“Gençlere örnek olmaya çalıştım. Kitabımdan 16 yıl önce kanser oldum ve bu benim hayatımda bir dönüm noktası oldu. Diğer mücadelemi sürdürürken kanserle de mücadelemi sürdürmeye başladım. Hayatta mücadele bitmez”

Doktor Ali Özyurt ile Söz Uçar Yazı Kalır kitabını konuştuk: Hayatta mücadele bitmez

Rıfat KIRCI

Ali Özyurt, doktor ve yazar. Kitapları Söz Uçar Yazı Kalır ve Umuduna Yaşamak’ta 40 yıllık dinamizmini görüyor ve Türkiye mücadele tarihine birinci ağızdan tanıklık ediyoruz. Öğrenciliğini 80’li yıllarda tıp öğrencisi olarak geçiren Özyurt’un, Gezi’ye kadar uzanan bir serüveni var. Bir yanında tıp varken bir yanı ise hep yazıda, yazmakta. Özyurt bazen kedere kapıldığını belirtse de asla durmamış ve var olabileceği her alanda kendisinden bir parça bırakmış, katkı sunmuş. Ali Özyurt ile kendisini ve kitaplarını konuştuk.


► İki kitabınız var. Anlatı, anı kitapları. Kitaplarınızdan birinin adı Umuduna Yaşamak. Umut, mücadeleci olanların çok sık kullandığı bir kavram. Siz kitabınıza bu ismi neden koydunuz? Sizin için umut nedir?
Umuduna Yaşamak adını koymamın özel değeri vardır. 2008 yılında yazdığım bir şiirden esinlenmiştim. Şiiri de aslında kitap imza günlerinde, söyleşilerde sunuyordum. Esinlenme kaynağım da 2008’de akciğer metastazı olmamdı. 2004’te de böbrek kanseri nedeniyle bir böbreğimi aldırmıştım. O sıra tabii ki biraz umutsuzlukla umut arası gidip geliyordum. Bir nevi hüzün ve sevinç arasında. Moda’da zaman zaman deniz kenarında yürürken aklıma gelen iki dörtlükle bir şiirden esinlendim, onu yazdım. Moda’da yeni bir dergi çıkaran arkadaşlar Alaaddin Timur ve Füsun Taş, yeni çekilmiş olduğumuz bir fotoğrafla derginin arka kapağında yayımladı. Kanserle olan uzun bir mücadelem de vardı. Kitapta da öyle bir içerik var. Biz de buna karar verdik Umuduna Yaşamak.

Herkes kendinden bir şey buldu

► Kitaplarınıza sığdıramadığınız hikâyeleriniz oldu mu? Ya da ‘Bunlar eksik kaldı, bunlardan da bahsetmeliydim’ dediğiniz şeyler var mı?
2012’de belki de 100’ü aşkın farklı yazı yazdığımı fark ettim. Tabii 2008’de ben Cerrahpaşa mezunlarının organizasyonlarını kağıda döküyordum. Bazen abartılı, kurgusal… Gelmeyenler kıskanıyordu, gelenler şişiriyordu… Diyorlardı ki ‘Biz böyle bir şey yaşamadık.’ Ama insanlar yazılara bakıp gelmek istiyordu. 2016 yılında hastalığım biraz ilerledi. Başka organları da tuttu kanser. 8 yıldır aldığım ilaca direnç gösterdi hastalık, başka bir ilaç aldım. Sonra yazılarımdan beğendiklerimi bir dosya yaptım. Hemen Füsun’a koştum ‘Bunlarla bir şey yapabilir miyiz?’ dedim. Füsun önce itiraz etti sonra okuyunca hoşuna gitti. Füsun bu metinleri ayıkladı. O sırada Gezi olmuştu. Gaz pek yemiyordum ama evde uyuyamıyordum. Sabaha kadar bilgisayar başında yazıyordum, ihtiyaç falan. Bu yazıları da Füsun düzeltti. Taksim Dayanışması’ndaydım. Birinci elden bilgi alıyordum. Orada bir nevi sağlık bakanlığı kurdum. Haber yapıyordum yani, aktivist gibi. Bendeki bilgiler daha çok sağlık, yaralılar vs. En son ben yönetimdeyken bir sağlık dergisi çıkarttık. Orada köşe yazılarımı yazmaya başladım. Birkaç tane de oradan seçtik. Neredeyse hiç yeni bir şey yapmadan, belki birkaç dolguyla, bu ilk kitap ortaya çıktı.

