Babylon 20. yılını, bugün ücretsiz olarak gerçekleşecek ‘Kendine Has Babylon Soundgarden’ etkinliğiyle kutluyor. Etkinlikte sahne alacak gruplardan biri de Bosna Hersekli grup Dubioza Kolektiv. Balkan melodileriyle diğer müzik türlerini birleştiren grup, şarkılarında Gezi Parkı’ndan mültecilere kadar çeşitli toplumsal meselelere değiniyor. Dubioza Kolektiv’ten Brano Jakubović ile konuştuk. Müziğinizin türünü nasıl tanımlıyorsunuz? Bir türle tanımlamıyoruz çünkü tanımlanması […]

Dubioza Kolektiv’den Balkan esintileri

Babylon 20. yılını, bugün ücretsiz olarak gerçekleşecek ‘Kendine Has Babylon Soundgarden’ etkinliğiyle kutluyor. Etkinlikte sahne alacak gruplardan biri de Bosna Hersekli grup Dubioza Kolektiv. Balkan melodileriyle diğer müzik türlerini birleştiren grup, şarkılarında Gezi Parkı’ndan mültecilere kadar çeşitli toplumsal meselelere değiniyor. Dubioza Kolektiv’ten Brano Jakubović ile konuştuk.

Müziğinizin türünü nasıl tanımlıyorsunuz?

Bir türle tanımlamıyoruz çünkü tanımlanması neredeyse imkânsız. Hiçbir zaman bir türün altına girmeyi denemedik. Odağımız daha çok yaymaya çalıştığımız fikirler ve mesajlarda, bize ilham veren bu. Sadece sözlere en iyi uyacak müzikal arka planı bulmaya çalışıyoruz. Müzik ya da tarz her şey olabilir, amacı fikirlerin insanlarla daha iyi iletişime geçmesine yardım etmek olduğu sürece.

Müziğiniz politik mesajlar içeriyor. Bugüne dair kaygılarınız neler?

Yeni albümümüzü bitirmek üzereyiz. Bizim için esas ilham, gelecekte halkın kitlesel zihinsel güçsüzlüğü için ana silah olacak olan ‘Fake News’ (Sahte haber) olgusuydu.

‘Happy Machine’ adlı albümünüzde Türkiye’deki Gezi Parkı protestolarından izler görüyoruz. Bu direnişler müziğinizi nasıl etkiliyor?

Şans eseri olarak Gezi protestoları başladığında İstanbul’daydım, o sebeple olanlara şahit oldum. Eşimle tatildeydik, o zaman o 6 aylık hamileydi. Romantizm yerine, göz yaşartıcı gaz kokusuyla çevrilmişti etrafımız. Her önemli sosyal olay düşüncelerimize ilham oluyor. Bu sebeple, ‘All Equal’ şarkımız direkt olarak 2013’te Türkiye’de yaşananlardan ilham aldı.

Balkan Müziği’ni özel yapan nedir? Müzik kültüründe etnik öğelerin yeri nerede?

Geleneksel müzik bizim diğer gruplardan ayrı duyulmamıza olanak veren bir tat. Balkan müziği dokunuşuna devam etmek faydalıdır, çünkü bizi ilk defa dinleyen biri, nereden geldiğimizi ve coğrafi iklimimizi kolayca duyabilir ve anlayabilir. Bu nedenle, şarkılar aracılığıyla bahsettiğimiz hikâyelerin anlaşılması çok daha kolay. Gelenek, kimliğin bir parçasıdır ve kimlik bir bağlam ifade eder.

Müzik piyasası hakkında ne düşünüyorsunuz? Müziğinizi dinleyiciye ulaştırma konusunda yaşadığınız sıkıntılar neler?

Kişisel olarak, bir müzisyen olarak, aynı zamanda bir müzik aşığı olarak, müzik piyasası hiç bu kadar iyi olmamıştı diyebilirim. Pek çok şey var. Belli bir demokratikleşme oldu. İsteyen herkes müziğini kaydedebilir ve dağıtabilir. Büyük şirketler, internet sonrası, eski tekel güçlerine artık sahip olamazlar.

Farklı dillerde şarkılarınız var. Yazma süreciniz nasıl işliyor?

Müziğimizi yazıyoruz, daha sonra da Google Translate kullanarak çok zaman geçiriyoruz.

İstanbul’a ilk gelişiniz olmayacak. Türkiye’ye dair hisleriniz nedir? Özel bir anınız var mı?

İstanbul’da birçok kez, kulüplerde ve açık hava sahnelerinde çaldık. Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Gaziantep ve Mersin gibi diğer şehirlerde de çaldığımız için şanslıyız. Harika anılarımızın olduğu Nilüfer Müzik Festivali’nde iki kez sahne aldık. Bosna-Hersek’in Türkiye ile çok fazla kültürel benzerliği var, bu yüzden her zaman evdekilere benzer şeyler ile çevrili oluyoruz.

Türkiye’den takip ettiğiniz müzisyen var mı?

İstanbul’da en son Babylon’da çaldığımızda, Ezhel de bize katıldı, kendisi favori Türk sanatçılarımızdan biri. Birçok yakın arkadaşımız da Sülfür Ensemble üyesi. Ayrıca Manga üyesi kişiler de tanıyoruz. Türk sahnesi, özellikle geleneksel ve modern müziğin karışımı söz konusu olduğunda oldukça canlı. Plak şirketi Doublemoon Records’un işlerine ve yayınlarına oldukça aşinayım.