“Halil Dolan’ın torunuyum. Dedem hoca diye anılırdı. Cuma için ilçeye gitmek istedi. Komşunun eşeğini alarak yola çıktı. O gün gelmedi. Gece bir köylümüz yolda karartı görüp sesleniyor. Yaklaşıyor, dedemin ölüsünü görüyor. Kan kaybından ölmüş, 11 kurşun yemişti. Yaşlı, köyüne dönen birini bile öldürdüler, ‘Bir terörist öldü’ diye haber yaptılar sonra.”

“Okulun çıkışında bir asker öğrenciyi durdurup ‘Oğlum biz bugün Lice’yi yakacağız git öğretmenine söyle’ demiş.

Öğrencim geldiğinde anlattıklarına inanamadım. İlk önce panzer ve komandolar ateş açtı, sonra taburdan ateş edildi.

Ertesi gün sabah saatlerine kadar okulda mahsur kaldık, artık ölümü göze alıp iki çocuğumu yanıma alıp saklanarak eve gittim. Rütbeleri sökülmüş subaylar ve askerler evleri yakarak sokakta ilerliyordu, benim evime de geldiler Mersinli ve öğretmen olduğumu söyleyince arama yapıp gittiler. Öğrencilerimden Hüseyin ve kardeşi olaylarda öldürüldü, onu koruyamadığım için vicdan azabı çekiyorum.”

“Babam Lice’ye 3 kilometre uzaktaki köyüne gitmişti, Lice’ye dönüşte vuruldu. 45 yaşındaydı, nedensiz suçsuz yere vuruldu. Kefen bulamadık, definini bile yapamadık.

“Bizim sıradaki tüm evler yakılmaya başlanınca dedem Çanakkale gazisi olduğunu söyleyerek askerlerin evini yakmasını engelledi.

“Askerler evleri boşaltmamızı ve futbol sahasında toplanmamızı anons ediyordu. Asker küçük kardeşimin gözünün içine bakarak korkma, dedi sonra evin içine girip çıktıktan sonra ev birden alev aldı.”

“Bizi bıraktıklarında eve döndüm, evde asılı duran askerlik fotoğrafımın üstüne ‘Bu askerin hatırına evi yakmadık’ yazılı not düşmüşler. Notun altında da TİT* yazıyordu. Benim eşyalarım kırılmıştı, dedemin, amcamın ve dayımın evi yanmıştı.”

Bu satırlar, 25 yıl önceki bir katliamın mahkemedeki tanıklıklarından.

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te başlayan olayda, aralarında çocukların da olduğu toplam 17 kişi öldürüldü, 401 ev, 242 işyeri yakılıp yıkıldı. Yüzlerce kişi göçe zorlandı. Ölenler arasında asker Yüksel Bayar ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın da vardı.

Katliamla ilgili dava, zamanaşımına bir gün kala açıldı. İddianameye göre saldırıyı, o dönem yetkililerin açıkladığının tersine, PKK değil asker yapmıştı.

Olayın failleri olarak belirlenen, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında “Taammüden öldürme”, “Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi.
Tünay Yanardağ, Ağustos 2015’te hayatını kaybetti. Davanın tek sanığı Hatipoğlu kaldı. O da tutuklanmadığı gibi duruşmalardan vareste tutuldu. Ve olaydan 25 yıl sonra mahkeme karar verdi: Beraat.

Lice Katliamı davası, diğer katliamlar gibi temyiz mahkemelerinin tozlu raflarına havale edildi.

Eşref Hatipoğlu davadaki savunmasında, “Hep doğru karar veriyordum” demişti.

Mahkeme de “doğru kararı verdi” anlaşılan.

* TİT: Türk İntikam Tugayı.