Çocuk felci aşısını bulan Dr. Jonas Salk’ın gazeteci Edward R. Murrow’a verdiği röportajın o bölümünü internette rahatlıkla bulup izleyebilirsiniz. “Bu aşının patenti kime ait?” sorusuna, paraya pula ve hatta şana şöhrete itibar etmeyen bilim insanının önce ciddi denilebilecek bir ifadeyle; “İnsanlara derim. Bu aşının patenti yok” diye karşılık verdiğini duyacaksınız. Sonra dünyanın en insan gülüşüyle ekleyecek: “Güneşi patentleyebilir misiniz?

28 Ekim 1914’te New York’ta Yahudi bir anne ve babanın oğlu olarak dünyaya gelen Jonas, eline geçen her şeyi okuyan meraklı ve çalışkan bir öğrenci olarak, 13 yaşındayken, yetenekli öğrenciler için açılmış olan bir liseye kabul edilmiş, sonra da çok büyük olanaklara sahip olmasa da epey Nobel ödüllü bilim insanı çıkarmış olan New York City College’a girmişti.

1952’de çocuk felci salgını dünyası kasıp kavurmaya başlamış ve ABD’nin en önemli sağlık sorunu olmuştu. Dr. Salk, çocuk felcini temel ilgi alanı yapmış ve tüm zamanını onun tedavisine vakfetmişti. 1952’de virüsü etkisizleştirmeyi başardı ve 1954’de tıp tarihinin en muazzam aşı organizasyonuyla 1,8 milyondan fazla okul çocuğu aşılandı. Dr. Salk’ın aşısı kullanılarak dünyanın birçok ülkesinde çocuk felci aşısı kampanyaları başlatıldı.

Kâbus sona erdi!

O kabustan, bulduğu aşının patentini alarak 7 milyar dolar kazanabilecek olan Dr. Salk, bir aşının patenti olması fikrini reddederek; “Bu aşıların amacı insanlara yardım etmek, ölümü ortadan kaldırmak ve acıyı ortadan kaldırmaktır... Bu noktada en büyük öncelik bunlardır, kişisel kazançtan çok daha önemlidir” demişti.

Aşı, güneş kadar patenti olamayacak bir şeydi!

Şimdi, Covid-19 pandemisi dünyayı kasıp kavururken, bunu başka pandemilerin izleyeceği gün gibi ortadayken ve dünya barbarlık ile daha kolektivist, dayanışmacı bir uygarlık arasında yol ayrımına gelmişken, biz ramazanda ne kadar kapanacağımızı tartışırken, Dr. Salk’ın “güneş”i “altın” oldu. Şimdi aşıya “sıvı altın” diyorlar ve dünya vahşi Batı gibi aşıyı bir servet ve güç biriktirme aracı olarak kullanma mücadelesinde… Acımasız bir aşı politikası, barbarca bir aşı savaşı yaşanıyor!

İnsan, Dr. Salk’ın o en insan gülüşünü hatırlayınca, insanlığından utanıyor ve şimdi insanlığı hatırlatmak, insanlık için mücadele etmek en önemli görevlerden bir olarak öne çıkıyor.

Tam da bu noktada, ODTÜ Mezunlar Derneği İstanbul Şubesi, küresel aşı eşitsizliğine karşı “Güneşin Patenti Olmaz” kampanyası başlattı. Covid-19 aşı patentlerinin kaldırılması için başlatılan kampanyada “Patent toplumun olmalıdır” çağrısı yapan TTB ile birlikte yola çıktılar.

Bir yanda aşıyı nüfusundan fazla stoklayan ülkeler, öte yandan henüz bir tek aşı bile görememiş olanlar… Ve “hepimiz aynı gemideyiz” masalının yerini “hepimiz aynı fırtınalı denizde ama farklı teknelerdeyiz” gerçeğinin aldığı bir dünya var bugün.

Şimdi, bu dünyada insan olmak ve insan kalabilmek için Dr. Salk’ın gülüşüne eşlik etmek ve “Güneşin Patenti Olmaz” kampanyasına omuz vermek gerekiyor. “Kamu mülkiyetinde olacak aşılar birçok merkezde üretilerek hızlı ve adil bir şekilde insanlığın yararına sunulmalıdır” çağrısını yükseltmek gerekiyor.

Tam da önünde durduğumuz yol ayrımında, barbarlıktan yana sapmamak için atmamız gereken adımlardan biri bu. Bizim memleketten yükselen bu çağrıya, önce bu memleketin insanlarının, sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin, hatta siyasi partilerinin seslerini katması, imzalarını atması ve bu sesin uluslararası düzeyde yankılanması için çabalaması şart.

Dr. Salk’ın gülüşünü büyütemezsek, barbarlık kazanacak!