İkinci albümleri Döngü ile dinleyiciyle buluşan Babetna isimli müzik topluluğunun üyesi Ciwan Ayaz, “Döngü ile birlikte yeni şarkılarla çeşitleniyor, filizleniyor ve yeni yaşamlara akıyoruz” diyor.

Döngü ile filizlenip yeni yaşamlara akıyoruz

IŞIL ÇALIŞKAN

Çok kültürlü ve çok dilli bir müziğin icracısı Babetna. Birçok rengi notalarla buluşturup dinleyicinin beğenisine sunan grup, Deniz İnal, Sunay Ersoy, Şervan Ayaz, İlkan Pala ve Ciwan Ayaz'dan oluşuyor. Anadolu ve Mezopotamya’nın çok kültürlü yapısını müziğinize yansıtan grup, 13 şarkılık ikinci albümleri “Döngü” ile dinleyici huzurunda.

Ciwan Ayaz ile yeni albümlerini ve müziklerini konuştuk.


► Zazaca’da ‘başka’, ‘çeşit’ anlamına gelen Babetna, nasıl bir farklılık içeriyor?
Öncelikle farklılıktan tam olarak ne anladığımız önemli. Eğer müzikte de tıpkı yaşamdaki değişim ve dönüşüm gibi dinamiklerin varlığını görünür kılmak istiyorsak bu anlamda Babetna'nın bir farklılık oluşturabildiğini düşünüyoruz. Keza müzikal yaklaşımımız kümülatif bir kültürel birikimin üzerinde modern müzikal bir yapının var olabileceğine işaret ediyor. Bir diğer farklılık ise kapitalist üretim ekonomisinin hemen hemen tüm üretim alanlarında yerle bir ettiği insanın o en primitif hayata tutunma yöntemi olan kolektif bütünlüğü ve eşit bölüşümü sergileyişimiz olabilir. Yani doğrunun-yanlışın, ezenin-ezilenin, güzelin-çirkinin; yani bir bütün olarak hakikatin anlamından uzaklaştırıldığı bir dönemde Babetna, ısrarla başka çeşit bir yaşam ve müziğin var olabileceğine işaret ediyor.

GEÇMİŞİN İZİNİ SİLMEDEN ÜRETİM MÜMKÜN

► Anadolu ve Mezopotamya’nın çok kültürlü yapısını müziğinize yansıtıyorsunuz. Hangi zamanlardan, nelerle yoğrulmuş bir müzik sizinki?
Doğduğumuz, büyüdüğümüz, baskılandığımız, yok sayıldığımız toprakların her anından ve her varoluşundan bir şeyler katmak istiyoruz müziğimize. Tek tipleştirilmeye çalışılan Anadolu ve Mezopotamya kültürünün zenginliğiyle besleniyoruz. Bu arada salt halk şarkılarıyla yetinmiyoruz, aynı zamanda beste müziği yapıyoruz. Her iki albümümüzdeki şarkıların birçoğu kendi bestelerimiz. Günümüzden kopmadan, geçmişin izini silmeden bir üretim mümkün.

► Alternatif müzikle hele ki günümüzde çeşitliliğin çok fazla olduğu bir havuzda var olmak nasıl?
İşin aslı alternatif müzik yapan grupların neredeyse esamesinin bile okunmadığı şu dönemde ana akım müziklerle kulakları felce uğratılmış dinleyiciyle karşı karşıyayız. Direkt dinleyiciyi suçlamak sanırım kimseye bir şey kazandırmayacak. Post modern zamanların yozlaştırıcılığına maruz kalan bireyin, bundan kolaylıkla sıyrılabilmesi epey zordur. Bilginin dolaşım hızı ve çeşitliliği doğru bilgiyi yakalamayı oldukça zorlaştırıyor ve bir süre sonra doğruya, yanlışa, hakikate dair elde avuçta bir şey kalmayınca geriye daracık algılara hapsedilmiş yığınlar kalıyor. Bizim için zor olan şey bu dakikadan sonra başlıyor. Zor olan, kısır melodilerde, sözlerde ve anlamlarda boğdurulmuş dinleyiciyi farklı olana çekmek. Bu anlamda zor bir devinim içinde olsak bile, dinleyicilerimiz arttıkça bir şeylerin değişebiliyor olduğunu görmek bizi oldukça motive ediyor.

