Doppler’in maceraları devam ediyor

BİLGE SARIK

Kuzey ülkelerinden gelen kitaplara o toprakların soğuğu işler sanki. Coğrafyanın karanlığını, aynı yazarları gibi, nefes niyetine içine çekip öyle doğarlar çünkü. Belki bir önyargı bu ama genel çizgileriyle baktığımızda manazara böyle; soğuk ve karanlık. Fakat geçen yıllarda Norveç’ten çıkıp gelen bir yazar bu manzarayı dağıtmıştı; Erlend Loe. Yazar, karlar altında geçse de memleketine hiç çekmemiş, sıcacık; sıcak olduğu kadar da bugünün insanlığına ayna tutup eleştirel bir bakışı da yansıttığı, 2016’da Türkçeye çevrilen romanı ‘Doppler’ ile yapmıştı bunu. O günden bu yana, yazarı ve romanı üzerine çok konuşuldu Türkiye’de. Bununla birlikte ciddi bir okur kitlesini de peşine taktı yazar ve ardından ‘Doppler’in devamı niteliğinde olan bir diğer romanı ‘Bildiğimiz Dünyanın Sonu’ yayımlandı.

Hikâye kısaca şöyleydi: İki çocuklu başarılı bir aile babası olan, başarılı bir tadilattan geçmiş güzel bir evin sahibi ve çok başarılı olduğu iyi bir işi olan ve bir başarı abidesi olarak görülen kahramanımız Andreas Doppler, bir gün ormanda dolaşırken bisikletten düşüyor. Otların arasında yarı baygın uzanırken, uzun zamandır hissetmediği bir huzur duyuyor. Neredeyse hiç tanımadığını fark ettiği babasının ölümü iyiden iyiye içine otururken, yeni banyo için fayans seçimi gibi banal düşüncelerden ve beynini kemiren o anlamsız çocuk şarkılarından kurtuluveriyor.

Yolculuk işte böyle başlıyor. Ardından ise Andreas Doppler evini ve işini terk edip orman yaşamına geçiyor. Bir arkadaş da ediniyor kendine üstelik; geyik Bongo.

Erlend Loe’nun dünyasından çıkmış iki Andreas Doppler romanına rağmen hikâye bitmiş değil. Çok yakın zaman önce okur karşısına çıkan ‘Volvo Kamyonlar’ da bir devam kitabı olarak hikâyeyi kaldığı yerden sürdürüyor. Erlend Loe da modern dünyaya dair eleştirilerini bir bir sıralamaya devam ediyor. Fakat bu kez biraz kafası karışık kahramanımızın. Ormandaki yaşamı sekteye uğruyor ‘Volvo Kamyonlar’da. Doppler, birdenbire yaşamına giren yaşlı ve isyankâr bir kadın ile takıntılı ve titiz bir adam nedeniyle yerleşik yaşamın, kimi eski alışkanlıklarının tadını yeniden almaya başlıyor. Üstelik ülke sınırlarını da aşıyor bu romanında. Andreas Doppler, İsveç’ten bildiriyor…

Andreas Doppler, ormandaki modern hayattan uzak yaşantısına devam edecek mi?

Eski günlerine tekrar adım atacak mı?

Yoksa hikâyesi burada sona mı erecek?

Bunlar, ‘Volvo Kamyonlar’ın sayfaları arasında dolaşırken okurların aklına takılan sorular olacak. Ama en önemli soru, Andreas Doppler’in modern dünyayla olan dertlerinin bu romanda hangi aşamaya geldiği ki bu noktada çelişkilerin ortasında buluyoruz kahramanımızı. Yine ironik durumların içinde. Yine ani kararların eşiğinde Doppler. Rotasını izlemek ise okurlar adına keyif verici.

Bu romanda Doppler’in iki yeni arkadaşının yanında bir başka kahramanımız daha var; o da yazarın kendisi. Erlend Loe, Andreas Doppler’in dünyasının tam ortasından kendine açtığı alanda okurlarıyla eleştirmenlerine, yazdıklarına ve kahramanına dair konuşuyor. Onlara küçük ipuçları veriyor. Bazen de eleştiri oklarını kendi eline alıp eleştirmenlerine yolluyor.

‘Volvo Kamyonlar’ da diğer Doppler romanları gibi eğlenceli. Doppler’in dünyasına bu romanla girilmemesini ise küçük bir tavsiye olarak yazının sonuna iliştirmekte yarar var. Üç romanlık bu serinin ilk kitabı ‘Doppler’, ikincisi ‘Bildiğimiz Dünyanın Sonu’. Bu iki romanın ardından ‘Volvo Kamyonlar’ okunmalı.