BEDRİ RAHMİ YAZIYOR

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazdığı ve ona yazılan mektuplar, Hughette Eyüboğlu ve Rûken Kızıler üç yıllık titiz bir çalışmanın ardından “Biz Mektup Yazardık” adıyla kitaplaştırıldı. Bu görkemli edebi hazine Emre Senan’ın tasarımıyla 500 sayfalık albüm haline geldi. İş Bankası Yayınlarından çıkan kitapta bulunan mektupların orijinalleri Kibele Sanat Galerisi’nde 20 Haziran’a kadar gezilebilecek. Bedri Rahmi’nin mektup zarflarını nasıl süslediğini onların çerçevelenip asılacak güzellikte birer sanat eseri olduğunu yakın arkadaşı Hıfzı Topuz’un evinde görmüştüm yıllar önce… Hıfzı Ağabey mektupları çerçeveleyip evinin duvarlarına asmıştı.

Bedri Rahmi, mektup zarflarına gösterdiği sanatsal cömertliği, Fethiye/ Göçek’te de sergilemiş masmavi bir küçük koydaki büyük bir kayanın üzerine balık resmi yapmış bırakmıştı. Oraya Bedri Rahmi Koyu deniliyor. Bazı cahil rehberler günlük turlarda kayadaki resmi anlatırlarken şöyle diyorlar:
-Bedri Rahmi diye biri bu resmi yapmış!..

Üniversiteyi yeni bitirmiş genç rehbere, Bedri Rahmi’nin kim olduğunu bilip-bilmediğini sorduğumda büyük bir içtenlikle:
-Bilmiyorum abi demişti.

Bu hacimli kitabı alıp o çocuğa hediye etmek isterdim “al sana” diyerek kafasına indirdikten sonra:
-Bedri Rahmi diye biri ha?

20. yüzyılın sanat kültür alanında ne kadar tanınmış ismi varsa, hepsinin mektupları yer alıyor. Siyasetçiler, işadamları da eksik değil. Orhan Veli, Ahmet Hamdi Tanpınar, Fikret Mualla, İbrahim Çallı, Abidin Dino, Reşat Nuri Güntekin ve Nâzım Hikmet gibi… Necip Fazıl bile var:
“Beni unutmuş sevimsiz kabul etmiş olmanı bilmeme rağmen sana bir ricada bulunuyor, bu kağıdın hamili gencin akademideki işine yardımcı olmanı diliyorum. Sonumuz hayırlı olsun. Saygı. Necip Fazıl.” Ben ressam Nedim Günsür’ün mektuplarını altını çizerek okudum. Bedri Rahmi’nin akademiden öğrencisi olan Nedim Günsür, 1949’da Paris’ten yazdığı “Muhterem Hocam ve Eren Hanım” diye başladığı mektupta diyor ki:
“Bugünlerde Bonnard, Utrillo, Corot, Picasso tablolarının bulunduğu salonları dolaşacağım. Pabuçlarımın tabanları delinene kadar müzelere gitmeyi aklıma koydum.” Paris’ten 23 Şubat 1950’de yazdığı mektupta “uzun zamandır yazamadım, bağışlayın” dedikten sonra o yıllarda bütün sanatçıların baş belası olan parasızlık konusuna giriyor: “Amcam para yollayabildi, borçlarımı ödedikten ve resim malzemesi alabildikten sonra 3 ay yetecek gibi görünüyor… Sizin ve amcamın istediğiniz kadar başarılı olamazsam burada bulunmayı hak ediyor muyum?”

Nedim Günsür 1960’lı yılların ilk yarısında Beykoz Ortaokulu’nda içlerinde bu satırların yazarının da bulunduğu haytalara ders veren resim öğretmeni olacaktı. Bizler ise ne kadar şanslı öğrenciler olduğumuzu, çok sonraları onun sergilerini gezerken öğrenebilecektik! Hiç öğrenemeyenlerimiz de oldu tabii… Bedri Rahmi Mektupları kitabı ve sergisi çok emek verilerek hazırlanmış bir sanat olayı olarak kayıtlara geçecektir. Onun dostlarına yazdığı gibi, eşine, aşkına, sevgilisine yazdığı mektuplar da bu albümde yer alıyor. Hepsinin ortak sıcaklığını Bedri Rahmi insanlık hamuru özetliyor:
-Dost mektupları!

***

ÇGD Başkanı Abakay: ‘Medya devletleştirildi!’

Avrupalı gözlemciler, röportörler, parlamenterlerin Türkiye ziyaretleri sıklaştığında anlaşılır ki, bu ülkede işler rayından çıkmış durumdadır. En çok seçim başarısı elde etmiş AKP’nin üçüncü dönemi sonuna gelindi. Demokrasinin bir hayli yol almış olması gerekiyordu, değil mi? Ama öyle olmadığı her halinden belli oluyor. AKP demokratik reformlar yerine inşaata, betona, demire, çeliğe yüklendi. Bir de adaletsizliğe, hukuksuzluğa… Geçenlerde Korkut Boratav Hoca “iktidarın çeteleştiği ortamlarda ekonomik veriler üzerinden tahlil yapılamaz” diyordu, Fikret Başkaya’nın sorularını yanıtlarken… Muhtemelen(!) bizim ülkemizden söz ediyordu!!! Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay, AP Heyeti’nin ziyaretini anlattı. Türkiye’de basın özgürlüğü ve seçim güvenliği konularında inceleme yapmaya gelen konuklara şöyle dedi:
-Şunu iyi bilin ki, Türkiye’de basın, düşünce ve ifade özgürlüğü yoktur!

Cezaevlerinde halen (21 kişi) gazeteciler vardır. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan gazete ve televizyon yönetimlerini bizzat talimatlar vererek yönlendirmektedir. Kendisini eleştiren gazeteciler hakkında davalar açmaktadır. Medya devletleştirilmiş adeta KİT’ler haline dönüştürülmüştür!