► Yeni albümünüz Döngü’nün hikâyesini nasıl anlatırsınız?

İlk albümümüz "Yansıyan" ile bu topraklardan bizlere yansıyanı dinleyiciye yansıtmak istedik. "Döngü" ile ise bize yansıyanın yaşamsallığına vurgu yaptık. Yaşamın temel bir anlatısı var. Bir kökten ortaya çıkmak, sonra filizlenip çeşitlenmek ve bu çeşitliliğin bir yaşam döngüsü içinde yeni yaşamlara akması... Biz de ikinci albümümüz "Döngü" ile birlikte yeni şarkılarla çeşitleniyor, filizleniyor ve yeni yaşamlara akıyoruz. Bir müzik grubu olarak temel ihtiyacımız da tam olarak budur.

dongu-ile-filizlenip-yeni-yasamlara-akiyoruz-792906-1.

► Pandemi sürecinde yaşanan müziğin kısılma halini nasıl yorumluyorsunuz?
Sanat buralarda her dönemde salt bir araç olarak görülmüştür. Ki araçsallaştırılan bir şey hakkında kolaylıkla tasarruflarda da bulunulabilir. Bize göre genel anlamda sanata, özelde de müziğe yaklaşımın kültürel kodlardaki sakatlığı temel sorundur. Yani sorun salt dönemin siyasi erkinin yaklaşımına hapsedilemez. Artık bize zar zor açılan küçücük performans sahnelerinden bile olmamız acıklı bir durum fakat popüler kültür, halkın müzik-sanat algısını darmaduman etmeye başlamıştı zaten. Kaldı ki daha önceki siyasi erklerde kültürel çeşitliliğe vurgu yapan müziğe neredeyse hiç tolerans yoktu. Eğer meseleyi salt günlük politik kararların pespayeliğinde ararsak yanlış yapmış oluruz. Bir gün bu pandemi bitecek; biz yine küçük performans mekânlarının daracık sahnelerinde çalmaya, popüler kültüre ve zamanın ruhuna hizmet edenler ise devasa açık hava konserlerinde çalmaya devam edecekler.

MÜZİK ARAÇSAL DEĞİL YAŞAMSAL

► Geleceğe dair nasıl bir planlama yaptınız?
Güzel olan şey, üretim dinamiklerimiz pandemi veya popüler kültürün bizi, üretim isteğimizi pek fazla etkilemesine izin vermiyor. Çünkü müzik bizim için araçsal değil, yaşamsal olan bir iş, oluş hali. Grubu kurarken hemen hepimiz memleketin ve dönemin handikaplarını biliyorduk. Bu farkındalık bize müzikal üretim için büyük bir avantaj sağlıyor öte yandan. Grup içinde yakaladığımız kolektif bütünlük de sonrası için çok önemli. Bir kaç yıla kalmaz dağılırlar çıkarımının aksine Babetna, çok uzun yıllar devamlılığını planlayabiliyor. Bu plan kariyeri bir plan değil, zamanın akışı içinde üretime devam ettikçe kavrulduğumuz, dönüştüğümüz ve geliştiğimiz bir plandır.

***

MAPUSLUK BU TOPRAKLARIN ÖZETİ

► Albümde Erdal Erzincan, Grup Yorum dâhil olmak üzere birçok sanatçının seslendirdiği ‘Mapusun içinde’ türkü yorumu da var. Bu parçanın Babetna ile buluşmasını nasıl anlatırsınız?

Mapusun İçinde şarkısı, içindeki hüznü okuyana direkt aktarabilen nadir halk şarkılarındandır. Uzun süredir de kendi rengimizle sahnede icra ederiz bu şarkıyı. Üstelik bu topraklarda neredeyse hiç eskimeyen bir anlatıya sahip. Zulüm ve mapusluk buralarda her dönem yaşananın özetidir ve Babetna yaşanana hiçbir zaman kayıtsız olmayacak.