Seçim sonuçlarına yönelik değerlendirmelerde medyanın etkisi de tartışma konusu. Sosyal medyada aşırı bilgi akışı yaşandığını söyleyen Prof. Aydın “Doğru bilgi eleği aşamıyor. Karşı tarafa ses ulaşmıyor” dedi.

Doğru bilgi karşı tarafa ulaşmıyor
Fotoğraflar: BirGün

Seçim sonuçlarına yönelik tartışmalar halen devam ediyor. Partiler kendi içlerinde tartışıp, değiştirip bir yandan da yerel seçimlere yönelik hazırlıklarını sürdürüyor. Seçime ilişkin değerlendirmeler devam ederken seçim sürecini yakından takip eden isimlerden biri olan Kadir Has Üniversitesi’nden Prof. Mustafa Aydın’a değerlendirmelerini sorduk. Aydın, üniversitenin her yıl yaptığı Türkiye Eğilimleri Araştırması’nı da yürüten isim. Dolasıyla 13 yıldır yaklaşık 150 soruluk araştırmayı takip ederek değişimleri gözlemliyor. Seçime ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Sizin yaptığınız araştırmalar seçim sonuçlarıyla örtüştü mü? Şaşırtan bir sonuç oldu mu sizin için?

Millet İttifakı içinde bir bütünleşme sıkıntısı vardı. Bunu bizde gözlemleyip dile getirdik. Sonuca yansıdı bu. Türk toplumu genel olarak milliyetçi muhafazakâr bir toplum. Elbette Cumhur içinde değil sadece Millet İttifakı’nda da var milliyetçiler. Sadece İyi Parti değil CHP içinde de var. Gençler arasında kendisini milliyetçi görenler ile Kemalist görenler diğerlerinden bir tık önde görünüyor ama Z kuşağı diye hitap edilen kuşak diğerlerinden çok farklı değil.

Millet İttifakı içinde İyi Parti tabanında bir sorun vardı. Bu taban Kemal Kılıçdaroğlu’na ilk turda yüzde 62 ikinci turda yüzde 67 oy vereceğini söyledi araştırmalara göre. 6 ay önce de bu alanda bir çalışma gerektiğini söyledim. Ayna zamanda Meclis’i Cumhur İttifakı alıyor Cumhurbaşkanlığı ortada dedim. Birbirine yakın görünüyordu çünkü oylar. Hamle yapan aday alabilirdi. Erdoğan hamle yaptı.

Şunu atlamayalım elbette Kılıçdaroğlu hep yükselişte gitti. İkinci turda dahil devam etti bu yükseliş ama bu seçimi almaya yetmedi. Erdoğan ne yaptı ‘Bu adam yapar’ imajını güçlendirmeye çalıştı. Ekonomik sorunlar deprem ve diğerlerinin iktidara kaybettirmesi bekleniyordu. Kaybetti. Yüzde 7 oy kaybetti, bu az bir şey değil. AKP kaybetti ama muhalefet kazanamadı.

Mustafa Aydın

Ekonomik nedenlerin daha etkili olması beklenirdi. Ne oldu burada sizce?

İktisatçı değilim ama farklı kesimleri farklı biçimde etkiledi. İstanbul’da biz her gün enflasyonu konuşuyoruz. Ankara’ya gidiyorum daha ucuz geliyor. Belki Anadolu’daki bir şehre yemeğe gitsem daha da ucuz gelecek İstanbul’a göre. Dolasıyla enflasyon her kesimi aynı etkilemedi. Anadolu’da küçük bir kentteki etkilenme biçimi elbette farklı oldu.

İktidarın söyledikleri yalansa muhalefet bunu mu aktaramadı?

