DOĞRUYA DOĞRU... EĞRİYE EĞRİ...
DOĞRUYA
DOĞRU...
Mehmet Baransu (Taraf):
• Bu yanaşmaların birçoğunun “Müslüman” ve de “milliyetçi” olarak kendilerini tanımladıkları notunu da ekleyeyim. Müslümanlar ama Allah’tan korkmuyorlar. Müslümanlar ama “düzenin” yeni güçleri kendilerini Allah’tan daha fazla korkutuyor. Milliyetçiler ama bir danışmanın istihbarî bir kuruluşa bilgi vermesini normal karşılıyorlar.
Tüm bunları ne uğruna mı yapıyorlar? Bulundukları kurumdaki köşelerini, işlerini kaybetmeme adına. Birkaç televizyon programı yapıp, üç beş kuruş fazla para kazanma adına.
( Bize de Günaydın Baransu demek kalıyor, biraz geç olsa da…)
DOĞRU...
Mehmet Baransu (Taraf):
• Bu yanaşmaların birçoğunun “Müslüman” ve de “milliyetçi” olarak kendilerini tanımladıkları notunu da ekleyeyim. Müslümanlar ama Allah’tan korkmuyorlar. Müslümanlar ama “düzenin” yeni güçleri kendilerini Allah’tan daha fazla korkutuyor. Milliyetçiler ama bir danışmanın istihbarî bir kuruluşa bilgi vermesini normal karşılıyorlar.
Tüm bunları ne uğruna mı yapıyorlar? Bulundukları kurumdaki köşelerini, işlerini kaybetmeme adına. Birkaç televizyon programı yapıp, üç beş kuruş fazla para kazanma adına.
( Bize de Günaydın Baransu demek kalıyor, biraz geç olsa da…)
Yıldırım Türker (Radikal):
• Uludere katliamı hakkında bir açıklamada bulunma gayretine bile tenezzül buyurmayan devletimizin ve o kata her kim oturursa onun gayet iyi bildiği de budur.
Bu millet nasılsa en ufak bir tehdit karşısına bildiklerini bilmezden gelmeye hazırdır.
Bu korku iklimi denilegelen varoluş durumu elbette yeni değildir. Geçmişinin kaç yüzyıl öncesine dayandığını tartışmak mümkün. Ama bu kadar sorgulanmaz bir sabite, kişiliğimizin mütemmim cüzü haline gelmişliği karşısında bu iklimin yegâne müsebbibinin herhangi bir hükümet, herhangi bir darbe dönemi olduğunu iddia etmek gülünç olacaktır.
Yalnız AKP’nin bir zamanlar bir parmak tattırdığı ‘kimi özgürlükler mümkündür’ hissinden çark ederek münferitin sularına demirlemişliğini görmeyecek, göstermeyecek miyiz?
Evet, tekrar ediyorum. Pozantı’dan binlerce vardır. Binlerce olagelmiştir. Şimdi çocukların apar topar gönderildikleri Sincan Cezaevi de bunların başta gelenlerindendir.
EĞRİYE
EĞRİYE...
Ekrem Dumanlı (Zaman):
• Hocaefendi'nin hükümeti uyarmasını bazı art niyetli yorumcular askere destek ya da askerle işbirliği gibi yorumluyor. Tam tersine! O günkü tavsiyeler demokrasinin ayakta kalabilmesi içindi. O tavsiyeye vaktinde uyulsaydı 'post-modern darbeciler'in hevesi kursağında kalacaktı. Ne var ki o gün de bugün de bu önemli uyarıyı bazı çevreler anlamadı; belki de anlamak istemedi. Hâlbuki perşembenin gelişi çarşambadan belliydi; hükümet erken hamle yapıp halkı hakem haline getirseydi darbecilerin suratında milletin şamarı patlayacaktı. Üstelik yanlış kararlara imza atmak zorunda kalınmayacaktı.
( Ekrem Dumanlı “Hocaefendisi” nin tavsiyelerine uylmadığını vaaz etmekle kalmıyor bir de bunları eleştirenleri anlayışsızlıkla itham ediyor. Zaman gazetesinin haberciliği ve yayın anlaışı yine kendisini gösteriyor. Belirlenen bir mağdur edebiyatı ve onun üzernden dayatılan bir algı. Hocaefedileri askere selam yollar biz anlayamayız darbeciler alkışlanır biz yine anlayamayız bugün demokrasi Zaman’dan gelir, e haliyle biz yine anlayamıyoruz.)
Salih Tuna (Yeni Şafak):
• Manşete çekilen (Başbakanımız'ın sağlığına ilişkin) "Stratfor" tezviratı eşliğinde çizilen bu "resim" bana, Batılıların, Osmanlı'yı "hasta adam" tesmiye etme iştiyakını çağrıştırdı. Bir farkla ki... Batı, Osmanlı düşerken "hasta adam" diyordu; sevgili Ahmet Altan'mız Türkiye'yi yükselten adama "hasta adam" muamelesi çekiyor. Dünkü yazısında da Stratfor'un ne kadar güvenilir, ne kadar itibarlı bir kuruluş olduğunu sayıp döktükten sonra şöyle diyor: "Bu başdanışman Stratfor'la böyle bir ilişkiyi tek başına mı kurdu yoksa Başbakan bizzat kendisi ona bu şirketle ilişki kurması için emir mi verdi?.."
(Ahmet Kekç’in yazısından şunu anlıyoruz: Türkiye(mizi) yükselten adam Erdoğan’mış. Yani Erdoğan’a laf etmek demek bugün bir nevi üstü örtülü vatanın milletin bekasına karşı gelmek oluyor. Kekeç için çözüm basit Erdoğan’ı sevmek saymak yıkamak yağlamak serbest hatta demokrasinin kendisi aksini düşünmek ise en büyük hata)