı gül ilen,/Benim sadık yârim kara topraktır.” diyen Aşık Veysel’in söylemiyle de yardır doğa. İnsan küçücüktür doğada. Ancak doğanın karşısındaki edilgenliğinden kurtulma sürecini kâr hırsıyla yıkıcı, yokedici, huysuz, öfkeli ve bazen de apatik bir tutumla yöneterek sürdürüyor yaşamını. Ve doğanın teni kanıyor her yerinden. Antalyalı yörük ressam Sinan Demir’in, Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde açtığı “Doğanın Belleğinde Uyuyanlar” adlı resim ve enstelasyon sergisindeki yaratıcı duyarlılığını çok sevdim ve hem yapıtlarını hem de anlattıklarını dinledim. Konargöçer kültürden gelen bir çoban ressam Sinan. Kendi coğrafyasının ve tüm dünyanın en büyük sorunu olarak gördüğü küresel ısınma, çevre kirliliği, İklim değişikliği ve tatlı su rezervilerinin tükenmesine karşı duyduğu kaygıyı yansıtıyor resimlerinin diliyle. Ve kaygılarının paydaşlarıyla resimlerinin içinde buluşmak istiyor.

Doğanın dili kuruyor

Doğaya ilişkin gözlemlerini anlatarak söze başlayan Demir, şöyle konuşuyor: “Su ile başladı yaşam, su döngüsüyle sürüyor ama her geçen gün azalıyor su kaynakları… İklimler değişiyor, kuraklık artıyor. Her geçen gün daha da çok kirleniyor dünyamız. Her geçen yıl göller, ırmaklar, dereler daha çok kuruyor. İçi sızlıyor, yanıyor doğanın ciğerleri. Pek çok göl ve dere silindi haritalardan. Doğanın dili kuruyor.

Çocukluğumdan beri yaylalarında ovalarında çobanlık yaptığım otlaklar azalıyor; su içtiğim, yüzmeyi öğrendiğim derelerin ve balık tutuğum gölerin izi bile silinmek üzere. Çocukluğumu yitiriyorum o izler silindikçe. İçim burkuluyor. Yitirdiğim anılarımın çağrısıyla, doğanın belleğini resimlerime taşımaya, orada uyutmaya çalışıyorum. Yitirdiklerimize ilişkin farkındalık yaratmak, başkalarıyla da paylaşmak istiyorum düşlerimi, dileklerimi…”

Buzulların erimesi

Sergi projesine ilk olarak “ustam” dediği Coşkun Aral ile 2017 yılında başladıklarını ifade eden Demir, düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Konumuz buzulların erimesi ve iklim değişikliydi. Coşkun Aral fotoğrafları ile anlatacaktı, ben de kendi resmimle yorumlayacaktım. Birçok ülkede sergilenmek üzere ortak sergi programları yapmıştık ama korona salgını nedeniyle sergi programlarını ertelemek zorunda kaldık. Ben de bugünün koşulları içinde sergi projemizin ilk ayağını yaşadığım şehir Antalya’da yapmaya karar verdim. Bu sergi projesini Muratpaşa Belediye Başkanı Sayın Ümit Uysal’ın çevreci duyarlılığı ve desteği ile gerçekleştirdim.”

Doğanın tenindeki kanayan, kuruyan yerleri, yara bere izlerini ve kederi sorgulayan genç sanatçının doğaya olan bağlılığı, tutkusu sanatseverleri doğayla diyaloğa çağırıyor.

Sergi 31 Mart’a kadar ziyaret edilebilir.