Oxford Sözlüğü, üç yıl önce yılın kelimesinin “gerçeküstü” olduğunu söyledi, bu kelimeyi seçti. İnsanlar gerçekte ne olduğuyla gerçeğin ne olduğuyla ilgilenmiyor. Kafasındaki algıya uyuyorsa sorun değil, kabul ediyor. Doğru ya da yanlış

Burada acaba özellikle sosyal medyadan ve başka kanallardan akan yoğun bilgimi etkili oluyor?

Sosyal medyanın çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Belki bu başta demokratikleşme olarak görüldü, herkes bilgeye ulaşacaktı ama öyle olmadı. Birbirini yanlışlayan sıfırlayan binlerce milyonlarca bilgi akıyor her an. Uzmanı değilseniz hangisi doğru yanlış ayırt edemiyorsanız karşınızdaki o zaman bir toz duman bulutu oluyor. Ve her şey birbirine eşit görünüyor. Doğru mu yanlış mı bakılmıyor.

Bilimin ve bilginin değer kaybetmesi bilenin değer kaybetmesi durumu yaşanıyor. Bilgi akışı bilgideki tekeli kaldırıyor gibi görünse de Değerli ile değersiz ayırt edilmiyor. O zaman kişi inançlara sarılıyor. Bu durumda doğru ve değerli bilgi eleği aşamıyor.

Kişiye özel medya oluştu. Hem geleneksel hem de sosyal medyada. Bu medya onun istediklerini söylüyor. Herkes sadece kendi istediklerini söyleyenleri izliyor. Twitter’ın “Sizin için” kısmı var. Tamamen yüzde 100 aynı görüşleri bana gönderiyor. Neyi sevdiğimi tahmin ediyor. Ama bu doğru olmayabilir. Trump da bunun örneği oldu. Bu seçimde de bizde bu yaşandı, etkili oldu.

Kutuplaştırma, adil olmayan şartlar ve benzeri etkiler atlanabilir mi? Üstelik oy farkının çok da yüksek olmadığı hesaba katıldığında.

Hayır. Elbette keskin kutuplaşma olunca ayrıştırmak da kolay olmuyor. Nötr bilgiyi de duyamıyorsunuz. Evet birbirine çok yakın oylar. Ama burada muhalefet dönüp aynı tuzaklara düşüyor. Karşı tarafın yanlışlarını düzeltmenin bir anlamı yok ki.

Kampanyada kendi çizgisini izleyip olumlu ve sakin bir yol takip etmedi mi muhalefet?

Evet birinci turda böyleydi. Ama ikinci turda düzeltme işine girişildi. Ama burada sizi zaten sadece sizi dinleyenler görüyor duyuyor. Birinci turda yaptığı ile yüzde 45 oy aldı. İkinci tura bir hafta kala tüm stratejini değiştirilip oy almak mümkün mü?

Yüzde 5’lik bir oy vardı ortada…

Türkiye’yi sadece yüzde 5’le kazanacaksın geri kalan 95 ne olacak? 45 kazandıran bir stratejin var. Geride yüzde 55’lik bir kitle var. Sen hem 45’i de göz ardı ediyorsun, 55’in de 50 sini gözardı ediyorsun geriye kalan yüzde 5’lik kısma odaklanan bir sistem çalışmaz. Türkiye’de mültecilik karşıtlığı çok yükseldi dendi. Ama böyle bir yükseliş yoktu. Bunu seçim sonucunda da gördük. Bakıldı buna. Zafer Partisi’nin ve Sinan Oğan’ın en çok oy aldığı yerlere bakıldı. Mültecilerin en yoğun olduğu yerlerde almamış bu oyları. İstanbul’un en çok mülteci yaşayan ilçelerinde de durum farklı değil.

Peki sadece kararsız denilen kitle mi belirledi?

Tüm anketlerde yüzde 7 ile 10 arasında çıkan bir kitle vardı. Millet ya da Cumhur İttifakı’na oy vermek istemiyordu. Bu kişiler İnce ve Oğan arasında dağılmıştı. İnce çekilince Oğan’a kaydı bu oylar. Bu oylar yerine oy kullanmamış 8 milyon hedeflense daha doğru olurdu. Üstelik ilk turda oy veren ama demoralize olmuş bir kitle var, İyi Parti’de de “Biz demiştik diyen” bir kitle vardı. Kürt seçmeni de küstürme olasılığı var. Bunlar hesaplanmalıydı.

