Uluslararası ilişkiler literatüründe “dondurulmuş sorunlar” olarak tanımlanan krizler yeniden ısıtılıyor. Mevcut küresel sistem göz önüne alındığında şaşırtıcı değil. Dünya çok kutupluluğa doğru evrilirken “dondurulmuş krizler” şiddetlenen hegemonya çatışmalarının gölgesinde birer stratejik hamleye dönüşebiliyor. ABD liderliğindeki ‘kolektif emperyalist’ cephe ile Rusya ve Çin arasında süregiden nüfuz/paylaşım mücadelesinde Balkanlar’da, Kafkasya’da, Hint alt kıtasında, Orta Asya’da peşi sıra ısıtılan bu sorunların halihazırda üç unsuruna tanıklık ediyoruz. Yeni bir dünya savaşı senaryolarının ortalığa saçıldığı bu kaotik iklimde ufak bir kıvılcımın öngörülemez sonuçlara yol açması işten bile değil.

Balkanlar/Kosova: Dünyanın en kozmopolit bölgelerinden olan etnik, dinsel, mezhepsel grupların iç içe yaşadığı Balkanlar’da gerilimin yeni merkez üssü Kosova. 1990’lı yıllardan bu yana pek çok kanlı savaşa ev sahipliği yapan Balkanlar’da Bosna Hersek’te yürekler ağızlardayken Kosova hükümetinin Sırbistan'la arasındaki sınır geçişleri için getirdiği kararlar ülkedeki Sırp azınlığın yanı sıra Sırbistan’ın da tepkisini çekti. Savaş tamtamlarının çalındığı krizde NATO devreye gireceğini açıklarken gerilim bir aylığına da olsa ertelendi. Basit bir karar gibi görünse de söz konusu Balkanlar ise her adımın ayrı bir anlamı var.

ABD ve AB’nin desteklediği Kosova ile Rusya’nın yanında yer aldığı Sırbistan arasındaki gerilimin bütün Balkanlar’ı ateşe atma ihtimali hayli yüksek.

Pasifik/Tayvan: Dünyanın ekonomik ve siyasi ağırlık merkezine dönüşen Asya-Pasifik’te gerilimler dinmezken Amerikan Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Tayvan ziyareti ateşe benzin döktü. Çin’i baş hasım ilan eden ABD yönetiminden gelen bu hamle Pekin’i bir hayli öfkelendirirken iki nükleer güç sahibi küresel aktörün karşı karşıya gelmesi alarm zillerinin çalınmasına neden oldu. Tayvan adası ABD ve Çin arasındaki stratejik çekişmenin merkez cephesi durumunda. Washington sadece Tayvan’ı değil Çin’in diğer “yumuşak karnı” sayılan meseleleri olan Hong Kong, Sincan ve Tibet’i de koz olarak sahaya sürüyor. Peyderpey krizlerden birini raftan indirerek Çin karşısında ablukayı sıkılaştırmaya çalışıyor.

Ortadoğu/Irak: Etnik, dinsel fay hatları üzerinden dizayn edilen Irak, çok aktörlü bir siyasi güç mücadelesine sahne oluyor. Ekim 2011’den bu yana süren hükümet gerilimi olağan bir iç kriz gibi düşünülse de esasında bölgesel/küresel bağlantıları var. ABD’nin, İran’ın, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin de dahil olduğu kriz, kendi içinden yeni krizlere yol açarak kördüğüme dönüşmek üzere. Kimlikler üzerinden dizayn edilen ülkede, gerilim sadece karşıt gruplar üzerinden değil, aynı toplumsal tabakalar içinde de yaşanıyor.

SAVAŞ ÇANLARI ÇALARKEN

Evet, dünya artık iki kutuplu. ABD ve Çin ile Rusya cephesinin başını çektiği bu iki kutuplu yeni dünyada “dondurulmuş sorunlar”ın raftan indirilmesine daha çok tanıklık edeceğiz. Paylaşım ve güç mücadelesi yükselirken iyimser olmak için ortada pek bir gerekçe bulunmuyor. Kapitalist-emperyalist sistem krizde, sistem yeni krizlerle yol almaya çalışıyor. ABD emperyalizmi hasımlarını şeytanlaştırarak yol almaya çalışırken tehlikeli sularda boy alıyor. Ukrayna benzeri savaşların yaşanmayacağının garantisi yok.

Halkların, toplumların egemenler arasındaki kapışma karşısında uyanık olmasında yarar var. Uluslararası dayanışmanın, kardeşliğin örülmesi, egemenlerin kirli siyasetlerinin teşhir edilmesi her zamankinden de büyük ihtiyaç.