Dört köşeli duygular

BURAK ABATAY

İnsan dört köşeli bir canlı. Bir tarafı aşk, bir tarafı yaşam, bir tarafı, ölüm, bir tarafı nefret. Aşkın büyüttüğü yerden yaşamı, nefretin büyüttüğü yerde ölümü anlar. Işıklar yanar, etrafında döner. “Söylenir ve yarım kalır/ bütün aşklar yeryüzünde/ bir kaktüs bol sudan nasıl/ nasıl çürürse öyle” dediği gibi Turgut Uyar’ın, yarım bırakır, tamamlanmaz hiçbir şeyi. Bir olur, birlikte olur, bir arada olur. İkili, üçer, omuz omuza, yan yana, arkasında topluluklar. Toplumu deşer, toplulukla. Biriktirir heybesinde her köşesini. Yumuşatır, yuvarlar; keskinleştirir. Dövüşünü de, dostluğunu da. Dmitriy Şostakoviç’in İkinci Waltz’i, Stravinsky’nin Bahar Ayini. Harekete geçirir. Susar, acıkır, öldürür.

İnsan dört köşeli bir ruha sahiptir. Mücadele, tevazu, neşe ve dayanışma. Bilir ki, kol kola girerse engeller aşar; bilir ki sular boy verir, insansa el verir. İnsan ki, söylemez neye sahip olduğunu, neyi başardığını. Öyle can verir. Yaşadığı yerde gülüşler, sevinçler; öyle renk verir. Sokaklar karanlıksa, yangın yeriyse odalar, karanfilin kokusu sararsa herkesi, öyle bir kurtuluş sarar içimizi.

İnsan dört yönlü bir kılavuzdur. Doğusunda, batısında, güneyinde ve kuzeyinde; güneş ile rüzgâr ile yağmur ile gece ile gündüz ile adımlar yolunu. Uykusunda gördüğü rüya, gündüzünde kurduğu düşü sıcak ile soğuk ile harmanlar. Çeşmelerinden hep umudu akıtır, kavgayı damlatır. Müzik çalar ve eller elleri tutar. Cansever’in şiiri akla gelir: “Bilmem mi ellerin vardır, umuttan yuvarlar çizer/ Bakılan bir şeydir el, boşluğu dengede tutan/ Bir uzantıdır işte umutla insan arası/ Bir yönüdür ne belli, görmekle anlaşılan/ Geceden gün yapılan o sevişme yakınlığında.”

Önceki akşam 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Türkiye’de ilk kez sahnelenen ‘Her Yol Kuzeye Çıkar’ oyununu izledik. Golden Mask Rusya Sahne Sanatları Festivali ve İstanbul Tiyatro Festivali işbirliğiyle, Karine Ponties’in koreografisi, David Monceau’nun harikulade müzikleri, Guillaume Toussaint Fromentin’in dramuturji, sahne ve ışık tasarımıyla, Moskova Balesi’nden 7 dansçının, Ilya Karpel, Roman Mustafin, Andrey Ostapenko, Alexey Narutto, Andrey Tihonov, Ilya Romanov ve Alexander Shuisky’nin performansıyla Zorlu PSM’de sahnelendi. 55 dakika süren performansın ardından yukarıda bahsettiğim duygular kaplamıştı her birimizi. Dörtgen bir ışığın içinde başladı performans. Dört köşe kutularla, dört köşe bir yatakla, dört kenarlı bir masayla sürdü. İlham verici performans başından sonuna temposundan hiçbir ödün vermedi. Ruh hallerimizi birçok duyguyla buluşturdu. Bilmem tekrar gelir mi ama olur da fırsatınız olursa bu etkileyici performansı bir yere not edin.