Asla geri dönmemek üzere çıkılan yolculuklar vardır. Yolculuk sona erdiğinde gemiler yakılır. Ateşe verilen, terk edilen yerdir aslında. Her terk edişte hep aynı işlem yinelenir ve her seferinde geriye dönen yıkımdır; aynı olanın durmadan geri gelişi. Bir de gemilerin yakılmadığı, sürekli gidilen ve geri dönülen yolculuklar vardır. Gidiş ve dönüş tekrarlandıkça sonunda aynı olan yerinden edilir: “Fark iki tekrar arasında yatar. Bu aynı zamanda tekrarın da iki fark arasında yattığı ve bir fark düzeninden diğerine geçmemize olanak sağladığı anlamına gelmez mi?” (Deleuze, Fark ve Tekrar, Norgunk). O halde bir fark düzeninden diğerine geçmemizi, farkın açığa çıkmasını sağlayan gidişli dönüşlü süreçler vardır ve bir de farkın bastırıldığı tek yönlü yıkıcı süreçler. Lewis Mumfod bu iki karşıt süreci tarım ve madencilik faaliyetleriyle açıklıyor: “Tarım insanın topraktan eksilttiğini bilinçli olarak toprağa geri vermesidir. Madencilik ise aksine yıkıcıdır, madenden ya da taş ocağından alınanlar tekrar yerine koyulamaz” (Bauman, Iskarta Hayatlar, Can). Tarım, gidişli dönüşlü bir yolculuğun, madencilik ise geri dönüşü olmayan, tek yönlü yıkıcı bir hareketin metaforudur.

Kapitalist girişimler; doğaya içkin olan geri dönüşlerin kesintiye uğratıldığı, gemilerin yakıldığı tek yönlü hareketler. Sanattaki karşılığını Picasso dile getirmiştir: “Her yaratıcı hareket, öncesinde bir yıkımla başlar.” Her kapitalist girişim doğamızda onarılmaz yıkımlar yaratırken bizlere de yıkıntıların arasında Münir Nurettin’in o meşhur şarkısıyla hüzünlenmek düşer: “Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç.” Oysa vakit asla geç değildir; kapitalistlerin aklına uyup gemilerinizi yakmadıysanız, dönüş yolculuğuna hazırlanabilirsiniz. Yaktıysanız, gemilerinizi yeni baştan inşa edebilirsiniz. Her iki durumda da yolculuğa çıkacağınız gemi, Theseus’un gemisidir. Yunan mitine göre, Girit’ten dönen Theseus’un gemisi Atina’da uzun süre saklanır. Zamanla geminin tahtaları çürüdükçe yenileriyle değiştirilir. Ve sonunda geminin değiştirilmedik hiçbir parçası kalmaz. Gemi hâlâ Theseus’un gemisi midir, yoksa başka bir gemi haline mi gelmiştir? Geri dönüş, hem gemi hem de yolcu için ontolojik bir sorundur. Gemiler bedenlerdir çünkü; onların da omurgaları ve kaburgaları vardır.

BEDENİN YOLCULUĞU

Budist bir metinde anlatılan yolcunun alegorik öyküsünde beden, Theseus’un Gemisi ile yer değiştirir. Öyküye göre uzak diyarlara yolculuk eden bir adam geceyi geçirmek üzere metruk bir eve sığınır. Geceyarısı elinde bir cesetle dev bir canavar girer eve ve cesedi adamın yanına bırakır. Çok geçmeden, bu devin peşine düşmüş başka bir dev gelir. Ve iki dev ceset konusunda tartışmaya başlar; her ikisi de cesedin kendisine ait olduğunu iddia etmektedir. Sonunda eve sığınmış adama dönüp hakemlik yapmasını isterler. Adam çaresizce doğruyu söyler, cesedi ilk dev getirmiştir. Öfkelenen ikinci dev adamın bir kolunu koparır. Birinci dev karşılık olarak cesetten bir kol kopararak adama yapıştırır. Koparma ve yapıştırma işlemi tekrar eder ve sonunda adamın bedeni tamamen değişir (Ananthaswamy, Ya Ben Yoksam? YKY). Yolcunun bedeni hala kendisine mi aittir? Koparmalar ve yapıştırmalar, gidişler ve dönüşlerle fark açığa çıkmış, yolcunun bedeni başkalaşmıştır.

KEDER KÖRLEŞTİRİR

Mumford’un tanımıyla tarım, insanın topraktan eksilttiğini toprağa geri verdiği gidişli dönüşlü bir süreç. Eksiltme ve geri verme işlemi hem Theseus’un Gemisi’nde hem yolcunun bedeninde gerçekleşmiş; parça değişimleri tekrarlandıkça sonunda bedenler değişmiştir. Oysa yıkımlarla beslenen despot, bizleri her seferinde dönülmez akşamın ufkuyla baş başa bırakarak kedere gömülmemizi istiyor. Keder körleştirir. Kederden sıyrılıp da ufka baktığınızda, ufkun dönülebilir olduğunu ve akşamın da son olmadığını fark edeceksiniz. Yeryüzü yuvarlaktır. Ufuk bir yıkım çizgisi değil, aksine yolculuğa sürekli davettir; sürekli kaçan ve kovalandıkça terk edilen yere geri dönülen bitimsiz bir eksiltme ve geri verme hareketi. Bir yerden ayrıldığımızda biz eksiliriz ve tekrar o yere geldiğimizde biz geri veriliriz. Gemiler, bedenler ve yerler durmadan başkalaşırlar. Gelgelelim aynı olanın geri dönüşüne bel bağlamış despot hala yerinde. Çok tuhaf!