Urfa Emniyeti’ndeki işkenceyi duymuşsunuzdur, 90’lı yıllardan kalma yöntemlerle en az 54 kişiye işkence yapıldı. İşkenceyi yapan polisler hakkında soruşturma açıldı, akıbeti de tahmin edilebilir. Ancak işkence suçunu sadece emri veren ve yerine getirenle sınırlamak doğru değil. Bu suça göz yumduysa, belgelemediyse gözaltı muayenesini gerçekleştiren doktorlar da suçun ortağı olur. Urfa Barosu’nun konuyla ilgili raporunda*, avukatlarla […]

Urfa Emniyeti’ndeki işkenceyi duymuşsunuzdur, 90’lı yıllardan kalma yöntemlerle en az 54 kişiye işkence yapıldı.

İşkenceyi yapan polisler hakkında soruşturma açıldı, akıbeti de tahmin edilebilir. Ancak işkence suçunu sadece emri veren ve yerine getirenle sınırlamak doğru değil. Bu suça göz yumduysa, belgelemediyse gözaltı muayenesini gerçekleştiren doktorlar da suçun ortağı olur.

Urfa Barosu’nun konuyla ilgili raporunda*, avukatlarla görüşen mahalleli, cinsel işkence de dahil birçok insanlık suçunun işlendiğini birinci ağızdan anlattı.

Doktorlarla ilgili de şunları söylediler:

“Gözaltı işlemi yapıldıktan sonra beni TEM Şube’ye getirdiler. Aynı gün üst kata çıkardılar ve gözlerimi bağladılar. Soyup iç çamaşırlarımı ağzıma koydular. Bunu yaptıkları sırada ellerim ters kelepçeliydi. Daha sonra askıya alıp dövmeye başladılar. Aynı gece beni tekrar alıp aynı muameleye tabi tuttular. Ertesi gün yine üst kata çıkardılar… Gözlerim bağlı olduğu halde dövmeye başladılar daha sonra bana elektrik verdiler… Gözaltı sırasında doktor nezarethaneye geliyordu, kendisine polis eşlik ediyordu. Doktor muayene yapmadan uzaktan bir şeyin var mı diye demekle yetiniyordu…” (Z.A.)

“Doktor yüzünde yara olanlara ‘Bununla bir şey olmaz’ dedi. Sonra bizi Şanlıurfa Mehmet Akif Ersoy hastanesine getirdiler. Orada da doktor sadece bakıp geçti.” (E.Y.)

“Doktor hiçbir şey yapmadı, neyin var diye sordu, korkudan bir şey diyemedim ancak yüzüm, gözüm, ağzım hep yaraydı ve belli oluyordu.” (F.G.)

“Doktor odasına girdik içeride 4-5 jandarma, polis ve doktor vardı, doktor bir şeyiniz var mı, diye sordu. Bir şey diyemedim.” (M.H.Ç.)

İşkencenin ne kadar belgelendiği, soruşturma dosyasına sunulan raporlarla ortaya çıkacak.

Buna benzer bir olaydan yıllar sonra “sağlam raporu vermesiyle tanınan” Nur Birgen, şikayetçi olarak katıldığı davada, tam da bu raporları sebebiyle sanık konumuna düşmüştü.

2011 yılında gazeteci Barış Yarkadaş ile Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın yayın yoluyla hakaretten yargılandığı davaya ifade vermek üzere katılan eski Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi Başkanı Nur Birgen’in sağlam raporu verdiği kişiler de salondaydı.

1990’ların sonunda stajyer avukatlık yaparken işkence gördüğünü ve Birgen’in kendisine sağlam raporu verdiğini anlatan Efkan Bolaç, Birgen’e “Beni hatırladınız mı? Hatırlamayabilirsiniz; çünkü siz benim gibi binlerce kişiye, işkence gördüğümüz halde, ‘Sağlamdır’ raporu verdiniz” dedi.

Avukat Eşber Yağmurdereli de Birgen’in kendisi hakkındaki Adli Tıp raporlarını hiçe sayıp “cezaevinde kalabilir” raporu verdiğini söyledi.

Birgen cevap vermeye yeltenince de “Onun vereceği cevaba tahammül edemem, sesini duymak istemiyorum” diyerek salondan ayrıldı.

Ancak herkes onlar kadar “şanslı” değil, yanında polisle gelen, elleri kelepçeli bir kişiye üstelik işkence izlerini de gördüğü halde “sağlam raporu” veren doktorlar hiçbir şey olmamış gibi mesleğin kutsallığından bahsetmeye devam ediyor.

*Urfa Barosu’nun raporu: http://web2.e-baro.web.tr/uploads/63/Dokumanlar/Haber/RAPOR%20HALFET%C4%B0.pdf