Atatürkçülükten U dönüşüyle uzaklaşan AKP, geçtiğimiz salı toplantısında son yıllarda hiç yapmadığı bir şeyi yaptı. İlk kez savunmaya geçti. Mağrur duruşu bozuldu!..

Çünkü yakalandı!..

AKP’nin, Cumhuriyet Bayramı ile başlayan ve 10 Kasım törenleriyle zirveye ulaşan Mustafa Kemal Atatürk methiyeleri 3. günde bıçak gibi kesildi

Nedeni belli!..

Uyguladıkları yeni stratejinin tersine; Atatürk’ü sevmeyen, TBMM’de O’nun resimlerini kaldıran, laiklik ilkesini Anayasa’da istemeyen, Cumhuriyetin kurucu kadrolarının koyduğu temel ilkeleri yok sayan, Osmanlı hayranı, şeriata düşkün birisini Meclis Başkanı adayı olarak gösterdiler!..

Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Meclis’e karşı olan bir zatı methiyeler düzdükleri anlayışın karşısına tekrar çıkardılar!

Böylece suratlarına taktıkları yeni maskenin ipi koptu ve maske yere düştü!..

Gerçek yüzün ortaya çıkması, sürekli aldatılan halkı bir kez daha tepkilendirdi!..

AKP bu nedenle zorunlu olarak savunmaya geçti…

Büyük bir telaş ve saldırganlıkla yaptığı konuşmada birçok gaf yaptıktan ve buram buram riya kokan sözler sıraladıktan sonra Başbakan Binali Yıldırım; “…Kurulduğumuzdan beri Anıtkabir’e gideriz” diyerek Atatürk’le olan ilişkilerinin ne denli anlamlı olduğunu vurgulamak zorunda kaldı…

• • •

Bugün yapılan anketlerde, halkımızın yüzde 85’in hala Mustafa Kemal Atatürk’e olan bağlılığını açıkça belirtmesi AKP’nin zorunlu olarak yeni bir taktik geliştirmesine neden olmuştu…

Yıllardır ulusal bayramlara katılmayarak Laik Demokratik Cumhuriyet’in temel ilkelerini ve kurucu anlayışını değersiz kılmaya çalışırken birden, Mustafa Kemal Atatürk demeye başlamaların gerekçesi budur.

3 Kasım 2019’da rejim değişikliğini geçerli hale getirmek ve tek adamlarının “teokratik oligarşisini” kurabilmek adına çağdaş ve Cumhuriyet sahiplerinin oylarını almak istemekteler.

Oy için her türlü renge girmeyi adet edinen bir siyaset izlemeye devam ediyorlardı.

Ancak çok çabuk aslına döndüler.

Oysa Mustafa Kemal Atatürk bizim ortak değerimiz. Onu sahiplenmeleri çok doğal olmalıydı.

Ama olmadı. Hani derler ya, düşmanlık iliklerine kadar işlemiş!..

• • •

15 yıl sonra zoraki Atatürkçü olan ancak, samimiyetsizliklerinin ağır basmasıyla bu dönüşü de yüzüne gözüne bulaştıran AKP aslında çok zorda!..

Bir yandan; 27 Kasım’da ABD’de Rıza Sarraf davası görülecek.

Diğer yandan, Ortadoğu bataklığında ABD ve Rusya arasında sıkışan bir politika nedeniyle nasıl sonuçlanacağı belli olmayan bir gidişat…

• • •

17/25 Aralık tapelerinin” ABD mahkemesi tarafından delil olarak kabul edilmesi sonrası Sarraf konuşursa RTE ve Türkiye müthiş bir tehlikeyle karşı karşıya kalacak.

RTE’nin tutuklanması bile olasılıklar arasında.

Şayet iş bu noktaya kadar varırsa, RTE’nin tüm mal varlığına el konulmasıyla birlikte Türkiye’nin bankalarının da büyük cezalarla karşı karşıya kalacağı da açık!..

Sadece bu kadarla kalmayacak, İran’a karşı delinen ambargo nedeniyle ortaya çıkan kirli ilişki sonrası Türkiye teröre destek veren “haydut ülke “ suçlamasıyla karşılaşabilecektir.

