Dün piyasalar açısından önemli bir gündü. Gözler Merkez Bankası faiz kararına çevrilmişti. Gerçi politika faiz oranında bir değişiklik beklenmiyor olsa da yine de merak ediliyordu. Ama faiz kararı öncesi gelen bir açıklama gündemde önemli bir yer işgal etti. TCMB ile Kore Merkez Bankası arasında bir swap anlaşması yapıldığı duyuruldu. Ancak bu duyuruyu yapan bizim merkez bankamız değil, Kore’nin merkez bankası oldu. Bu yazının yazılığı saatlerde TCMB’de henüz bu konuda bir açıklama yapılmamıştı. Neden acaba? Merkez Bankasının günlük olarak ilan ettiği döviz kurlarının listesine baktığımızda Bulgar Leva’sından Pakistan Rupi’sine kadar 19 farklı para birimi için ilan edilen kurlar arasında Kore Won’u bulunmuyor. Kurunu bile ilan etmedikleri bir para üzerinden yapılan bir swap anlaşmasının “heyacanı” yaşanıyor. Belki bugünden itibaren won’u da ilan ettikleri kurlar arasına eklerler.

Yaklaşık 2 milyar dolar karşılığı Kore ulusal parası olan Won MB hesaplarına geçmiş. Ne diyelim, hayırlı olsun. Bu swap ile birlikte MB’nin Katar Riyal’i, Çin Yuan’ı ve Kore Won’u rezervleri “güçlenmiş” oldu.

Zaman zaman değişik ülke merkez bankalarının rezervlerinden bulundurdukları para birimlerini farklılaştırma isteklerine ilişkin değerlendirmeler okumuşsunuzdur. Özellikle ABD dolarının rezerv para statüsünü bir miktar da olsa sarsmak için gündeme gelen bu tartışmalar çok fazla karşılık bulmasa da konuşulduğu olmuştur. Özellikle 2008 krizi sonrasında Çin Merkez Bankasının rezervlerinin bir kısmının dolar dışında paralarda tutacağı söyleniyordu.

Ancak, bizim merkez bankamızın bu kadar çeşitli para birimlerini rezervlerinde bulundurması MB’nin “döviz rezervi stratejisinin” bir sonucu değil, çaresizliğin bir göstergesidir. Hızla eriyen ve swaplar düşüldükten sonra net olarak eksi kırk milyar dolar seviyesinde olan rezervleri güçlendirmek için çaresiz bir biçimde arayışlara girmiş olan MB, “hard currency” olarak adlandırılan dolar, avro gibi paralar bulmakta zorlandığı için bunların yerine hangi parayı bulursa onun üzerinden swap yapmaya başladı. Bu kapsamda Katar ve Çin’den sonra şimdi de Kore ile bir anlaşma yapıldığını öğrenmiş olduk. Sırada hangi ülkenin parası var onu şimdilik bilmiyoruz. Hayırlısı. Artık ne bulurlarsa. Ama bulamadıklarının dolar ve avro olduğunu biliyoruz.

Aslında yapılan işin rezervleri güçlendirmekten ziyade, makyajlamak olduğu gayet açık. Çünkü temin edilen bu değişik para birimlerinin tamamı MB’nin rezerv hesaplarında dolar olarak ilan ediliyor. Won var, yuan var ama yeterince dolar yok, avro yok.

Türkiye’nin döviz sorunu, vadesi geldiğinde iade edilecek ve konvertibilitesi bile güçlü olmayan paralar üzerinden yapılan swaplar ile çözülemez. Kalıcı, bize ait olan ve ortaya çıkabilecek döviz talebini karşılayabilecek sağlam paraları ile çözülebilir. Bunun yolu da çok döviz kazanıp, az döviz harcayarak ve dövize olan talebi azaltacak politikaların hayata geçirilmesi ile mümkündür. Mevcut iktidarın ve ona bağlı olan ekonomi yönetimin bunu başarması mümkün değildir. Bunun farkında olan vatandaşın döviz talebi ise artarak devam ediyor. Döviz tevdiat hesaplarının seviyesini güçlü bir biçimde koruması bunun bir göstergesidir.

Vatandaşın adını bile duymadığı paralar üzerinden yapılan swaplar ile makyajlanan döviz rezervleri vatandaşın talep etmeye devam ettiği ve yakından bildiği döviz birimlerinin yerini tutmaz.