Lynn Crosbie, Nirvana’yla yeniden gündeme gelen bir Lead Belly şarkısıyla; 'Where Did You Sleep Last Night?’ (Dün Gece Nerede Uyudun?) adlı parçayla aynı adı taşıyan ve Cobain’in mirası üzerinde yükselen bir roman kaleme aldı

Dün gece nerede öldün?

TOLGA ARAS

İlkgençlik yıllarını 1980’lerin sonu 1990’ların başında yaşayanlar için Nirvana grubunun ama ondan önemlisi Kurt Cobain’in önemi, kelimelerle tarif edilemez. Onun gibi giyinmek, gitar çalmak, bunalıma girmek ve konuşmak isteyen yeniyetmeler, sırtında hırkasıyla ve aylak aylak düşünerek Grunge’ın tadını çıkarıyordu. Cobain öldüğünde veya öldürüldüğünde (burada bir muamma var), o gençliğin içinden de hayli büyük bir parça kopup gitti.
Pek çoğu Cobain’le birlikte ölmeye kalkışmıştı, önemli bir kısmı da bazen anlamlı bazen de anlamsız şekilde onun yasını tuttu. Hatta grubun diğer üyelerinden Dave Grohl Foo Fighters’ta, Krist Novoselic de Flipper’da çalmaya başladığında, Nirvana’ya ve Cobain’e ihanet ettikleri gerekçesiyle onlara kızanlar oldu. Uzun lafın kısası Nirvana ve Cobain, 1980’lerin sonu ve 1990’ların ilk yarısında ergenlik dönemindeki birçok insanın hayatında belirleyici rol oynadı.

Lynn Crosbie, Nirvana’yla yeniden gündeme gelen bir Lead Belly şarkısıyla; “Where Did You Sleep Last Night?” yani “Dün Gece Nerede Uyudun?” isimli parçayla aynı adı taşıyan ve Cobain’in mirası üzerinde yükselen bir roman kaleme aldı.

'Hayat birkaç günden ibarettir'
Crosbie’nin kahramanı Evelyn Gray, lise çağında ve arkadaşları tarafından çok da sevimli bulunmayan bir kız. Öyle bir hayranlığı var ki odasında asılı dev Cobain posteriyle konuşmaya kadar götürüyor işi. Cobain’le ilgisi var mı bilinmez ama hemen her gün aldığı uyuşturucunun etkisiyle ölü insanlara mektuplar yazıyor, onlarla sohbet edip eski plaklar dinliyor.

Gray’in tuhaf bir özelliği, kendisini hem Cobain’le özdeşleştirmesi hem de ona dışarıdan bakması. Bu da daha en başta genç kızın kişiliğindeki bölünme emarelerini gösteriyor okura.

Cobain’in ölümünden üç yıl sonra doğan Gray’in hayatı, isminden başka pek çok şeye kadar intiharla kesişmiş. Onun uyuşturucu ve dışlanmışlık hikâyelerini öğrenirken ailesine ilişkin öyküleri de okuyoruz. Babası ve annesinin yaşamından parçalar, savruk bir şekilde karşımıza çıkıyor. Tam da Cobain’in hayatına ve Crosbie’nin ara başlıkları olan ünlü şarkıların sözlerine uygun biçimde.

Derken Gray, aşırı dozdan hastaneye kaldırılıyor ve uyandığında, hemen yanındaki yatakta Cobain’i görüyor. Aslında bunun tam bir uyanma veya ayılma olup olmadığı da belirsiz. Daha doğrusu, genç kız ona olan hayranlığından mı Cobain’i görüyor, orası da bir muamma. Fakat Crosbie’nin bunu, Cobain’i diriltme eylemi ve Gray’le ilişkisini, absürt ve trajikomik bir macera haline getirdiğini fark ediyoruz. Gray’in eline geçen kibrit kutusundaki “Hayat birkaç günden ibarettir” yazısı, ikilinin sürüklendiği serüvenin özeti gibi.

O serüvenin başka bir yönü de ete kemiğe bürünen Cobain’in, Celine Black adını alıp Gray’le beraber müziğe başlaması. Crosbie, böylece romanda bir zaman kırılması yaratıyor: Cobain olduğunu bildiğimiz Black’in, Gray’i de yanına alarak müziğe soyunması, geçmişin, farklı yüzlerle ve başka bir zamanda yeniden yaşanması anlamına geliyor. Saman alevi gibi gelen şöhret, özellikle Gray’e duygusal anlamda savrulmalar yaşatırken Gray, “uyuşturucu ve yoldan çıkmışlığın hatıralarını dize getirdiğini” düşünüyor.

Yeniden doğan Cobain
Gray ve Black’in müzik macerasının, zaman zaman eleştirmenler tarafından sekteye uğratılan bir yanı da var. Crosbie’nin bu satırları, geçmişte Cobain’in başına gelenlerle benzerlik taşıyor. Cobain’in bu eleştirilere kulağını tıkadığı ve bazen de kendini fazla kaptırdığı dönemleri anımsatıyor romanın kimi bölümleri.

Bunun yanında, kitapta yer alan aşk, yine Cobain’in karmaşık, yıkıcı, sarsak ve sınırsızca yaşadığı “duygusal” ilişkilerine birer gönderme gibi. Fakat burası biraz netameli çünkü o ilişkilerle ilgili çeşitli rivayet ve görüşler mevcut. Bu nedenle Crosbie’nin 1997’de yayımlanan, Kanadalı suçlu Paul Bernardo’yu anlattığı ve epey tartışmaya yol açan Paul’s Case isimli kitabı gibi Dün Gece Nerede Uyudun? da bazı kavgaları tetikleyebilir.

Crosbie, yangına benzin döker gibi sözü, bir Gray’e bir Black’e verip konuyu derinleştirmekten de geri durmuyor. Yazarın kitapta yer verdiği aşk, günleri ve geceleri birbirine karıştıran türden. Kavgası bol, tutkusu tuhaf ve kafası karışık diye nitelenebilecek bu ilişkide, anlaşılacağı üzere şiddet hüküm sürüyor. Bağımlılığın ve yan yana gelince tartışmanın gırla gittiği bir aşk…

Crosbie, yattığı yerden kaldırdığı Cobain’e, genç bir kızla beraber yeniden hayat veriyor. Bu hayatın içinde müzik, uyuşturucu, aşk ve cinayet var. Cobain ve ona hayran pek çok kişinin yaşadığı ve deneyimlediği gibi romanda, her şey büyük bir savrukluk ve hızla gerçekleşiyor. Yazarın ilk bakışta klişelere yaslandığı izlenimi uyandıran kurgusu, roman ilerleyip olaylar birer birer sıralandıkça farklılığını gösteriyor. Aşk, sıradan bir aşka benzemiyor. Kitabın kahramanları, etrafı kalabalıkla çevrili olmasına rağmen koca bir boşlukta salınıp duruyor, daha doğrusu serbest düşüşe geçiyor.

Böyle baktığımızda Dün Gece Nerede Uyudun?, Cobain’in yaşamındaki şöhret, kıskançlık, hırs ve çöküş gibi olguların üstüne, trajikomik ve ironik bir hikâye inşa ediyor. Yeniden doğuştan cinayete kadar giden sürecin arasını, hayatın kirli ve onunla mücadele etme dürtüsüyle dolduran Crosbie, tanıdık bir öyküyü bozup tekrar oluşturarak okurun karşısına çıkarıyor.