Google Play Store
App Store

Sığınmacılar ucuz işgücü olarak sömürülürken iktidar ve muhalefetin politika malzemesi haline getirildi. AKP’nin göçmen politikasını eleştiren akademisyenler, düşmanlaştırıcı söylemlerin tehlikelerine dikkat çekti.

Dünün misafirleri bugünün hedefi

Umut SERDAROĞLU

Suriye’de emperyalizmin eliyle büyütülen iç savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen milyonlarca insan bir taraftan AKP için içeride ve dışarıda siyaset malzemesine dönüşürken, diğer taraftan muhalefetin hedeflerinden biri haline gelmiş durumda. Milliyetçi siyasetçilerin sık sık hedef aldığı mültecilere karşı medya desteğiyle birlikte göçmen düşmanlığı körükleniyor.

Milyonlarca Suriyeli iç siyasetin dilinde “gönderelim-göndermeyelim” tartışmasına sıkıştı. Ümit Özdağ’dan Tanju Özcan’a kadar açıkça ırkçılık yapan siyasetçiler son günlerde daha çok sahne almaya başladı. Medya bu modaya uyarak her gün bir göçmenle ilgili ‘suçun şahsiliği’ ilkesini bir kenara bıraktığı manşetler atmaya başladı. Düne kadar ‘misafirimiz’ denilen milyonlarca insan artık bu ülkede istenmeyen kişi durumuna geldi.

Dünyanın hiçbir ülkesi 5 milyon insanı aynı anda kendi topraklarında hiçbir sorun yaşamadan barındıramaz. Kuşkusuz ki göçmen sorunu görmezden gelinemez. Ama tüm suçu-günahı, savaştan kaçmak zorunda kalan insanlara yıkmak da doğru değil. İktidar böyle bir sorun yokmuş gibi davranmaya, göçmenleri Batı karşısında koz olarak kullanmaya devam ediyor. Muhalefet ise gelinen noktada çok gerçekçi olmayan ‘göndereceğiz’ sözünün ötesinde bir proje üretebilmiş değil.

Bir suçlu aramadan önce sürecin nasıl bu noktaya geldiğini yeniden hatırlamak ve sorunu iyi anlamak gerekiyor. Süreç beş maddede özetle şöyle:

1 Öngörülemeyen göç hareketi
Suriye’de Mart 2011’de başlayan çatışmalar ve ardından gelen iç savaş milyonlarca kişiyi evsiz bıraktı. 2011’den bu yana 350 binden fazla kişi savaş nedeniyle hayatını kaybederken, milyonlarcası da sığınmak için güvenli bölgelere göç etmek zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin açıkladığı verilere göre 13 milyon 500 bin Suriyeli yerinden edilirken 6 milyon 800 bini de mülteci olarak 128 ülkede hayatına devam ediyor. İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Başkanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre ülkede 3 milyon 761 bin 267 Suriyeli bulunuyor.

2 AKP’nin beceriksiz göçmen politikası
AKP’nin izlediği sığınmacı politikası yaşanan sorunların temel taşı olarak yer alıyor. Suriye’de iç çatışmalarla beraber açık kapı politikası uygulayacağını söyleyen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriyelilere ev sahipliği yapacağını duyurdu. Ancak açık kapı politikasının, ülkenin kaldıramayacağı yoğunlukta bir göç hareketine yol açması, sığınmacıların hedef haline gelmesine neden oldu. Özellikle Suriye’deki savaşın en yıkıcı olduğu 2014 ile 2018 yılları arasında toplamda 2 milyon 103 bin 906 kayıtlı Suriyeli Türkiye’ye giriş yaptı.

3 Mülteci olarak kabul edilmiyor
Türkiye’nin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ni coğrafi kısıtlama ile uyguladığı için sadece Avrupa’dan gelen ve mülteci tanımına uygun kişilere mülteci haklarını tanıyor. Avrupa dışından gelenlere ise geçici koruma statüsü veriyor. AKP, önce Suriyeliler için hukuksal geçerliliği olmayan ‘misafir’ söylemini kullanırken göçün hızlanmasıyla daha sonra ‘geçici koruma statüsünü’ devreye soktu.

4 Suriyeliler ölüyor, sermayedarlar zenginleşiyor
Mülteci haklarına erişemediği için çalışma izni almakta zorlanan Suriyeliler çoğunlukla merdiven altı çalıştırılırken, hiçbir güvenceleri bulunmuyor. Ağır çalışma şartları altında ucuz emek gücü olarak çalıştırılan Suriyeliler birçok iş kazasına kurban giderken sermayedarlar ucuz emek gücüyle giderek zenginleşiyor.

5 Sığınmacı düşmanlığı tekrar yükselişte
Siyasetçiler tarafından göçmenlere yönelik artan söylemler düşmanlığın yükselmesinde temel neden olarak görülüyor. Medyanın bu söylemler üzerinden sunduğu haberler, sosyal medya üzerinde dolaşan bilgi kirliliği ise yükselen göçmen düşmanlığının bir başka ayağı. Ekonomik krize sığınmacıların neden olduğuna dair söylemler ayrıca düşmanlığı körüklüyor.

