Kenan Evren darbeden sonra “doktorunuz köyünüzde kalmak istemiyorsa direğe bağlayın” diye emir vermişti.

Kenan Evren darbeden sonra “doktorunuz köyünüzde kalmak istemiyorsa direğe bağlayın” diye emir vermişti. Başbakan R. T. Erdoğan’da “ideolojik yaklaşımlarla greve gidenler bu milletten beddua alırlar ve iflah etmezler. Çalışmak istemiyorsanız çeker gidersiniz!” buyurdu, geçen gün.

Başbakan, merak etmesin hem millet hem de başta devletin kaymakamı, doktorların iflah olmamaları için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

Diyarbakır’da Kocaköy kaymakamı kadın doktorun iflahını kesti, geçen hafta. Doktor tek başına nöbetçi olduğu ve hasta dolu acil servisi bırakıp evde hasta bakmaya gitmesini emreden kaymakamın emrini yerine getir(e)mediği için dayak yedi.

Dr. Bahar Tekin, ne ilk dayak yiyen sağlık çalışanı ne de son olacağa benziyor. Aydın, Isparta-Burdur Tabip Odasının yaptığı araştırmaya göre, çalışma hayatları boyunca en az bir defa şiddet içeren olaya tanık olduğunu söyleyen sağlık çalışanı oranı yüzde 96, bunların yüzde 64'ü de en az bir defa şiddete maruz kalıyor. İstanbul'da yapılan bir araştırmaya göre de sağlık çalışanlarının tamamı çalışma hayatları boyunca en az bir kez sözlü saldırıya, yüzde 87'si ise fiziksel saldırıya uğruyor.

Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde son 14 ay içinde 3 hekim öldü. Türk Tabipleri Birliği heyeti Erzurum’da yaptıkları incelemeler sonrası “sağlık çalışanları arasında depresyonun, ruhsal rahatsızlıkların, yoğun çalışma şartları sebebiyle fiziki rahatsızlıkların arttığını ve tüm bu etkenlere bağlı olarak madde kullanımında artış olabileceğini de söylemek mümkün. Hekimler üzerinde bir toplumsal baskı da var. Son dönemde hekimlere yönelik ortaya atılan olumsuz söylemler, halkta yaratılan hekimler ‘çok para kazanıyor’ algısı, mecburi hizmet dolayısıyla parçalanmış aileler ve gelecek kaygısı hekimleri depresyona sürüklüyor.”  açıklamasını yaptı.

Sağlık çalışanları artık sadece dayak yemiyorlar kendilerini de öldürüyorlar. Sağlık Bakanı, 130 000’i aşkın hekimin çalışma koşulları hakkında tek söz etmezken, kendi muayenehanesinde çalışan ve Türkiye’deki hekimlerin sadece %1’ini oluşturan hekimlerle uğraşıp duruyor. Uzman doktor maaşı 2500 TL iken kamuoyuna “paragöz doktorlar sırf sizden daha çok para koparabilmek için size iyi hizmet vermiyorlar, propagandası yapılıyor.

Oysa devlet hastanelerinde çalışan hekimler günde ortalama 100 hastaya bakmak zorundalar. Nöbet sonu izni diye bir kavram olmadığından çoğu hekim, özellikle asistan hekimler nöbet günleri aralıksız 36 saat çalışıyorlar.

Başbakan ve Sağlık Bakanı için vatandaşın hastaneye gittiğinde bir doktor tarafından görülmesi ve elinde bir reçete ile dışarı çıkabilmesi yeterli. Hizmet kalitesine ise gerek yok. Başbakan ve Bakan’ın anlattıkları dinleyen vatandaş hastaneye gittiğinde ‘krallar gibi karşılanacağını’ sanıyor. Oysa karşısında nöbetten perişan halde çıkmış ve daha  100 hastaya bakmak zorunda kalan, bu yüzden ne tetkik isteyebilen ne de doğru dürüst teşhis koyabilen hekimi buluyor.

Eh Başbakan ve Bakan yalan söyleyemeyeceğine göre o zaman bin tepesine ahlaksız paragöz doktorun, kır kemiklerini!

AKP’nin sağlıkta dönüşüm programı sadece poliklinik sayısını, yani bir türlü iyileşmediği için dönüp dönüp tekrar hastaneye gelen insan sayısını, gereksiz ameliyat sayısını ve on yıl öncesine göre fiyatları yarı yarıya düşmesine karşın ilaca ödenen paranın artmasına yarıyor.

Kenan Evren ile R. T. Erdoğan’ın doktorları halkın önüne atmalarındaki benzerlik ilgi çekici değil mi?

İlki kendi faşizmini yerleştirmek için doktorları direğe bağlatmıştı, ikincisi ise sağlığı bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp, özelleştirmesinin üstünü örtmek için sağlık çalışanlarını dövdürüyor.

Dövün doktorları, hemşireleri, sağlık memurlarını tabi dövün, kırın kemiklerini de dövmeden önce bir sorun bakalım; “bu gün benden önce kaç hastayı muayene ettin, ben bu gece acil servise gelen kaçıncı hastayım, evine en son ne zaman gittin?” diye. Bir de maaş bordrosunu isteyin bakalım kaç liraymış?