BirGün Avrupa, Korona salgını vesilesiyle Almanya’da bakım sisteminin işleyişini, yaşanan sorunları ve de çalışanların durumunu ele aldı

DOSYA | İşleyişi, sorunları, çalışanların durumu: Almanya’nın bakım sistemi


SEÇİL KALENDEROĞLU, EGEHAN ÜNLÜ / BERLİN

Almanya’da bakım sistemi yıllardır gündemde önemli bir yere sahip konular arasında bulunuyor. Bakım sektöründeki ağır çalışma şartları ve görece düşük ücretler, yaşam beklentisinin artmasıyla beraber yükselen bakım personeli ihtiyacı, mevcut bakım sisteminin sınırlarını zorluyor. Jenerasyonlar arası ilişkilerin değişimi de profesyonel bakım ihtiyacını daha da arttıran nedenler arasında.

Avrupa’daki devletlerin de bu ihtiyaca karşılık olarak verdikleri cevaplar da farklılaşıyor. Bazı devletler giderleri genel bütçe ve vergilerden karşılarken, diğerleri ise kendi kendini finanse eden sigorta sistemlerini tercih ediyorlar. Almanya, ikinci grup ülkeler arasında yer alıyor. Ancak bakım sigortası primlerini sabit tutmak ve de giderlerin artışını engellemek adına tüm bakım maliyetleri sigorta tarafından karşılanmıyor. Bu da bakıma muhtaç kişileri ve yakınlarını zorluklarla karşı karşıya bırakıyor.

Bakım personelleri temel olarak hastanelerde, yaşlı bakım evlerinde ve de bakıma muhtaç kişilerin kendi evlerinde hizmet sunuyorlar. Bu personellerin sayısındaki yetersizlik sektörün sorunların temelinde yatıyor. Personel sayılarının tasarruf gerekçesiyle azaltılması, bakım mesleklerinin çekiciliğinin azalması ve de düşük ücretler ise bu sorunun arkasında yatan sebepler. Çeşitli araştırmalara göre günümüzde Almanya’da 100.000’den fazla bakım personeli ihtiyacı bulunuyor. Bu sayının gelecek yıllarda artması öngörülüyor.

Hükümet de bu konuda çeşitli önlemler almaya çalışsa da uzmanlar bir sistem değişikliği yapılarak, finansman modellerinin değiştirilmesinin, meslek imajının artırılmasının ve mesleki eğitimin geliştirilmesi gerekliliğinin altını çiziyor.

Federal kabinenin bu hafta kararlaştırdığı bakım çalışanlarına bir seferlik verilecek Korona bonusu, çalışanların durumunun tekrar kamuoyunun gündemine oturduğuna önemli bir kanıt olarak okunabilir. Biz de BirGün Avrupa olarak, Korona salgını vesilesiyle Almanya’da bakım sisteminin işleyişini, yaşanan sorunları ve de çalışanların durumunu ele aldık.

Bu çerçevede hazırladığımız üç yazının ilkinde Almanya bakım sistemini anlatırken ikinci yazıda Berlin Eyalet Parlamentosu Milletvekili, Yeşiller Grubunun sosyal ve bakım politikaları sorumlusu Fatoş Topaç ile bakım sisteminin sorunlarını ve çözüm önerilerini görüştük. Üçüncü ve son yazıda ise yıllardır bakım sektöründe çalışan, bakım işçisi Canan* ile görüşerek sistemi bir çalışanın kendi deneyimleri üzerinden değerlendirdik.


dosya-isleyisi-sorunlari-calisanlarin-durumu-almanya-nin-bakim-sistemi-728585-1.
ALMANYA’DA BAKIM SİSTEMİ NASIL İŞLİYOR?

Almanya’da bakım sisteminin temelinde sağlık ve bakım sigortaları yatıyor. Sağlık sigortası (Krankenversicherung) ev, doktor muayenehaneleri, klinikler ve hastanelerdeki tıbbi işlemleri, bunlarla ilgili bakım işlemleri ile önleme ve bilgilendirme işlemlerini kapsıyor. Tedavi dışındaki bakım işlemleri ise 1995’te yürürlüğe giren Sosyal Bakım Sigortası (soziale Pflegeversicherung) kapsamında sağlanıyor. Bu sigorta emeklilik, işsizlik, kaza ve sağlık sigortasının yanında sosyal sigortanın en genç üyesini oluşturuyor ve diğer sigortalar gibi sigortalıların maaşlarından kesilen primlerle finanse ediliyor. Sosyal sağlık ve bakım sigortalarına paralel olarak aynı hizmeti sağlayan özel sigortalar da mevcut.

