ÇKP’li uzmanlara göre, giderek sıkışan ve saldırganlaşan emperyalizm sonucun kendisi için felaket olmayacağından emin olsa Çin’i askeri olarak hedef alır. Zira Çin’i ekonomik olarak zayıflatma girişimleri istedikleri sonucu vermiyor. ÇKP, her ihtimale karşı toplumu hazırlıyor. Bunun için ta Mao’dan beri en iyi bildiği yol olan tiyatro-sinemayı kullanıyor. Yapılan iki popüler filmi Çin yeni yılı tatilinde ben de izledim.

İlk film, Çin Deniz Kuvvetleri yapımı “Kızıldeniz Operasyonu.” Bir Afrika ülkesinde kurtarma görevi yürüten bir grup denizci askerin hikâyesi anlatılıyor. Senaryo 2015’te Yemen’deki Çinliler ve diğer yabancıların tahliyesine katılan bir Çin firkateyninin hikâyesinden esinlenmiş. Filmi izleyen bir rütbeli, “Film, Çin donanmasının yeteneklerini sergiliyor. Çin’in denizaşırı ekonomik çıkarlarının artmasıyla birlikte potansiyel tehditler de arttı ve ülkenin çıkarlarını koruma ihtiyacı daha fazla önem kazandı” yorumu yapmış. Filmin son sahnesi sanki bu yorumun devamı gibi: Filmin sonunda Çin deniz devriyesini Güney Çin Denizi’ne giren bir yabancı savaş gemisini kovalarken görüyoruz.

İkinci film, “Kurt Savaşçılar 2”, iç savaş yaşayan bir Afrika ülkesinde geçiyor. Kötü adamlara (İsyancılar, paralı askerler ve silah tüccarları) karşı savaşan bir Çinli özel operasyon birliği askerinin, bir iyi adamın kahramanlık destanı denebilir. Bir aksiyon ki, tam Çinli işi, dur durak yok. Bir savaş ki, ortalık toz duman, göz gözü görmüyor. Bir güçlü devlet-ordu imajı ve milliyetçilik gazlaması ki, filmin afişinde “Çin ulusuna zarar veren herkes ne kadar uzakta olduğuna bakmaksızın cezalandırılacaktır” yazıyor. Bir büyük ve iyi devlet mesajı ki, Çin Büyükelçisi “Afrikalıları her zaman kardeşlerimiz olarak gördük. Size yardım edeceğiz” diyor. Bir kahramanlık ki, benim bile göğsüm kabardı. Filmin bir yerinde, “Milli-manevi değerlere sahip“ bir Çinlinin (kesin imamhatip eğitimi almıştır) Weibo’dan yaptığı çağrıya uyduk ve tüm salon ayağa kalkıp Çin ulusal marşını okuduk. O kadar yani…

Bu filmlerin başlattığı milliyetçi ateşi şimdi arada bir Xi Jinping yelliyor. Xi’nin Şincan’da tanklar, toplar, uçaklar, füzeler vs eşliğine yaptığı o gösteri ve konuşma bu filmleri andıran bir sinematografik anlatı gibiydi. Fakat o iki filmin üstüne gelince bende doz aşımı yaptı. Xi, ateşli konuşmasına “Ülkemize ve ülkemizin çıkarlarına zarar veren herkesle savaşmaya, haddini bildirmeye hazırız” diye başladı. Şöyle bitirdi: “Siz bakmayın ‘esasında işimin bittiğini, paçamı kurtarabileceğimi sandığım için bu savaşa mecbur olduğumu’ söyleyen o lağım ağızlı ‘Yeni Solcuların’ yaptığı edepsizliğe. İcap ederse, bunlara aynı seviyeden cevap vermesini de biliriz. Edepsizliği onlardan öğrenecek değiliz. Biz bu işin kitabını yazdık”. Bu arada, Xi’ye askeri üniformanın çok yakıştığını söylemeliyim. Üstünde hiç öyle sırtına bir emanet avcı-balıkçı yağmurluğu iliştirilmiş sünepe değnekçi havası yoktu. Üniforma içinde çakı gibiydi ve karizmasına karizma katmıştı. Liderlik adamın mayasında var.

Kanaatimce, propaganda filmi işini kimse her biri üst düzey sanatsal, entelektüel yetenek sahibi ÇKP’li yönetmenler kadar iyi beceremez. Dolayısıyla, filmler o kadar iyi kotarılmış ki, portakal bıçaklayan o Reisçi güruh izlese, “Yeni Osmanlı” ordusunun ABD’yi okyanustan kuşattığına ve Reis’in Amerika’yı kolonileştirmeye karar verdiğine inanır. “Ne alakası var, bunlar Çin filmi” falan demeyin. Onlarca gazete ve 25 kanaldan 7/24 boca edilen lazımlık dolusu “Yerli ve Milli, helal-İslami yalanı” ayırt edemeyenler bu filmlerin ne filmi olduğu nasıl ayırt etsin...

Bu filmler Çin’de aylarca dolu salonlara oynadı ve bir buçuk milyar dolardan fazla ciro yapmış. Memleketteki yeteneksiz iktidar yanaşmalarının çektiği “başyapıtlara” ise (bedava olmasına rağmen) ahali ya bigâne kalıp dandik ürün muamelesi çekiyor ya da “Reis” filminde olduğu gibi sadece dalga geçmek için giden birkaç bin kişi izliyor. Bu filmi izleyenlerden biri sosyal medyada “Daha 7 yaşında bir çocuktum. Baktım ezan Türkçe okunuyor. Dedim ki, eyy Allah! Bak, ezan Türkçe okutuluyor. Sen nasıl bir Allahsın ki bunları çarpmıyorsun?” diye filmin ilk sahneleriyle dalga geçiyordu. Sanattan-sanatçıdan anladığın şey, onur ve saygınlığı para-şöhretle satın alınan veya güce yanaşma yazılarak kazanılan bir düşkünlük türü sanan satın alınabilir, çalgılı çengili “ezikler-döküntüler kumpanyası” ise başına gelecek olan da budur.

[Not: Ezik’in (ezilmiş değil) dünya, toplumla kurduğu ilişki haset üzerindendir. Velhasıl, o “patlasanız da çatlasanız da” (bu laflar düpedüz haset ifadesi) kalabalığı birbirlerini iyi bulmuşlar. Oysa kendilerine sorsan, başkalarının onlara haset güttüğünü söylerler.]