Biraz korktum, Füsun da… Ama hatırımı kırmak istemediler. Kitap çıkınca bol zamanım vardı, kendim pazarlamasını yaptım. Onlarca etkinlik yaptım, imza günü söyleşi… Hastanede arkadaşlara gittim, geldim. Bunları sattım. Satarken de bir hedef olsun, Gezi çocuklarına bağışlayayım dedim. Ali İsmail Korkmaz'ın vakfı kurulmuştu, oraya destek oldum. Sağa sola giderken de daha rahat gittim, onların hesaplarını verdim. İnsanlar da bol miktarda aldılar bunu duyunca. Sonuçta 5 baskı yaptı. İlk kitabın hikâyesi kabaca bu. Çok iyi bildirimler aldım. Herkes kendinden bir şey buldu.

► Her iki kitapta da mücadeleden bahsediyorsunuz. Doktorların, tıbbın mücadelesinden, Türk Tabipleri üzerinden… Siz bu mücadelenin bir parçasısınız ama bu mücadele sizin nasıl bir parçanız? Mücadele size neyi öğretti?
Ben 63 doğumluyum. 78'in sonuna yetiştim. Hayalim doktor olmaktı. O sırada 12 Eylül Darbesi meydana geldi. Cumhuriyet gazetesi okumaya başladım. İstanbul Üniversitesi'nde İktisat Fakültesi’ne gidiyorum ama kafam hâlâ tıpta. 81'de Cerrahpaşa'yı kazandım. Türkiye'nin her yerinden öğrenciler geliyor, 500-600 tane. Bunların bir kısmı örgütsel bağları olan insanlar ama yer altına çekilmişler. Bir kısmı hapse girip çıkmış. Bir kısmı sol liberal. Birkaç yıl oldukça gizli yaşanıyor. O süre ağırlık olarak dersler çalışılıyor. 83'te Özal'ın başa geçmesiyle hafif bir demokratikleşmeyle beraber okullarda kulüpler açılıyor. Halkevleri, tiyatro, sinema… Örgütlü arkadaşlar bu tip yerlerde örgütleniyorlar kendilerini deşifre etmemek için. Ben de onların arasına girdim.
Selçuk Hoca, ilk kitaba önsöz yazarken ‘romantik aktivist’ yazmıştı. Kendimi solcu olarak görüyorum. 40 yıldır bu çevredeyim. Bu 40 yıl boyunca devletin verdiği maaşla geçindim. Aldığım parayla bağış yaptım. Kimseye kötülük yapmadım. Düşündüklerim ve yaşadıklarım arasında büyük bir çelişki olduğunu sanmıyorum. Liderlik özelliğim yoktu, mütevazıydım. Mücadeleyi ağırlık olarak sağlık alanında verdim. Gençlere örnek olmaya çalıştım. Kitabımdan 16 yıl önce kanser oldum ve bu benim hayatımda bir dönüm noktası oldu. Diğer mücadelemi sürdürürken kanserle de mücadelemi sürdürmeye başladım. İlaçların bir kısmından yarar gördüm bir kısmından görmedim. Hayatta mücadele bitmez. Her alanda mücadele ediyor insan. Kanser ilaçlarımdan biri 40 bin liraydı ve SGK bunu karşılamıyordu. Her ay aldım o ilacı. Emeklilikten gelen paramı buraya harcadım. Ama bu konuda dava da açmıştım. Son paramı da ilaca verdim, yapılacak hiçbir şey kalmamıştı belki de ama davayı kazandım. Şimdi ilaçları SGK alıyor. Ödediğim parayı da iade edecekler. Mücadele biten bir şey değil ve tabii ki kazanımları oluyor.

cukurda-defineci-avi-540867-1.