Devlet Planlama Teşkilatı 99 depreminin ardından hazırladığı kalkınma planında depreme özel başlık açtı. Onlarca uyarıya hükümet kulağını tıkadı, yetmedi DPT 2011’de lağvedildi

DPT 2001’de uyardı, yapılması gerekenleri anlattı: Can sıkan DPT 2011’de kapatıldı

Ozan GÜNDOĞDU

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) 2011 yılında kapatıldı. 50 yıllık kurum tek kararnameyle lağvedilirken gerekçeyi “bürokratik vesayet” oluşturdu. Böylece DPT’nin yerine başında “seçilmiş” yöneticinin bulunduğu Kalkınma Bakanlığı kuruldu. DPT uzmanlarının bir kısmı da bu bakanlıkta görevlendirilse de arzu edilen verimlilik sağlanamadı. Bu yüzden Kalkınma Bakanlığı da 2017’de kaldırıldı. Kalkınma Bakanlığı’nın görevlerini bu süreden sonra Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı yapmaya başlamışsa da bu kurum DPT gibi özerk olmadığı için sahibinin sesi haline geldi. Halbuki DPT ülkenin en nitelikli planlamacılarını istihdam eden özerk bir kamu kurumuydu.

Elazığ’da yaşanan elim deprem faciasının ardından planlamanın önemi bir kez daha anlaşıldı. Deprem uzmanı Prof.Dr. Naci Görür’ün isyanı gerçeği gözler önüne serdi. Bilim insanları devlet kurumlarını defalarca uyarmış hatta Naci Görür gibi bölgeyi yakından izleyenler Elazığ’a dikkat edilmesini söylemişti. Hazırladıkları raporları kamu kurumlarına sunmuşlarsa da bir sonuç alınmamıştı. Görür İstanbul depremi için de uyarmaya devam ediyor.
Öte yandan 1999 deprem faciası tüm ülkeyi depreme daha duyarlı hale getirdi. Depremin ardından DPT’nin hazırladığı ve 2001-2005 yıllarını kapsayan “Sekizinci 5 Yıllık Kalkınma Planı” ve ardından 2006-2010 yıllarını kapsayan “Dokuzuncu 5 Yıllık Kalkınma Planı” deprem tehlikesine özel yer ayırdı. Başka bir deyişle hükümeti yalnızca bilim insanları değil bizzat devletin kendisi de uyardı.

‘İMAR BARIŞI ÇARPIK YAPILAŞMAYA NEDEN OLUYOR’

Sekizinci 5 Yıllık Kalkınma Planı’nda 7. Bölüm Doğal Afetler başlığı taşıyor. Bu çerçevede DPT henüz 2001 yılında hükümetleri imar affına karşına uyarıyor. İlgili bölümde açıkça “Zaman zaman çıkarılan imar affı yasaları, çarpık yapılaşmaya ve afete dayanıklı olmayan yerleşimlere yol açmaktadır” deniyor. Buna rağmen henüz 2018’de Cumhuriyet tarihinin en geniş çaplı imar affı çıkarıldı. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ise imar affına ilişkin 2018 mayısında şöyle diyordu; “Vatandaş, devletle helalleşiyor. hazine arazisi, vatandaşa en uygun modelle hazine kazanmış oluyor. Vatandaşın evi ve iş yeri yasallaşıyor. Ekonomik olarak da kullanabiliyor. Bunun karşılığında kredi alıyor. İkinci fayda; konut üzerinden, iş yeri üzerinden vergiler alınabilecek. Toplamda bir gelir elde edeceğiz. Bu bedel, kentsel dönüşüm için kullanılacak”

İSTANBUL'A GÖÇÜ DURDURMALIYIZ UYARISI

1999’daki Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra bilim insanları Kuzey Anadolu fay hattının yakın zaman içinde İstanbul’u vuracağına dikkat çektiler. Buna ilişkin olarak DPT de hazırladığı kalkınma planlarında hükümetleri uyardı. DPT’nin uyarılarından en dikkat çekeni ise 1999 depreminin ekonomiye verdiği hasarın nedenlerine ilişkindi. Buna göre yüzde 52’si deprem risk bölgesi olan Türkiye’de sanayi ve nüfus tek bir bölgede toplanmamalı, hele hele bu bölge asla İstanbul olmamalıydı. Zira aksi durumda yaşanan felaketleri ülke 1999’da acı şekilde yaşamıştı. Ancak devlet kurumunun hükümete uyarısı dinlenmedi. DPT depremin ardından hazırladığı kalkınma planında şöyle diyor; “Bölgelerarası göç sorun olmaya devam etmektedir. Bölgelerarası göçün yanında, aynı bölgede kırsal yörelerden kentlere doğru da bir göç yaşanmaktadır. Göçün olumsuz etkileri, Ankara, Bursa, İstanbul ve İzmir’e ilave olarak Adıyaman, Antalya, Diyarbakır, Batman ve İçel illerinde ağırlıklı olarak hissedilmektedir”.

dpt-2001-de-uyardi-yapilmasi-gerekenleri-anlatti-can-sikan-dpt-2011-de-kapatildi-680084-1.

