Doğaya kaçış anlatıları aslında insanlığın kendinden ne kadar uzaklaştığının ve tekrar aynı dengeyi yakalayıp yakalayamayacağının ütopyalarıdır

Doğaya dönüş mü doğada kayboluş mu?

DERYA DEVRİMSEL

“Asıl mesele insanların bağımlı olduğu bu sistemlerle kuralların hayatın özüne uzaklığı değil, tanımladıkları hayatın kısıtlı, dar, aceleci olmasıydı. Küçüktü bu hayat, hem garantici hem de tekdüzeydi, kalabalıklardan, binalardan ibaretti.” (Ölüler Nasıl Düşler, 2017, s. 224)

İnsanoğlu yüzyıllar içinde pek çok değişim ve dönüşüm geçirerek ilkel hayattan kopup şehir hayatına geçiş yaptı. Bu değişim ve dönüşümlerle birlikte hayattan beklentileri, değer yargıları, hayat anlayışı oldukça değişti. Hız, teknoloji, para gibi unsurlar insan hayatını doğrudan etkilemeye başladı. Baş edilebildiği zamanlarda bütün bunlar kolaylık, gelişim diye adlandırılarak akılcılılaştırıldı. Baş edilemediğinde ise karşımızda tek bir alternatif vardı: KAÇIŞ.

Kaçış teması, Türk ve dünya edebiyatında pek çok farklı eserde farklı yönleriyle karşımıza çıkar. Bulunduğu andan memnun olmayan, bunalan insan konumunu değiştirmek ister ve kaçar. Kaçtığımız sokaklar da hep aynıdır aslında; yaşadığımız zamandan, toplumdan, ölümden çocukluğa, sevgiye ve doğaya çıkar yollar. Son zamanlarda insanın yarattığı yapay dünyada mutluluğu bulamadığı ve özüne dönmek için doğaya dönmesi gerektiği düşüncesi yaygınlaşmıştır. Ölüler Nasıl Düşler ve Doppler adlı kitaplarda da doğaya dönüş duygusu benzer ve farklı açılardan ele alınmıştır.

Doğaya kaçışın klişeleri

Doğaya dönüş kurgularında bazı klişeler vardır. Doğaya dönüş hikâyelerinin ana karakterleri genellikle erkeklerdir. Bu erkekler aile ilişkilerinde genellikle baba ile yakın bağ kuramamış ya da bağları kopmuştur. Bu kişiler durup dururken bir anda doğaya dönmek istemezler. Mutlaka onları bu konuda tetikleyecek bir olay yaşamaları gerekir. Ölüler Nasıl Düşler kitabının karakteri T. çocukluğundan itibaren para düşkünü biri olarak çıkar karşımıza. Emeklerinin karşılığını almıştır, çok para kazanmaktadır ancak bir kır kurduna çarpmasıyla dünyası değişiverir. Ayrıca sevdiklerinin manevi ve fiziksel kayıplarıyla da değer dünyası paradan doğaya kaymıştır. Doppler ise işi gücü yerinde, iki çocuk babasıdır. Onun doğaya dönüş hikâyesi ise babasının ölümünün ardından bisikletle yaptığı kaza sonucu bir anda ormanda yaşamaya karar vermesi ve bütün düzenini değiştirmesiyle başlar. Modern hayatta istediklerini ‘elde etmiş’ insanlar yaşadıkları kayıplar ile yollarını değiştirir. T.’nin annesinin: “Senin neslin istemenin elde etmek olduğunu sanıyor. Fakat bu koca dünyada çoğu insan için istedikleri şeylerin hayatlarıyla, yaşadıkları hayatla bir alakası yok.” (s.54) cümlelerindeki gibi yaşadıkları ile yaşamak istedikleri hayat arasındaki mesafenin insanları sarstığını gözlemleriz her iki kitabı da okurken. T. de Doppler de bu sarsılmayla birlikte değerlerini sorgular ve uzaklaşmak için cesaret bulurlar. Toplumdaki verili yaşayış şeklinin anlamsızlığının farkına varmaları ile kurtuluş için tek çare doğa olur.

Doğaya kaçan insan

Kayıpların dışında insanı doğaya bağlayan bir diğer unsur ise verdiği zarar ve karşılığında bulduğu sevgidir. T. kır kurdunun acısını hayvan barınağından bir köpek alarak gidermeye çalışır ve böylece hayvanlar dünyası hakkında meraklanmaya başlar. Doppler ise vahşice öldürdüğü anne geyiğin yavrusunu evlat edinir ve onun sorumluluğunu alır. Annesi olmayan yavru hayvanları anaç bir şekilde koruyup kollamaları insani özelliklerin devamlılığını sağlar. Hayvanların saf ve karşılıksız sevgisi insanların doğa ile kurduğu bağı güçlendirir.

Doğada yaşamaya karar veren kişi bir alışma süreci geçirir. Bu süreçte de vereceği iki çeşit tepki vardır; yalnız kalma isteği ve destek olacak kişilerle doğanın kurallarını hatırlamak. Burada iki kahramanın çeliştiğini görüyoruz. T. doğaya ulaştığında Delonn adlı orman kuralları hakkında bilgili biri ile yola çıkar. Onun bilgisinden yararlanarak varlığını sürdürür, o bilgiden mahrum kaldığında bocalar. Doppler ise tek başına yaşamak için geldiği ormana başkalarının da ona özenip gelmesini sağlar ama bundan da rahatsızlık duyar ve başka bir ormana gitmek için orayı terk eder.

Doğal olandan bu kadar uzaklaşıp şehir hayatını benimseyen insanların doğada tutunmaları oldukça zordur. Modern zaman insanları kendilerini bir anda ormanda bulunca, yaşamlarını ilkel insanlar gibi değil bocalayarak, kuralları yeniden öğrenerek devam ettirmeye çalışırlar. Hepsi Into the Wild filmindeki gibi doğada yem olmazlar belki ama doğaya kaçış anlatıları aslında insanlığın kendinden ne kadar uzaklaştığının ve tekrar aynı dengeyi yakalayıp yakalayamayacağının ütopyalarıdır. Kitaplar net bir son ile bitmez; insanın doğaya dönüşünün ya da doğada kayboluşunun, doğa karşısında yenilgisinin bitmeyeceği gibi.