Ama sonuçta yine de oy oranı yükselmedi mi?

Evet eğilim devam etti Kılıçdaroğlu’nun oylarını artırma trendi devam etti. Ama çok odaklı ve çok düzenli bir çalışma yürüten bir iktidara karşı tüm muhalefetin de 4 yıl önceden çalışmaya başlaması gerekirdi. Üstelik 6 benzemez ile bir ittifak kuruyorsanız.

Kararsızlara dönecek olursak

Evet, seçime 2 ay kala halen yüzde 15 oranında bir kararsız kitle vardı. Bu kitle bilinen hangi partiye oy vereceğini bilmeyen bir kitle değil. AKP’den uzaklaşmış ama öbür tarafa geçmeyen oylar. Bu seçmen YRP’ye gitti. O olmasa belki hiç oy kullanmayacaktı. O partiye oy vermeyi içlerine sindiremiyorlar. Burada kimlikler devreye giriyor. Karşıya geçemiyor. 7-8 seçimdir aynı şeyi oluyor.  

Ama değişen de oluyor. İstanbul’u alan Türkiye’yi alır deniyordu. Olmadı. Ama İstanbul ve Ankara’da Millet İttifakı birinci çıktı. Bunu nasıl yorumladınız?

Anadolu’da kaçacak insanların kaçmasını engelleyecek bir bütünlük var. Mahalle ve dayanışma ağları var. AKP’liler için bunlar aynı zamanda bir sosyalleşme ağı. Partinin düzenlediği etkinliğe katılarak sosyalleşiyor. 11 milyon üyesi var. Sadece parti üyeleri ve yanındaki oy verdiğinde 22 milyon yapıyor.

Mahalleler artık mahalle değil, mahalle olmaktan çıktı. Her şey değişti ama bu örgütlenme modelinde halen mahalle neden önemli?

Belki mahalleler büyümüş olabilir ama semtlere ya da ilçelere dönüştü. Kendi içinde sosyo ekonomik anlamda örgütlenmiş ilçeler var. Beylikdüzü mesela oraya yatırım yapan iş adamı var atölye küçük fabrika kuruyor, çalışanla patron aynı yerde sosyalleşiyor ilçeden çıkmıyor. Bu kişi çıkıp Beşiktaş’a gitse de Beşiktaşlı ile aynı yerde oturmuyor, yemek yemiyor. Örneğin akşam yemeklerine ailece ne sıklıkla çıkarsanız diye sormuştuk araştırmada. En çok muhafazakarlar çıktı. Çünkü onlar kadın kadına erkek erkeğe çıkmıyor. Toplumun zaten genel bir standartı var, 5 saat tv izliyor 4 saat internette geçiriyoruz. Sinema konser yok.

Eğitim bunu değiştirmiyor mu?

Artık taşrada herkes bulunduğu yerdeki üniversitede okuyor. Türkiye’de insanları etkileyecek iki yol vardı. Biri askerlik diğeri üniversite. Farklı bir şehre gidip orada okuyordu gençler. Ama şimdi her şehirde üniversite var. Gençler orda okuyor, aile ve aynı sosyal çevre içinde kalıyor. Etnik olarak da öyle. Mesela Kürtler Kürtlerin yoğun olduğu üniversiteye gidiyor aynı şehirde kalınca. Bunun uzun vadede etkisi çok fazla. Öğretim üyesi açısında da bu böyle. İlkokulda eğitime başladığı şehirde üniversiteyi bitiriyor aynı üniversitede doktorasın yapıyor, orada öğretim üyesi oluyor. Değişimin önü kapanıyor.