Konserlerde gördüğümüz ışık oyunları. Renklerin salınımları, başkalaşma arayışı; psikedelik.

Konserlerde gördüğümüz ışık oyunları. Renklerin salınımları, başkalaşma arayışı; psikedelik. Çıkışı 40 yıl öncesine dayanan, “beat” algının bir damarı.  Ses ve ışık; görsel ve işitsel gösterinin bileşeni olarak gündelik hayatımızın hemen hemen her noktasına hâkim.  Haz ve hız çağı sınavını veren dünya, yaşama pratiklerini ve üretimlerini tanımsızlık ve sınırsızlık üzerine kurmakta; performanslara dayalı “anlık” bir yaratıcı alanı inşa etmektedir.
1960-70’li yıllara odaklandığımızda, tüketim çağı ile paralel Beat’in doğuşu,
“gerçekçi ol imkansızı iste” şiarından hareketle, başka bir dünyanın olabileceğini kanıtlayan ve “özgürlük” kavramı etrafında toplanan yüz binler… Önceden belirlenmiş olanaklar dizisi içinde;  belirli bir gelenek ve sınırlama sisteminde şekillenen burjuva ahlakına karşı, yeni bir algıyı başlatan kuşak. Beat; kelime karşılığı vurmak, çalmak anlamına gelir. Beat’ler, rock and roll’u, Zen’i, elmalı tartı, Eisenhover’ı, seks ve uyuşturucuyu, her şeyi sevdiklerini söylediler.  Dönem hippilerin, açık hava festivallerinin dönemiydi ve bu alanlarda gerçekleştirilen performanslar dalga dalga yayılıyordu. Yapılan müzik elbette rock’tı. Ancak söz konusu olan, adını LSD’den alan “pyschedelic rock”tı…
Beat kuşağının alt başlıklarından biri olarak pyschedelic’in sözlük karşılığı; rengârenk. Beyinde olağanüstü etkiler yaratan, duyuları zenginleştiren(LSD etkisi unutulmamalı) . Zihinde oluşan geçişkenliğin renklere, sese ve görüntüye etkisinin araştırıldığı bir alanı kapsamaktadır.
Aralık ayı başında New York The Museum of Modern Art- MoMA, “dönemler-şimdi” adlı sergiyle pyschedelic halin retrospektifini sunmakta.
Dönemler-şimdi’de Londra, Liverpool, San francisco ve New York gibi yaratıcı ve karşı kültürel etkinliğin 4 farklı merkezinde; insanların, olayların, belgesel malzemelerin belli bir refah içinde bir bağlamda bir araya getirilmiş. Pek çok malzeme; 1960ların alt kültürlerini açığa vuran fotoğraflar, posterler, belgeler, efemeralar, filmler ve kayıtlar…
Londra’da yayınlanan International Times, New Yorkta yayınlanan the East Village Other ve San Fransiscoda yayınlanan Oracle  gibi alternatif dergi ve gazetelerin yanı sıra örneğin Frankfurttan Marz Verlag’ın ünlü kitapları gibi alternatif bir iletişimin ve demokratikleşmenin aracı olan Uınderground basından örnekler de yer almakta. Bütün bu örnekler grafik tasarım ve baskı teknikleri alanında sıradışı bir yaratıcılık ve devrimin tanıklıklarıydı.
Çok amaçlı görsel ve fiziksel deneyimin yaratılmasıyla ilgilenen projeler üreten Antfarm Archigram, Jean Aubert, Richard Buckminster Fuller, Jean-Paul Jungmann, Walter Pichler ve Graham Stevens gibi mimar ve tasarımcılar yeni malzeme ve inşa teknikleri denemiş.  Haus-Rucker-Co adlı grup bunu bir adım öteye taşımayı başarmış.
Bölgesizleştirme, yersiz yurtsuzluk gibi kavramlardan yola çıkarak birey ve topluluk hakkında yeni düşünceler ortaya koymaktalar. Bu daha önceki hiçbir mimari alanda bu kadar açık ve net başarılamamıştı.
Sergi, pyschedelic uzam yarışı ve sibernetikten doğan yeni teknolojilerle ilişkiye giriyor, bir yandan da mistik farkındalık ve kendini bilmeyi zamansız bir konuk gibi kabul ediyor. Bedenlerin ve mekânların geçişkenliği, MoMA’da hissedilmekte.
Dökümantasyon çalışma, önemli karşı kültürel olayları belgelemesi açısından olduğu kadar protest ve siyasi ajitasyon anlamında da önemli.  San Fransico’da (1978 ocak) meydana gelen  Human Be-In gibi efsanevi olaylar ya da Grateful Dead tarafından gerçekleştirilen performanslar ya da New York taki savaş karşıtı gösteriler gibi.
Pyschedelic sanatın serbestçe salınan şekilleri; abartılmış asit renkleri ve yayılmış biçimsel karmaşıklığı müziğe paralel olarak, kendi yolunu resimler fotoğraflar ve heykellerde de bulur. Batılı olmayan sanat, özellikle Hint ve Tibet resmi, meditasyondan dinsel ya da mistik aydınlanma durumuna doğru geçen sanatın bir örneği olarak güçlü bir stilistik etkiyi ortaya çıkarır. Birçok sanatçı kavramsal ya da minimalist çalışmalarına paralel olarak psikedelik bir stili araştırmıştır. Mandala tablolarıyla John Mccraken ve Alice in Wonderland 1965-67 adlı işiyle Adrian Piper, alanın yaratıcılarına, güçlü örneklerdir.
Film, anormal şuur durumları meydana getiren görüntülerin yaratımı ve artışı için ideal bir ortam sağlayarak, güçlü görsel deneyimler ve fantastik ve büyülü dünyalar üretmektedir. Sergi, özellikle Amerika’nın 1960larından Underground Psikedelik filmlerinden bir kesit sunuyor. Filmlerin çoğu, ‘Göz’ü; soyut desenlere dönüşerek düzenli bir biçimde simüle ediyor, insanın algısal kapasitesini ihlal eden duyusal bir hal alıyor.
Jordan Belson ve James Whitney’in filmleri ruhsal aşkın bir durumu çağrıştırarak güçlü ve düşünceli etkiler ortaya çıkarır. Chas Wyndham ya da Jud Yalkutun filmlerinde ve Man June Paik’in Beatles Electronique’in de güçlü renklerden popüler müziğe doğru animasyonu yapılan optik tasarımların orkestrasyonu ayrılmaz deneyimlerin yaratımı biçiminde sonuç verir.
Nesnelerin göreli olarak birbirinden bağımsız parçaların toplamı olduğu (1980) bilgisini öğrenmiştik; “Dönemler-Şimdi” bu köprüyü incelikle inşa ederken, iktidara karşı,  “başka bir dünya mümkün” söylemini de canlı tutmaktadır.