• • •

Bu potansiyel tehlike karşısında ABD’ye giden Başbakan Yıldırım, her türlü onur kırıcı davranışlara muhatap edilse de hatta iptal edilen randevu nedeniyle Amerika’nın parklarında dolaşmak zorunda bırakılsa da her şeyi sineye çekerek, Sarraf davasına müdahil olmayı tercih etmiştir.

AKP iktidarı için FETÖ, Rıza Sarraf davasının gerisinde kalmıştır!..

Başbakanın ABD Başkan Yrd. Pence’le yaptığı temaslarında görüldüğü gibi iktidarın önceliği Rıza Sarraf’tır. Sonra Fethullah Gülen’in iadesi söz konusu edilmiştir!..

• • •

Yıllardır süren ve ‘vekâlet savaşları’ adı verilen Ortadoğu kaosunun nedenlerinden birinin Rusya olduğu bilinen gerçektir!..

Rusya, çıkan bu kargaşayı en iyi kullanan ve en büyük kazancı elde eden ülkedir!..

Bir yandan emperyal güç olduğunu gösterme fırsatı bulmuştur.

Diğer yandan da Suriye’de deniz, hava ve istihbarat üsleri kurarak sadece bu bölgeyi değil Akdeniz’den Hint Okyanusu’na varıncaya kadar olan coğrafyayı kontrol etme gücünü ele geçirmiştir.

• • •

Daha da ötesi, Rusya, enerji havzaları ve yollarını kontrol etme fırsatını da yakalamıştır...

Körfez Savaşı ve Irak İşgali sırasında dünyadaki petrol fiyatının artmasından dolayı Rusya büyük kazanç elde etmiş, bu güçle Karadeniz’de Kırım, Gürcistan ve Abhazya üzerinde hak iddia eden politikalar oluşturmuştu.

Rusya’nın tehditkâr ve saldırgan davranışı BM ambargosunu getirmişti!..

Doğalgazda Rusya’ya bağımlı olan AB ülkeleri BM ambargosuna rağmen Rusya’dan alım yapmaya zorunlu olarak devam etti.

• • •

AB’nin Rusya doğalgaz tekelinden kurtulmasının bir şansı doğdu.

İsrail’in Doğu Akdeniz altında bulduğu doğalgaz ve petrol rezervi.

Uzmanlar ABD ve AB ortaklığı olan bu enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınabilmesinin en verimli güzergâhının Suriye /Türkiye /Bulgaristan yolu olduğunu söylemekteler...

• • •

Suriye’deki iç savaşın çıkarılması, Irak’a yansıtılması, ABD ile Türkiye sonrasında Rusya ve İran’ın da bu savaşa dahil edilmesi, irdelenmesi gereken ve de çoklu yönü olan bir oyundur!..

Bu oyunun bir yandan petrol taşımacılığında Kürt koridorunun oluşturulması, diğer yandan İsrail gazının AB’ye ulaşımın kesilmesi olduğu biliniyor…

• • •

Türkiye yanlış yorumları, bilgisizce davranışı, kişisel kaprisleri ve kişilikli dış politika üretememesi nedeniyle bu oyunda 2. plana atılmıştır...

Hırsın oluşturduğu sağlıksız tercihler ve hem ittifak seçiminde hem de komşularıyla olan ilişkilerinde akıl dışı davranışları ülkemizi oyunun dışına itmiştir...

İktidarın önceleri silahlı terör örgütlerine sıcak bakışı, büyük bir devlete yakışmayan yaklaşımları Türkiye’yi Ortadoğu bataklığında sıkıntıya sokmuştur!..

• • •

Türkiye kötü yönetilmektedir!..

Liyakate göre seçilmeyen biat usulüne göre görevlendirilen bir devlet yönetimi, hukuk ve yargıyı taraflı hale getirince adalette yok olmuştur...

Adaletin olmadığı yerde eşitlik ortadan kalkar, özgürlük yok olur, ekonomi çöker, yaşam durur ve çatışma başlar!..

Mustafa Kemal Atatürk bu nedenle laik demokratik sosyal hukuk devletine şu yolu göstermiştir:“Yurtta ve dünya da barış!..”

Barış içindeki bir ülke, karakteri sağlam söylediği ve inancı aynı olan insanları yetiştirir.

Dönen değil, geleceği içtenlikle gören insanlara her geçen gün daha da çok ihtiyacımız var!..