DPT bölgeler arası göçün önlenmesi için bölgesel kalkınmaya önem verilmesi, başta tarım kesimine dikkat edilmesi gerektiğini de söylüyor. Ancak kurum bunu söylediğiyle kalıyor. Zira 2000 yılında 10 milyon olan İstanbul nüfusu 2019 yılı itibariyle 15 milyonu geçmiş durumda. 1950 yılında nüfusun yüzde 7,5’i İstanbul’da yaşarken, 1965’de bu oran yüzde 8,3’e çıkıyor. 1980’den sonra ise plansız büyüme politikalarıyla ivmelenen oran 2000’de yüzde 14’e yükseliyor. Bugün ülke nüfusunun yüzde 18,3’ü tek bir ilde toplanmış durumda. Uzmanlara göre haftaiçi bu oran yüzde 25’e yani 20 milyona yaklaşıyor. DPT’nin uyarılarının aksine ekonomi de tek merkeze endeksli hale getirildi. Ticaret Bakanlığı verilerine göre ülke ihracatının yüzde 42’si İstanbul’da. TÜİK verilerine göre nüfus yoğunluğu olarak tanımlanan kilometrekareye düşen kişi sayısı İstanbul’da 2 bin 900, Türkiye ortalaması ise sadece 107.

İstanbul’un ülke içinönemi nedir?

İstanbul 20 yıldır bir deprem faciası ha geldi ha gelecek tedirginliğiyle yaşıyor. Son depremlerle beraber tedirginlik yeniden halkın gündemine gelse de bir süre deprem olmayınca gündem unutuluyor. Ancak plansızlık İstanbul depremini ülke için telafisi olmayan bir faciaya dönüşeceğini ortaya koyuyor. Verilerle İstanbul şu şekilde;

>>Her 5 kişiden biri megakentte yaşıyor.

>> İhracatın yüzde 42’si İstanbul’dan yapılıyor.

>>Kilometrekareye 2 bin 900 kişi düşüyor.

>>Milli gelirin yüzde 33’ünü İstanbul elde ediyor.

>>Her 100 kurumlar vergisi mükellefinin 37’si İstanbul’da bulunuyor.

BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR DESTEKLENMELİ

DPT’nin uyarıları bununla da sınırlı değil. Kurum aynı zamanda bilimsel araştırmalara daha fazla bütçe ayrılması gerektiğini de detaylarıyla anlatıyor. Ancak buna karşılık aradan 20 yıl geçmesine rağmen deprem uzmanları ödeneksizlikten şikayet ediyor. Son olarak deprem uzmanı Prof. Dr. Cenk Yaltırak önceki gün CNN Türk’te katıldığı bir programda acı gerçeği ifade etti. Yaltırak “bölge bölge, segment segment çalışılması ve bunlara proje aktarılması lazım, ancak Marmara’ya çok para harcanmıyor, bir projemiz üften püften bir nedenle kabul edilmedi” dedi. Bunun üzerine HaberTürk’ten Çetiner Çetin Yaltırak’a “bu projelerin maliyeti nedir” diye sordu. Yaltırak’ın cevabı ise “İstanbul’a 1 yıl lale ekmezseniz bütün yer bilimleri projelerini finanse edebilirsiniz” oldu.

dpt-2001-de-uyardi-yapilmasi-gerekenleri-anlatti-can-sikan-dpt-2011-de-kapatildi-680083-1.

ÖNCEDEN TAHMİN YÖNTEMLERİNE YATIRIM YAPILMALI

DPT’nin imar barışı, bölgeler arası göç, bilimsel araştırmalara yatırım gibi tavsiyeleri dinlemek yerine 2011’de DPT’yi kapatmayı tercih etti. Halbuki DPT henüz 2001 yılında önceden tahmin yöntemlerine kaynak ayrılmasına ilişkin aldığı kararla şöyle anlatıyordu “deprem riskinin yüksek olduğu bölgelerde, gerilim parametrelerinin belirlenmesi ve tektonik mekanizmanın daha belirgin olarak ortaya çıkarılması maksadıyla Uzaktan Algılama (UA) çalışmalarının gerçekleştirilmesi ve bu bölgelerde, mevcut haritaların üretilmesi aşamasında yararlanılan yatay kontrol (nirengi) ağı noktalarında uzaktan algılama çalışmaları kapsamında yinelenecek ve hesaplamaların yapılmasına çalışılacaktır. Üniversite, kamu kurum ve kuruluşları ile özel kesim işbirliği sağlanarak, uzaktan algılama teknolojilerini kullanabilecek personel eğitimine önem verilecektir.” Buna rağmen deprem kuşağı olan ülkelerde önceden haber veren teknolojiler kullanılmasına rağmen İstanbul halkı eli kulağında depremi beklemeye devam ediyor.