TL’deki değer kaybı ihracatın artmasına neden olurken ithalatı zorlaştırıyor. İthalatın yüzde 78’ini üretim için kullanılan ara mallar oluşturuyor. ‘Rekabetçi kur’un dış ticaret açığına etkisi ise yalnızca 5,5 milyar dolar.

Döviz kuru dış ticareti zorluyor

EKONOMİ SERVİSİ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), eylül ayına ilişkin dış ticaret istatistiklerini yayımladı. Merkez Bankası tarafından 100 baz puanlık faiz indiriminin gerçekleştiği, dolar kurunun ortalama 8,55 lira seviyesinde olduğu eylülde ihracat, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 30 artarak 20 milyar 780 milyon dolar, ithalat ise yüzde 11,9 artarak 23 milyar 328 milyon dolar olarak gerçekleşti.


Ocak-eylül döneminde ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 35,9 artarak 160 milyar 951 milyon dolar, ithalat ise yüzde 23,7 artarak 193 milyar 301 milyon dolar oldu.

İhracattaki artışın en önemli nedenlerinden birisi pandemi döneminde ertelenen talep, ikincisi ise Çin ile ilgili tedarik sorunları nedeniyle talebin bir kısmını Türkiye’ye yönelmiş olması. İktidarın ‘rekabetçi kur’ söyleminin dış ticaret açığına kalıcı bir etkisinden bahsetmek mümkün değil. Zira Türkiye üretim yapmak için ithal etmek zorunda. Kurdaki artış nedeniyle ithalat da giderek daha pahalı bir hale geliyor. Eylülde ithalatta ara mallarının payı yüzde 78,0, ocak-eylül döneminde ise yüzde 76,6 oldu. Başka bir ifadeyle 100 ithalatın 75’inden fazlası üretimde kullanılıyor.

Öte yandan eylül ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı da yüzde 77,6 olarak hesaplandı.

AÇIKTA BELİRGİN BİR İYİLEŞME YOK

Doç. Dr. Oğuz Demir, dolar kurundaki artışın ihracata olan etkisinin çok sınırlı olduğuna dikkat çekti.

Demir, 2014 yılına kıyaslayarak şunları söyledi: “Dolardaki artış Türk mallarının ucuzlamasına neden oldu. Dolayısıyla fiyatlardaki bu düşüş Türkiye’de ihracatın artmasına neden oldu. Aslında 2014 yılında da bu seviyelerdeydi Türkiye’nin ihracatı. O zaman 1 dolar 2 lira ortalamasındaydı bu sene 1 dolar 8 lira ortalamasında devam etmesine rağmen hemen hemen aynı rakamlar.”

Dış ticaret açığında belirgin bir iyileşme olmadığınıa dikkat çeken Demir, “İlk 9 aya baktığımızda geçtiğimiz seneye göre dış ticaret açığını sadece 5 buçuk milyar dolar civarında kapatmışız durumdayız. Yani öyle belirgin bir iyileşme, dış ticaret açığının fazlaya dönüşmesi söz konuşu değil” ifadelerini kullandı.
Demir, TL’nin bilinçli bir şekilde değer kaybetmesine izin verildiğini belirterek “Uygulanan politikaya teknik olarak bir devalüasyon denilemez ama TL’nin değer kaybedeceği bile bile bazı politikalar uygulanıyor. En önemli sorun kurdaki oynaklık fiyatlama yapmayı zorlaştırıyor üreticiler açısından. Enflasyon riski devam ediyor. Ekonomideki belirsizlik ve öngörülemezlik orta ve uzun vadede bu ihracatın ülkede sağlıklı bir düzene geçiş değil elimizdeki kaynakları yurtdışına ucuza satmamız gibi bir anlama geliyor” şeklinde konuştu.

İTHALAT DAHA HIZLI ARTIYOR

Adana Ticaret Odası (ATO) Meclis Başkanı İsmail Acı, rekabetçi kurun Türkiye’nin dış ticaret açığı üzerinde olumlu etki yaratması beklenirken, yanlış politikalar sonucu bu beklentilerin gerçekleşmediğini belirtti. Acı yaptığı açıklamada “Türkiye'de yapılan çalışmalar göstermektedir ki, döviz kurları ihracat ve ithalat üzerinde en çok etkili olan unsur olarak yer almaktadır. İhracattaki artışın ana belirleyicisi dış talepteki artıştır. İkinci unsur işgücü maliyetlerinin seviyesidir. Döviz kurlarındaki artışın ithalatı yavaşlatma etkisi ihracatı artırma etkisinden daha yüksektir. Döviz kuru artışları hızlanınca bu kez de hem ihracat hem de ithalat birlikte artmaktadır. Ancak ithalat daha hızlı artmaktadır ve dış ticaret açığı yükselmektedir. Bizim ülke olarak üzerinde durmamız gereken en önemli konu üretimi artırmanın gerekliliğidir” ifadelerini kullandı.

doviz-kuru-dis-ticareti-zorluyor-937092-1.

***

Öngörüsüzlük zorluyor

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, fiyat istikrarına vurgu yapan açıklamalarına devam etti.

Bahçıvan enflasyon-kur-faiz göstergelerindeki değişimler nedeniyle geleceğe yönelik öngörü yapmakta zorlandıklarına dikkat çekerek “Sürekli fiyat istikrarı ve finansal istikrara vurgu yapmamızın nedeni, enflasyonist bir büyüme yapısının nitelikli ve sürdürülebilir olamayacağının farkında olmamızdır. Son 20 yıldır elde ettiğimiz kıymetli kazanımlardan asla vazgeçmemeliyiz, bunun karşılığı büyüme olsa bile. Büyüme pahasına enflasyon görüşü ülkemizin yararına değil, asla kabul etmemeliyiz” dedi.

Bahçıvan, güven ve itibar kaybı ile adlandırdıkları sürecin sadece tek bir kurum ile sınırlı olmadığını da vurgulayarak, çarpıcı bir diğer örneğini son yıllarda “Orta Vadeli Program” veya “Yeni Ekonomi Programı” adlarıyla açıklanan ve gelecek 3 yıla ilişkin hedeflerin yer aldığı ekonomi programlarında da gördüklerini söyledi.