SIKI BİR POLİTİKA İZLENMELİYDİ

Hatalı göçmen politikaları ve yükselen sığınmacı düşmanlığı birçok akademisyen tarafından da tartışılıyor. Emekli Prof. Dr. Hatice Kurtuluş sınırlar içerisindeki göçmen ile genel göçmen tanımının birbirinden farklı olduğunu söyledi ve “Ancak muhalefet ve iktidar bu iki tanımı aynı görüyor, bu çok tehlikeli bir yaklaşım” dedi.

AKP’nin açık sınır politikasına değinen Kurtuluş şöyle konuştu: “Açık sınır politikası aslında dünyaya karşı izlediği bir politikaydı. Suriyelilere yönelik ağır bir şey söyleseler Avrupa Birliği’nin sağladığı fonu durduracağını biliyorlar. Ancak ister ırkçı olsun ister insan hakları çerçevesinde olsun her devletin göç politikası olması gerekiyor, açık kapı bir politika değil. Dünyanın hiçbir ülkesi açık kapı politikası kararı almazken bizim neden böyle bir karar aldığımız sorgulanmalı. Böyle bir gereklilik olduğunda önce mağdurların nasıl alınacağı ve ülkeye nasıl yerleştirileceği sıkı bir şekilde planlanmalı.”

dunun-misafirleri-bugunun-hedefi-1004224-1.

Göç ettikten sonra hiç kimsenin zorla geri gönderilemeyeceğini altını çizen Kurutuluş, şunları dile getirdi: “Artık o insanlar sınırdan geçmişse göçmendirler ve bu başka bir politika. Göçmenlerin geldiği yerlerde olduğu gibi yaşama hakkı, gerekli hizmetlerden faydalanma hakkı sağlanmalı. Asıl bu insanlara yönelik yapılacak dışlayıcı politikalar ve milliyetçi tutumlar ciddi bir şekilde eleştirilmeli. Açık sınır politikası eleştirilebilir, ‘bu politika nedeniyle IŞİD militanı ülkemizi girdi’ gibi söylemler yapılabilir. Ancak bütün bir sığınmacı grubuna ‘IŞİD militanı’ demek, ‘karılarını kızlarını bırakıp geldiler’ demek korkunç bir şey. Kimsenin sığınmacı olduğu için kişilerin elektriğini suyunu kesme hakkı yok.”

Yoğun göç hareketleri sonrası menşe ülkeye geri dönüşün çok az olduğunu aktaran Kurutuluş, nedenini şöyle açıkladı: “Dünyanın hiçbir yerinde bir ülkeden bir ülkeye masif göç hareketi olduğunda aynı şekilde geri dönüş olmuyor. Bu bilinen somut bir şey. Göçmen oraya yerleşiyor, çocukları bu kültüre adapte oluyor, burada okuyor. Kendi kültürlerinden uzaklaşıyor. Araştırmalarımıza göre vatandaşlık alan Suriyeli sayısı çok yüksek değil. Diğer taraftan vatandaşlık hakkı da olmalı zaten. Mülteci olsan da kaçak olsan da herhangi bir ülkede vatandaşlığa beş yıl sonra başvurabilirsiniz. Sonuçta o ülkeye zamanla adapte oluyorsun. Türkiye’de ekonomik krizin derinleşmesini engelleyen ucuz göçmen emeğidir. Kapitalist sistemler altında her daim kullanılan göçmen emeği sermaye güçleri tarafından sömürülmeye mahkûmdur. Göçmenler de ister istemez buna katlanmak zorunda kalıyor.”

GÖÇMEN DÜŞMANLIĞI YARIŞI

İstanbul Kent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Deniz Yükseker muhalefet partileri arasında göçmen karşıtlığı yarışı olduğunu söylerken “Bu yarışta kazanan bir taraf olmayacak. Çünkü her zaman, bir partiden daha göçmen karşıtı ve ırkçı başka bir parti olabilir. Kaybeden ise bütün toplum olacak” dedi.

dunun-misafirleri-bugunun-hedefi-1004225-1.

Muhalefetin göçmen karşıtlığı yerine daha önemli sorunlara değinmesi gerektiğini söyleyen Yükseker, şu ifadeleri kullandı: “Muhalefet hem Türkiye vatandaşlarını hem de göçmenleri ilgilendiren çalışma hayatına ilişkin ağır hak ihlallerinden söz etse, güvencesiz çalışmanın nasıl önüne geçileceğine ilişkin öneriler sunsa hepimiz için daha iyi olur. Çünkü ırkçılık ve ayrımcılık ancak birlikte barış içinde yaşamamızı engeller, göçmenlerin ülkelerine dönmesini sağlamaz.” “Ülkelerine geri gönderelim” tartışmalarını değerlendiren Yükseker, “Ülkelerinden savaş nedeniyle kaçan insanların geri gönderilmesi Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce yasaklanmıştır.

Savaştan kaçıp ülkemize sığınan insanları sınır dışı etmek de bu bakımdan hukuki değildir. Uluslararası hukuka göre, mülteci olgularının çözümlerinden birisi ‘gönüllü geri dönüş’ olarak tanımlanmakla birlikte, gönüllü geri dönüşün gerçekten ‘gönüllü’ olması, geri dönülecek ülkenin güvenli olması, insanca bir yaşamın kurulabileceği bir yer olması gerekir. Bu bakımdan, Suriye gönüllü geri dönüşe uygun bir ülke değil” diye konuştu.