Bakım sigortasının finansmanı için çalışanların maaşlarının %3,05’i (çocuksuz çalışanlar için %3,3) bakım sigortasına aktarılıyor. Bu meblağın yarısını işveren diğer yarısını ise çalışanlar ödüyor. Bakım sigortası sağlık sigortası sağlayıcıları tarafından yürütülüyor. 2018 yılı rakamlarına göre sosyal bakım sigortasında 72,5 milyon, özel bakım sigortasında ise 9,5 milyona yakın sigortalı bulunuyor.

Bakım sigortası kişilerin doğuştan veya kaza, hastalık veya benzer olaylar sonucu oluşan bakım ihtiyacını karşılamak üzere devreye giriyor. Ancak sosyal bakım sigortası, bakım giderlerinin tamamını karşılamıyor.

İhtiyaç bilirkişi raporuyla tespit ediliyor

En az 6 ay bakım ihtiyacı olan sigortalılar bakım hizmetleri ödenekleri için, sigortalarına başvuruyor. Sigorta ise gönderdiği bilirkişiyle (MdK) bakım talebinde bulunan kişilerin, bakım ihtiyacını 1’den 5’e kadar değişen derecelere (Pflegegrad) göre belirliyor. Bu belirlemede insanların tek başlarına hayata devam edebilmeleri, hareket kısıtlamaları ve benzeri kriterler dikkate alınıyor. 1. derece en düşük, 5. derece ise en fazla bakım ihtiyacını ifade ediyor.

Bakım ihtiyacı kişiden kişiye değişiyor

Bakım ihtiyacının seviyesi tespit edilen sigortalıların kategorilerine göre çeşitli hizmetlerden yararlanmaları mümkün. Bunlar temel olarak danışma hizmetleri, belirli giderlere yapılan katkılar, kişiye bakan yakınlara ödenekler, yarı veya tam zamanlı evde profesyonel bakım (ambulante Pflege) ile bir bakım kurumunda tam veya yarı zamanlı yatılı bakım (stationäre Pflege) hizmetlerini kapsıyor. Sigorta bu hizmetlerin karşılığında ya profesyonel bakıcıların maliyetlerine belirli bir miktara kadar destek veriyor ya da bakımın aile bireyleri tarafından gerçekleştirilmesi halinde aile üyelerine bakım parası (Pflegegeld) ödüyor. Bu ikisinin kombinasyonu da mümkün. Bakım derecesi arttıkça, sigortanın aile yakınlarına, eve gelen bakıcılara veya kalmalı bakım kurumlarına ödediği tavan meblağ da artıyor.

Aile yakınlarına olan ödemeler sigorta tarafında hastanın hesabına yapılıyor. Profesyonel bakım firmaları ise ücretlerini doğrudan sigortadan tahsil ediyor. Profesyonel yardım için öngörülen tavan fiyat, aile yakınları için öngörülen bakım parası meblağının takriben iki katına denk geliyor.

Sigorta her şeyi karşılamıyor

Ancak sigortanın bu giderlerin tamamını karşılamaması ve sadece belirlenen tavan miktarlarında ödeme yapması sigortalıların omuzlarında önemli bir yük olarak duruyor. Birçok aile örneğin huzur evlerinin giderlerinin önemli bir kısmını kendi karşılıyor, bakım destekleri yetmediğinde sosyal desteğe (Hilfe zur Pflege) başvuruyor veya profesyonel bakıcılara ek olarak kendileri de görevler üstleniyor.

Bunun dışında evde yapılan hasta bakımı (häusliche Krankenpflege) ise sağlık sigortası tarafından karşılanıyor ve daha kısa süreli olarak sunuluyor. Bu bakım, hastanede tedavinin önlenmesi, ikamesi ya da hastanede başlanan tıbbi tedavinin amacına ulaşması için sağlanıyor. Doktorlar tarafından yazılan evdeki hasta bakımında da normal bakıma benzer hizmetler sunulsa da bu tür bakımın temelinde tıbbi tedavi ve geçicilik yatıyor.

