10 yaşında bir çocuk Hanzala. Dünyaya küsmüş, protesto ediyor zulmü ve sessizliği. Filistin’de zulüm bitene kadar yüzünü göstermeyecek. Ama merak ediyorsanız Berkin’den Alexis’e; zulüm edilen tüm halkların çocuklarının yüzlerine bakın... Hanzala’yı göreceksiniz...

Dön yüzünü Hanzala...

Selçuk ÖZBEK

Ortadoğu’nun kalbinde zeytin ağaçları yanıyor yükselen 6 köşeli yıldızın yaydığı ateşle. Küçük bir çocuk, kolu yamalı tişörtü ve çıplak ayaklarıyla arkası dönük duruyor öylece. Adı: Hanzala. Baba adı: Önemli değil. Anne adı: Nakba. Kız kardeşi: Fatma. Ayakkabı numarası: Bilinmiyor. Çünkü hep yalın ayak dolaşıyor.

Hiç büyümüyor Hanzala, hep 10 yaşında. Ülkesinden ayrılmak zorunda kalan yaratıcısı, çizer Naci el-Ali’nin* Filistin’i terk ettiği yaşta. Ağaçtan meyve aşırmak için girdiği bahçenin dikenli tellerine takıldığını umut etsek de, büyük ihtimalle bir İsrail askerinin çekiştirmesi sonucu oluşmuş giysisindeki yırtık...

Daha dün, tanka-tüfeğe taş atan ellerini, protesto için bu defa arkadan bağlamış ve Filistin’de zulüm son bulana kadar da yüzünü dönmemeye karar vermiş Hanzala. Kim bilir belki de dünyanın kendisine sırt çevirmesine böyle karşılık veriyordur; üzülen, ezilen, küsen bütün çocukların yaptığı gibi.

Hanzala’nın babası

Belki, Naci el-Ali gibi çocuk yaşta ülkesini terk edip Lüban’a göçen şair Mahmud Derviş’in Kimlik Kartı şiirinde bahsettiği o kimliksiz kişinin oğludur o. Derviş, “Kaydet!/ Arabım/ Adım var yalnız, yoktur soyadım” dese de şiirde, isim yoktur ve biz Hanzala’nın da baba ismini bilmeyiz. Bu kişinin Kimlik Kartı’ndan öğrendiğimiz şey yoksul olduğudur. Acaba Hanzala’nın ayakları hep bu yüzden mi çıplak, giysisi bu yüzden mi eski: “Kaydet!/ Arabım/ Taş ocağında çalışıyorum emekçi yoldaşlarımla/ Çocuklarımın sayısı sekiz/ Giysilerini, defterlerini/ Taştan çıkarıyorum/ Ekmeklerini!/ Sadaka bekleyecek değilim kapında/ Konağının önünde/ Küçülecek değilim (...)”

Peki bu yoksulluğun sebebi ne? Belki korkunç bir dev etraftaki her şeyi talan ediyordur. “(...) Kaydet!/ Arabım/ Sen yağmaladın bağlarını atalarım/ Sürdüğüm/ Çocuklarında sürdüğüm toprağı/ Sen yağmaladın./ Bana ve torunlarıma/ Hiçbir şey bırakmadın/ Şu kayalıklardan başka!/ Ve diyorlar ki hükümetiniz/ Bunları da alacakmış, öyle mi? (…)”

Öyle... Öyleyse, belki bu yüzden işgalcilerin istedikleri o kayalıkları vermek için taş atıyordur binlerce Filistinli Hanzala, koca koca tanklara.

Hanzala’nın annesi

Ortadoğu’nun kalbinde zeytin ağaçları birer birer yanıyor yükselen 6 köşeli yıldızın yaydığı ateşle. Hanzala’nın annesi evden fırlıyor duyduğu çatışma sesleri üzerine. Oğlunun başına bir iş gelir telaşıyla koşar adım yürürken zırhı kendinden ağır bir askerle karşılaşıyor. Askerler çocuklara saldırıyor. Bembeyaz giysisinin akıbetini umursamadan atılıyor anne. İsrail askerlerine terlikle meydan okuyor Hanzala için... 4 İsrail askeri tarafından etrafı yırtılmış vaziyette duruyor yolun ortasında. “Evine git!” diye bağıran askere Hanzala’nın annesinin kim olduğunu gösteriyor: “Ben evimdeyim, asıl sen evine dön!”

Hanzala’nın kız kardeşi

Batı Şeria’da çatışmalı bir gün. İsrail askerleri 10 yaşındaki Hanzala’yı gözaltına almış. Hanzala’nın kardeşi ve arkadaşları askerlerin etrafını sarıyor. “Kardeşim nerde?” diye soruyor kız çocuğu. Dişini sıkıyor, elini yumruk yapıyor, öfkesini karşısında bir dev gibi duran ve kendisine gülen askere savuruyor. Peki, zafer her zaman devlerin mi oluyor?

Hanzala ve dev

Sanki Eski Ahit’in sayfalarındaki o dev, birden melun bir kuvvette fırlayıp Ortadoğu’nun kalbine, öldüğü yere dönmüş. Golyat...** Bu kez kendisini yenen Davud’un torunlarının şekline bürünmüş. Altı arşın bir karış boyu ve beş bin şekel ağırlığındaki zırhı ve tunç miğferiyle etrafında ne varsa yakıp yıkıyor. Kimse sesini çıkaramıyor. Çıkaranların şov yapan sesi “one minute” sürüyor. Hanzala ise küçücük yaşına, kısacık boyuna rağmen yılmadan onlarca yıldır karşısına dikiliyor Golyat’ın. Sapanıyla taşı savurup duruyor. Özgürlük için mücadele eden herkes gibi Hanzala’nın da günü gelir ama... Gelir çünkü Hanzala’nın savaşı kazanması çok zordur; ancak kaybetmesi imkansızdır.***

Bir gün elbet zeytin ağaçları yükselecek, güvercinler konacaktır o damlara. Barış, eşitlik ve kardeşlik zeytin ağaçlarının gölgesinde üç yapraklı yonca gibi can bulacaktır. Ve nihayet bir gün Hanzala yüzünü gösterecektir dünyaya. Hem de en gülen haliyle yüzünü…


*Hanzala’nın çizeri. 1987’de İngiltere’de uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. Hanzala’nın yüzünü döndüğünü göremedi.

**Eski Ahit’ten Kuran’a kutsal olduğuna inanılan bütün kitaplarda anlatılan bir söylenceye göre, Filistin’de bir dev yaşar. Bazı kaynaklara göre bir asker bazı kaynaklara göre ise halka zulmeden bir hükümdardır Golyat (Câlût). Tevrat’a göre Gatlı Golyat’ın boyu altı arşın bir karıştır (2.9m). Başına tunç miğfer takmış, pullu bir zırh kuşanmıştır. Tunç zırhın ağırlığı beş bin şekeldir (57.5kg). Yalnızca mızrağının ucu bile yaklaşık 7 kg’dır. Bir çocuk, korkudan kimsenin karşısına çıkamadığı bu deve meydan okur. Kılıcı bırakır sapanı alır. Ve Golyat’ı alnından vurup devirir. Bu devi yenen o çocuk İsrail’in 3. kralı olan Davud’dur.

*** Subcomandante Galeano’nun (Marcos) “Bir gerilla örgütünün savaşı kazanması çok zordur, ancak kaybetmesi imkânsızdır” sözüne atıfla.