Merkez Bankasında kaybolan 128 milyar doların yanında sözü edilecek meblağ olmasa da 404 milyon dolar az para değil. 404 milyon dolar, dezavantajlı çocukların Bilgi ve İletişim Teknolojilerine erişimini sağlamak amacıyla Eğitim Bakanlığının Dünya Bankasından kullandığı kredi miktarı. Birkaç gün önce (22 Mart 2021) tümü serbest bırakılan 160 milyon dolarlık kredi ile birlikte Türkiye’nin aynı amaçla sadece Dünya Bankasından kullandığı kredinin toplamı 564 milyon dolar olacak. Türkçesi 4 milyar 500 milyon lira…

MEB, 2002’de, proje maliyeti 356 milyon 86 bin dolar olan Temel Eğitim 2 Projesi için Dünya Bankasından 300 milyon dolar kredi aldı. Türkiye, 1990’da Milli Eğitimi Geliştirme Projesi için 90 milyon 20 bir dolar, 1998’de de Temel Eğitim Projesi için 300 milyon dolar olmak üzeri Dünya Bankasından iki kez eğitim kredisi kullanmıştı. Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT), kredi talep formuna ilk kez 2002’de girdi. Kredinin kullanım amacı “Düşük gelirli aile çocuklarının ve özel ihtiyaçları olan çocuklara fırsat yaratmak ve ülke çapındaki temel eğitim okullarında kalitenin iyileştirilmesi için daha fazla çocuğun Bilgi ve İletişim Teknolojilerine (ICT) erişimini sağlamak.” olarak belirlenmişti. BİT, 2005’te kullanıma açılan 104 milyon dolarlık Orta Öğretim Projesinin de kredilendirme gerekçelerinden biriydi. 4 milyon 349 bin 884 doları finansör Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası tarafından evrak gideri olarak kesilen Güvenli Okullaşma ve Uzaktan Eğitim Projesi için avro cinsinden borçlanılan son (143 milyon 800 bin avro) 160 milyon dolar kredi de “COVI D-19 salgını ve olası kriz sırasında ve sonrasında okul çağındaki çocuklara eşit bir şekilde e-öğrenme sağlamak için eğitim sisteminin kapasitesini artırmak.” için istenmiş.

FATİH Projesi gibi merkezi bütçeden ayrılan kaynaklar, Dünya Bankası kredileri, Avrupa Birliğinden alınan krediler ve hibe edilen paralar zamanında ve yerinde harcanmış olsaydı eğitimde eşitlik, kapasite, erişim ve BİT desteği için borçlanma yoluna gidilmeyecekti. Ama ne yazık ki bu tür krediler belirlenen amaçlar için harcanmaz. Paranın çoğu "İşletme ve Operasyonel Maliyetler” (Ofis malzemeleri alımı, kiralama, satın alma bildirimlerinin yayınlanması, izleme, araç işletimi, ofis ve ekipman bakımı ve onarımı, iletişim, çeviri ve yorumlama, konaklama, tanıtım, sarf malzemeleri, seyahat ve denetim maliyetleri, huzur hakkı, eğitim faaliyetlerine ve çalışma gruplarına davet, yayınlara abone olma, yayın ücretleri, sözleşmeli personel maaşları) adı altında kaybolur gider. Çocuklar ve ebeveynleri ise proje bitip ödeme günü geldiğinde bu borçlarla baş başa kalır.

Kimseye iftira atmıyorum; Ziya Selçuk’un Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı iken Avrupa Komisyonundan aldığı (Şahsi girişimiyle aldığını kendisi söylüyor) 100 milyon avroluk hibe krediyi nasıl kullandığını bildiğim için 160 milyon dolarlık son kredinin güvenliğinden kuşkuluyum. Kahvaltı dahil, günlük konaklama ücreti bugünkü para ile 25 Tl. iken 80 bakanlık görevlisinin katıldığı konaklamasız 6 saatlik toplantı için kendi oteline kişi başına 140 Tl. ödeme yapıldı/gösterildi bilgisine sahip olsaydınız siz de tedirgin olmaz mıydınız!

Eğitim Bakanı, bu 160 milyon dolarla "Hibrit eğitim modelleri, yani yüze eğitim ağırlıkta olmak üzere sertifikalandırılmış ve gerekirse diplomaya dönüşebilecek uzaktan eğitim platformlarını yaygınlaştırmak ve 'seç-beğen-izle' formatında, isteyen herkesin istediği alanda eğitim alabileceği büyük bir dijital platform kurmakta kullanılacağını” bunu bir-iki yıl içinde gerçekleştireceklerini söylüyor. Bu hevesi, iştahı, motivasyonu nereden ediniyor bilmiyorum! Eğitimi dijitalleştirmeye, uzaktan eğitimi kalıcılaştırmaya bu denli hevesli bir başka ülke var mı? Bunu biliyorum, yok! Son yıllarda Dünya Bankasından eğitim kredisi kullanmış ülkelere baktım; bir tek 2020’de Nijerya, temel eğitimde öğretme ve öğrenme süreçlerini iyileştirmek ve gençler için kaliteli dijital becerilere ve girişimcilik programlarına erişimi genişletmek; Çad, ilkokul ve ortaokul öğrencileri için çok modlu uzaktan eğitime erişimi iyileştirmek ve kapalı okullarını açabilmek için kredi talebinde bulunmuş. Dünya Bankasından eğitim kredisi kullanan ülke zaten çok az: Avrupa’dan İspanya ziraat teknisyeni enstitüsü kurmak, Portekiz tarımsal eğitimin kalitesini iyileştirmek için kredi kullanmış. Fransa, ilk ve son kredisini 1947’de (Yeniden Yapılanma Projesinde) kullanmış; Belçika 1957’de, Yunanistan 1979’da…

Krediyi ihtiyacı olan kullanır; şahıs olarak biz niçin, nasıl kullanıyorsak ülkeler de uluslararası bankalara aynı nedenle borçlanıyor. Ne yazık ki biz rasyonel davranırken yöneticiler başkasının üzerine kredi çekmiş gibi har vurup harman savuruyor. Eminim yine öyle olacak. Baksanıza Eğitim Bakanı yine gaza gelmiş (Ya da borçlandırdığı vatandaşı gaza getiriyor) "Dünya çapında bir platform” kuracağını, “Evde otururken mobil telefondan takip edilerek” arıcılık sertifikası alınacağını söylüyor.