15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Saray’ın eniştesi haber vermişti. İkinci darbe girişimini de Saray’ın dünürü haber verecekmiş. Haber verme haberini ise 19 Şubat günü Cumhuriyet’ten Sinan Tartanoğlu, ‘Erdoğan’ın milisleri!’ başlığıyla verdi:

Dünür Orhan Uzuner, ‘benzer bir darbe girişimi ya da kalkışma anında’ halkı çok kısa sürede sokağa dökebilmek için geniş bir iletişim ağı kuruyormuş. ‘Kardeş Kal Türkiye’ adını taşıyan grup, Uzuner liderliğinde, anlık iletişim için WhatsApp grupları oluşturuyor; her ilçede telsiz sistemleri, radyo yayını yapabilmek için şirket kuruyormuş. Grup, Sağlık Bakanlığı sertifikalı ilkyardım, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü sertifikalı insansız hava aracı – drone kullanım eğitimleri alıyormuş.

Dünür, gerekli cihazları aldıklarını da dile getirerek, “Elektrik ve internetin kesilmesi halinde, halkı sokağa dökmek için grubun geliştirmeyi planladığı sistemlerden biri de hoparlör ve siren sistemi, en küçük cihazımız düdük. Arabamda megafon var. Gerektiği zaman kullanacağımız silah var. Böyle hazırlıkları yapmamız lazım” ifadelerini kullanmış ve “Liderimiz Erdoğan etrafında kenetlendik. Ona bir zayiat gelmesini istemiyoruz” demiş.

Dünür’ün grubunun tüm iletişim yöntemleri şimdilerde, referandumda evet sonucunun alınması için kullanılıyormuş. Belli ki sandıktan hayır çıkması da darbe şiddetinde sayılacak!

Elbette bu dünürsel girişim bir infial yarattı. Ama avukatlığı da dünürden çok dünürcü jölesiz Ahmet Hakan’a düştü ve sordu: “Erdoğan’ın dünür’ünün yaptığı suç mudur?” Sonra cevap verdi: “Orhan Uzuner’in bu örgütlenmesinde... Silah yok. Silaha dair bir eğitim yok. Kalkışma hazırlığı yok. Gizli kapaklı bir iş yok. Karanlık bir amaç yok. Peki, ne var? Şu var: Hande Fırat’lık yapmak var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünürü Orhan Uzuner, gayelerini şöyle açıklıyor: ‘Darbe gecesi Hande Fırat ne yaptıysa onu yapacağız.’ Böyle bir çabaya... ‘İşte Erdoğan’ın milisleri’ diye başlık atmak da neyin nesi? Ne yani? Darbe gecesi Hande Fırat’ın yaptığı şeyin yapılmasında ne sakınca var?” Jölesiz, söylediklerini yeterli bulmamış ki birkaç gün sonra ilave etti: “Erdoğan’ın dünürünün yaptığı konuşmayı değişik çekimlerden en az seksen kere dinledim. Kanaatim şudur: ‘Silah’ demiyor. ‘Siren’ diyor.”

O konuşmayı seksen kere olmasa bile ben de birkaç kez dinledim: “Silah” diyor…

Ama önemli de değil. Önemli olan şudur: Hangi versiyonundan gelirse gelsin 15 Temmuz gibi şeriatçı darbelere, saldırılara karşı teyakkuz halinde olmak amacıyla bir araya gelenler, “siren” deseler ve dünür’ün modelini geliştirseler suç sayılır mı? Sayılmazmış. Evet, tıpkı dünür’ün eylediği gibi, gizli kapaklı iş olmasın, karanlık amaç olmasın, karanlığa karşı aydınlık amaç olsun. Hande Fırat’lık yapılsın, elbette Saray’ı haberdar etmeye artık pek gerek yok, oranın eniştesi, dünürü, jölelisi, jölesizi, habercisi çok… Hande Fıratlık’sa eğer bu kez doğrudan halkımız için habercilik yapılsın. Şeriatçı bir kalkışma / darbe öncesinde ve sırasında haberdar edilmesi gereken laiklere, emekçilere… Her türlü darbeye karşı olan ama yakın tehlike bir şeriatçı kalkışmaya, saldırıya öncelikle maruz kalacak olanlara…

Sebebi basit. Bu memlekette faşizm tepeden devlet eliyle kurumsallaştı, o kurumsal yapı yine tepede siyasi İslam eline geçti ve bu kez siyasi İslamcı faşizm örgütlendi ve toplumsal örgütlenmesiyle cemaatlerle buluştu ve çoğaldı. Hatta şeriatçı cemaatlerden biri faşist bir askeri darbe girişiminde bile bulundu. Eskiden de faşizmin kitle tabanı vardı: Irkçılık, milliyetçilik vb… Şimdi şeriatçılık da devlet eliyle kurumsallaşıyor ama şeriatçılığın kitle tabanı artık hem ırkçı faşizmden daha fazla hem de ikisi (Bahçeli eliyle) daha kolay hemhal oluyorlar ve daha etkili hale geliyorlar…

Söyleyin bakalım… Dünür’ün sıraladığı tedbirlere en çok kimin ihtiyacı var? Mesela WhatsApp grupları da oluşturulur, ama klasik iyidir, dünür’ün bile akıl edemediği kulaktan kulağa haberleşme ağları yani. İnternet denetimlerinde, oraya pek güvenmemek şart. Radyo da elbette olsun. İlk yardım ise en fazla şeriatçı palalı saldırılara maruz kalacaklara lazım… Telsiz lisansı vermezler, walkie talkieler ne güne durur? Drone, güzel fikirdir!

Hani “laiklik elden gidiyor” diye sokağa ilk fırlayan ‘laik teyzeler’ vardı ya, kesinlikle haklı çıktılar. Aslında onlara ‘anne’ yerine ‘teyze’ denmesinin de toplumsal bilinçaltına dair bir sebebi olabilirdi, haklı görülürlerdi ama bir ‘mesafe’ de konulmaktaydı. Şimdi ise anne oldular, her ailenin annesi!

Yani onlarda enişte, dünür varsa, bizde teyze ve anne daha çok. Laik teyzelerin sezdiğini laik anneler de engelleyecek. Kadınlar yani… Ve illa ki gençler… Çünkü bu, sınıf akrabalığıdır; çünkü bu ezilenlere dair ortak aidiyettir. Elbette “Liderimiz Erdoğan etrafında kenetlenmek” değildir ama... Laiklik, Cumhuriyetçilik, Özgürlük, Eşitlik etrafında kenetlenmektir.