Bir tarafta seçim turu, bir tarafta dolar kuru…

Hadi yine “umut fakirin ekmeği, ye memleket ye” deyip başlayalım. Birinci turda AKP-MHP kaybedebilir, ikinci turda Reis’leri kaybedebilir ve…

Ve fakat asıl 9 Temmuz sabahı üçüncü tur başlayacaktır. Yani ikinci turu kim kazanırsa kazansın bu kısır döngüyü kırıp tur bindirmek şarttır. İşte o üçüncü turu da bağımsız ve birleşik devrimci muhalefet hareketi koşmak zorundadır. Ekonomik krizden bile değil düpedüz iflastan söz edildiğinden, asıl tur sokaklarda yapılacak, orası şimdiden kesin.

Elbette tek adam tekrar seçilmesin. Elbette AKP Meclis’te çoğunluğu kaybetsin. CHP ve HDP elbette başarılı olsun. Ama üçüncü tur için bağımsız muhalefet şarttır, bağımsız devrimci siyaset her zamankinden daha gereklidir.

Pişmiş aşa su katmıyoruz, kendi aşımızı pişirelim diyoruz, çünkü seçim sonrası o üçüncü turda sadece ve sadece halkın öfkesiyle ve gücüyle baş başa kalacağız.

Kazansınlar dediğimiz CHP’nin ve HDP’nin tercihleri biliniyor. CHP şimdiden parti içi liste operasyonuyla tercihini beyan etti. HDP de haliyle ve zaten kendi ifadesiyle emek ve demokrasi güçleri yanı sıra önceliği Kürdistani ittifaka verdi. (Diyorlar ki “Kürdistan’da Kürdistani partilerin yan yana gelmesi, Batı’da emek ve demokrasi güçlerinin yan yana gelmesi bu baraj zihniyetine verilmiş en güçlü yanıt oldu.”)

Millet İttifakı’nın, yani çelişkili ve zoraki muhalefet ittifakının ana bileşeni CHP de aslında çelişkili ve zoraki bünyeye sahip. CHP yönetimi partiyi müstakbel koalisyon beklentisine göre dizayn etti ve iktidara göz dikerken IMF vb siyasetlere itiraz edebilecek kendi sol muhalefetini tırpanlamayı öne çekti. Meclise girdiğinde muhalefetteki HDP’nin birinci önceliği de, yine “emanet oylar filan yoktu” deyip Kürt birliği davasına devam olmayacak mı?

Bu bağlamda halk ittifakının bağımsız gücüyle ve siyasetiyle ayakta kalacak ve direnecek sol ve devrimci bir muhalefet ihtiyacı devam edecek. Dün Pazar Eki’nde Gamze Yücesan Özdemir bu ihtiyacın nasıl karşılanacağını şöyle vurguladı: “Bağımsız solu var etmek! Yeni bir ülkenin ancak solun kurucu ilkeleri üzerinde yükselebileceğini vazgeçmeden, usanmadan ve yorulmadan söylemek. Seçim aritmetiği içinde, günlük ittifaklar içinde, müzakereler içinde yitip gidenlerin, yitip gitmemesi için çaba sarf etmek! Tek adam yerine halk egemenliğini, piyasacılığa karşı kamuculuğu, gericiliğe karşı bilimin aydınlığını, emperyalizme karşı tam bağımsızlığı, bireyciliğe karşı dayanışmayı her yerde, herkesle ve herkesin parçası olarak paylaşmak! Herkesin, ‘olağanüstü bir dönemden geçiyoruz’ diyerek, neoliberal siyasal alanının içine sıkışıp kaldığı ve kötünün görece iyisine razı olmaya başladığı anda, bu fikri, ufku ve iradeyi var etmek!”

•••

“Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya yenilince biz de yenilmiş sayılmıştık” derlerdi. Şimdi savaş değil seçim var, lakin bazı sol çevreler “HDP veya CHP başarınca biz de başarmış sayılalım” deyip başarının tanımını değiştiriyorlar! “Solcuyum” dersin HDP’ye veya CHP’ye üye olursun, bu anlaşılır bir şey. (Mesela HDP adayı Ahmet Şık hiç yadırganmadı bu yüzden.) “HDP’li veya CHP’li değilim” dersin, dayanışma için oy verirsin, bu da anlaşılır bir şey. (Aynı şekilde HDP’ye oy çağrısı yapan EMEP de yadırganmadı.) Ama “bağımsız sosyalist programım ve örgütüm var” dersin ve yine de HDP’li veya CHP’li aday olursun, işte bu anlaşılmaz, bu dayanışma değil kendini var etmek için HDP’ye veya CHP’ye dayanmak olur, siyasi bakımdan tavşandan şapka çıkarmak olur. HDP veya CHP şemsiyesi altında seçime girmeyi içine sindiriyorsan, ya “bağımsız sosyalist siyaset güdüyorum” demeyeceksin ya da sahici bir CHP’li veya HDP’li olarak ve programlarını onaylayarak seçimlere katılmış olacaksın! “Öyle yaptık olmadı, böyle yaptık olmadı, hele şu Meclis’e bir kapağı atalım” mı deniliyor? Ama AKP yapınca ‘takiyye’, sosyalist yapınca ‘seçim taktiği’ deyip işin içinden çıkmak olur mu? Olmaz ki.

•••

Bağımsız bir devrimci muhalefet Yeni Türkiye dedikleri neo- Türkiye yerine, neoliberalizmin neoTürkiyesi yerine başka bir memleket mümkün diye öne çıkacak.

Aslında en kârlı işin dolara yatırım olduğunu bilenler, “yastık altındakileri de bozdurun ki biz toplayalım piyasadan” demiş olmuyorlar mı?

Ortalığı berbat bir koku sardı. Muharrem İnce bebek bezi KDV’sini indireceğim dedi ya, o da yetmez. Çünkü tez seçimin asıl sebebi anlaşıldı:

Defi hacet etti iktidar bez getir, pis kokuttu tez getir.