Yazdıklarımın kimileri, bir öykü biçeminde… Geçen yazıda değindiğim domuz’lu konu da öyle… Olayın salt bir av öyküsü olmadığı ama öyküsel olandan yararlanarak amacının toplumsal bağlamda eleştirisel olduğu da bence ortada, hep yapmaya çalıştığım gibi. Ama yine de “Ne ola ki domuz, bunca önemli sorunlar arasında?” denirse, ben de derim ki, bu da küçümsenmeyecek dinsel-tabusal bir olgu beslenme konusunda…

İligileniminin yoğunluğu nedeniyle adı Domuzcu Mustafa’ya çıkan Mustafa Ekmekçi’ ye kulak vermeli, onu anarak… 1964 ve 1974 yıllarında Türk Dil Kurumu Gazetecilik Ödülü’yle onurlandırılan gazeteci yazar Ekmekçi, uzunca süre Cumhuriyet Gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 1997 yılında yaşamını yitiren Ekmekçi, köşesinde yıllardır yazdığı "domuz konulu" yazıları bir kitapta toplamıştı: Domuzuna Yazılar…

Yani gerçekleştirilebilse, etle beslenmeyen nerdeyse kalmayacak ve Aziz Nesin sözlerini geri alacak belki de. Çünkü bu hayvanın etiyle beslenildiğinde geri anlaklı(zekalı) sayısı azalacak ülkede… Ekmekçi’nin Nuriye Akman’la yaptığı karagüldürülü, sataşkan ama hoşgörülü söyleşisinden kimi alıntılar: ”ME- Aziz Nesin, ‘Türk halkı domuz yemediği için yüzde 60'ı aptaldır’ der. Ama sonra bizim gazeteciler ‘domuz yemediği için’ kısmını unuttular. Ben unutmadım, o lafı ilk bana söylemişti. (…)  NA- Hindistan halkı bile hiç değilse ineğe dokunuyor, sütünü içiyor. Biz domuza elimizi süremiyoruz" diyorsunuz. ME- Vallahi ben ne yapıp yapıp yine de domuz bulup yiyorum. Mutlaka. Ben bu tabuyu yıkmaktan yanayım. Mesele tartışılabilsin. (…)Tarım bakanlığı, çift tırnaklı hayvanları besleyenlere teşvik kredisi veriyor ama parantez açmış ‘geviş getirmesi şart’ diye. Zavallı domuza zorla geviş mi getirteceksiniz? Hem din bilginleri kendilerine göre yorumlamışlar. Mesela İsmail Hakkı Milaslı, domuz Kuran'da aslında yasaklanmamış diyor. Çünkü ayette geçen tezkiye sözcüğü temizlenmek anlamına geliyor. Ben şimdi bunları da aktarmak durumundayım. Vatandaş onları da değerlendirerek bir sonuca varmalı… Sorun benim domuz eti yemem değil, halkın açlığı. (…) NA- ‘Domuz doğayı kurtaracak ve dünya barışını sağlayacak tek hayvandır’ tezine gelelim. Belki de Ortadoğu'ya kalıcı bir barış getireceksiniz bu tezle. Yani domuz yemez Musevi ve Müslümanlar, domuz yerlerse akılları başlarına gelir ve savaşmayı keserler mi?  ME- Tabii keserler, akılları başlarına gelir, şimdi de gizli gizli yiyorlar merak etmeyin, şarap içiyorlar, domuz diyorlar. NA- Madem öyle neden barış gelmiyor?  ME- İşte barışı getirecek kadar yemiyorlar da onun için…”

Refik Erduran’ın bir yazısından da kimi alıntılar şöyle: “Bugün Mustafa Ekmekçi'yi bilen ve hatırlayanlarımız azdır yazık ki. Yaman gazeteciydi. Akıntıya kürek çekmekten hoşlanır, en olmayacak konuların üstüne gider, yakaladığı gerçekleri açıklarken kendi başına neler geleceğini hiç düşünmezdi. Tabii, çok şey gelirdi başına. İnatla savunduğu tezlerden biri Türkiye'de domuz çiftlikleri kurulması gerektiği idi. O hayvanı yetiştirmenin çok akılcı olduğunu, çabucak bol yavru yaptığını, etinin başka etlerle kıyaslanınca yarı yarıya ucuza geldiğini, sözünün dinlenmesinin ekonomimize değerli bir koz kazandıracağını yazar dururdu. ‘Sen manyak mısın?’ dedim bir gün.  ‘Müslüman ülkesinde kalemine dolayacak başka dava bulamadın mı? Bir gün vuracaklar seni!’ (…) Oğlum bir gün telefon etti. Anlattığına göre Mustafa Ekmekçi haklıymış. Ülkemizde birçok domuz çiftliğinin varlığı gıda üretimiyle uğraşan çevrelerde açık sırmış. Domuz eti jambon satan lüks yerlerde pahalıymış ama kayıt dışı ekonomide ucuza geliyor, salam ve sosis gibi şeylere sıkça karıştırılıyormuş. Dahası, sabun yapımında kullanılan donyağının iyisi yurdumuzda üretilemediği için Amerika'dan getiriliyor ve domuz yağı içeriyormuş. Gerekli işlemlerden geçirilmemiş yerli donyağı kötü kokar, ancak Arap sabunu gibi nesnelerin yapımına yararmış… Bunlar doğruysa, yıkanırken cilde domuz ürünü değmesi konusunda ulema ne der bilmem ama, salam ve sosis yerken günaha girmemiz tehlikesi var demektir. (…) İhtiyaten Diyanet yetkilileri "Bilinmeden yapılmış olan yanlış günah sayılmaz" gibi bir teselli verebilirler mi acaba? Ülkemizde bilerek yapılan domuzlukların yanında böyle günahlar hafif kalıyor da...”