Milyonlarca insan bakıma muhtaç

2017 ve 2018 yılları istatistiklerine göre Almanya’da 3.700.000 insan sosyal bakım sigortası 200 bine yakın insan ise özel bakım sigortası hizmetlerinden çeşitli derecelerde yararlanıyor. 2018 yılında sosyal bakım sigortasının yaptığı harcamalar ise 40 milyar Euro’yu geçiyor. Bakım hizmetlerinden yararlanan 3 milyon 900 bine yakın insanın 3 milyonu bu hizmetlerden evde yararlanırken 900 bini ise kalmalı (stationär) yararlanıyor. Ancak nüfusun yaşlanmasıyla bakım hizmetlerinden yararlanacak insan sayısının 2030’da 5 milyona yaklaşması öngörülüyor. Bakım sektöründe çalışanların sayısı ise 1 milyon 100 bin civarında bulunuyor. Bu çalışanların arasında kadınlar %85 ile ezici çoğunluğu oluşturuyorlar. Çalışanların çoğu ise tam zamanlı çalışmıyor. Bunların dışında binlerce kişi aile yakınlarına bakıyor, buna ek olarak özellikle doğu Avrupa’dan sektörde kayıt dışı çalışan 200 bin civarında insan da bulunuyor.


dosya-isleyisi-sorunlari-calisanlarin-durumu-almanya-nin-bakim-sistemi-728586-1.
BAKIM PERSONELİ EKSİKLİĞİ EN ÖNEMLİ SORUN

Sosyal pedagoji mezunu Fatoş Topaç yıllarca Berlin’de bakım sektörüyle ilgili projeler yürüttükten sonra 2016 seçimlerinde parlamentoya girdi. Topaç şu an Berlin Eyalet Parlamentosu Yeşiller Grubu’nun sosyal ve bakım politikalarından sorumlu sözcülüğünü yürütüyor. Fatoş Topaç 2020-2021 çifte bütçesinde bakım personeli ve bakıma muhtaç insanların durumunu iyileştirmek için yapılan eklemeleri bizimle paylaştı.

Fatoş Topaç, iyi bir bakım için öncelikle personel sayısının artması gerektiğini bu sebeple de eklemelerin temel amacının meslek imajını geliştirmek ve çekiciliğini artırmak oluğunu söylüyor. Ona göre son yıllarda hastanelerin finansman modelindeki değişiklikler nedeniyle, bakım personeli sayısının azaltıldığını, bu sebeple de hastanelerde bakım kalitesinin düştüğünü vurguluyor. Bu modelde hastaneler uyguladıkları tedavi başına tedavinin türüne göre değişen miktarda ödenek alıyorlar ve de yüksek ödenek getiren müdahalelere yöneliyorlar. Bakım personeli ise bu denklemde sadece bir gider kalemi olarak görülüyor ve sayıları azaltılıyor. Azalan personel de geriye kalan personelin iş yükünün artmasına, mesleğin güçleşmesine ve de bakım sektörünün daha fazla çalışan kaybetmesine yol açıyor.

Topaç bu model yüzünden Almanya’nın hasta başına doktor sayısında yukarılardayken, bakım personelinde gerilerde kaldığını vurguluyor. Bunun dışında düşük ücretler de bakım personelinin yaptıkları işi karşılamayınca yeni personel bulmak veya mevcut personeli tutmak zorlaşıyor. Hastaneler dışındaki evde bakım personeli de düşük ücretler, fazla iş yükü gibi sebeplerle mesleklerinden ayrılıyorlar. Yeni personel alımı ise yine aynı gerekçelerle zorlaşıyor. Evde bakım personeli sayısındaki düşüş yine hastaların taburcu olmasını geciktirerek hastanelerin kapasitelerini azaltıyor. Neticede tüm sistem kısır bir döngüye giriyor.

Topaç bu sorunla mücadelede meslek imajının geliştirilmesinin ve daha fazla insanın mesleğe kazandırılmasının önemini vurguluyor ve ekliyor: “Berlin’de meslek eğitimi dışında bulunan ve gelecek perspektifi olmayan gençlerin mesleğe kazandırılması ile bu sektörde çalışmak isteyen gençlerinin yolunun açılması gerekiyor.” Bunun için bakım personeli eğitimin akademikleştirilmesi, geçişkenliğin artırılması ve çeşitli işbirlikleriyle mesleki eğitimin daha fazla gence tanıtılması büyük önem taşıyor.

Yurtdışından “personel alışverişine çıkmak” ise Topaç’a göre bir çözüm değil. Almanya’nın sorunlarının başka ülkelerin eğitimli personelinin ithal edilmesiyle çözülmesinin yanlış olduğunu, bunun sorunun diğer ülkelerin sırtına yıkmak olduğunu vurguluyor.

Ek olarak bakıma muhtaç insanların bakım servislerinden yararlanırken karşılaştığı zorluklarla ilgili de iki proje de yeni bütçede yer alıyor. Birincisi bakım servisi sağlayıcılarının ve bakıma muhtaç insanların buluşturulduğu bir borsa, ikincisi ise bakım ihtiyacı olanlara eşlik edecek bir uygulama. Topaç, ilgili birimlerin iki projenin de uygulamaya geçmesiyle ilgili çalışmaları yürüttüklerini vurguluyor.

Göçmen kökenli insanların bakım ihtiyacının karşılanmasında da ek çabaların önemini dile getiriyor Fatoş Topaç ve bakım hizmetlerinde kültürlerarası köprüler kurmak (Brückenbauerinnen in der Pflege) projesine işaret ediyor. Bu projenin amacı farklı kültürlerden gelen insanlara ulaşıp onları bakım konusunda çeşitli dillerde bilgilendirmek. Proje çalışanları bakım hizmeti sunan kuruluşları ve çalışanları kültürel farklılıklar konusunda hassaslaştırmaya çalışıyor. Topaç projenin başta zorluklarla karşılaşsa da şu an çok pozitif bir yankı bulduğunu, projenin daimî finansman kapsamında bütçeye alınmasına çalıştıklarını vurguluyor.


dosya-isleyisi-sorunlari-calisanlarin-durumu-almanya-nin-bakim-sistemi-728587-1.
BAKIM SEKTÖRÜNÜN ÇALIŞMA KOŞULLARI AĞIR

Berlin’de doğup büyümüş olan Canan, yaklaşık 20 yıldan beri bakım hizmetlerinde (Pflegedienst) çalışıyor. Üç sene süren mesleki eğitimi sonrasında, hastanelerde çalışmaya başlayan Canan, son iki senedir de özel bakım gerektiren hastalara evlerde bakım hizmeti (ambulante Pflege) veriyor. Bakım sektöründe çalışanların durumunu anlamak için Canan’ın deneyimlerine kulak verdik.

Yalnız bir ebeveyn olması nedeniyle gece vardiyasına kalmamak ve çalışma saatlerini düşürerek çocuğuna daha fazla vakit ayırmak için hastaneden ayrılan Canan, evde bakım hizmetleri ve hastanede bakım hizmetlerinin ikisinin de kendine göre zorlukları olduğunu söylüyor. Hastanelerin daha sistemli, iş tanımlarının daha net olması gibi özellikleri nedeniyle daha tercih edilebilir olsa da aşırı yoğun (neredeyse mola bile alamadıkları) çalışma temposu ve komplike vakalar nedeniyle bakım çalışanlarına oldukça zor koşullar yaratabildiğinden bahsetti. Özellikle de böylesine zorlu bir emeğin ekonomik karşılığının da yetersiz oluşu nedeniyle bu mesleğin kaçınılan bir iş haline geldiğinden söylüyor.

Evde bakımın ise biraz daha esnek çalışma saati ve hastayla birebir ilgilenme şansı yarattığı için avantajlı olabildiğini söyleyen Canan, bu sistemin dezavantajının ise hizmet veren firmaların yeterince bilgi sahibi olmamaları nedeniyle sistemin düzenli bir şekilde işlememesi olduğunu anlattı. Kimi zaman, on gün üst üste çalıştığını ya da hasta bakımı dışında, iş tanımı dahilinde olmayan hizmetleri de gerçekleştirmek durumunda kaldıklarını söylüyor.


Son yıllarda artan bakım personeli ihtiyacına karşılık vermek adına yapılan kısa süreli eğitimlerle çalışan kaynağı oluşturma çabaları işe hayal kırıklığı yaratmış. Yaklaşık altı hafta süren bu eğitimler sonrasında, yeterli bilgi ve deneyime sahip olmadan ise başlayan bu kişiler ciddi zorluklarla karşılaşıyorlar. Gereken uzun süreli psikolojik eğitimleri tamamlamayan bu kişiler, hastayla iletişimde ya da işin ağır psikolojik yükünün altında oldukça zorlanmaktalar. Uzun yıllardır bu meslekte emek harcayanlar için ise bu durum, onları eğitmek gibi karşılığı olmayan yeni bir iş yükü demek.

Ölümcül hastalıkları olan ya da yaşlılıktan kaynaklı çeşitli ağır rahatsızlıkları olan kişilerle ilgilenmelerinden ötürü mesleğin doğal olarak getirdiği psikolojik yükün yani sıra fiziki koşulların da dengeli bir şekilde sağlanmayışı, yapılan işin ekonomik karşılığının yeterli olmaması, günümüzde sağlık ve bakım çalışanlarının balkonlardaki alkışlardan çok daha fazla desteğe ihtiyaçları olduğunu hatırlatıyor.