Dünya “Beş”ten büyük mü?

Elbette büyük, bunu herkes biliyor. Galiba en iyi bilen de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-moon! Bilmem dikkatinizi çekti mi, Bay Moon ne zaman BM salonlarında bir devlet başkanı ağırlarsa, önünde saygıyla eğiliyor. Küçük büyük, Asya Avrupa demeden! Çünkü “Beş”lerin kararlarını nasıl aldığını (ya da nasıl alamadığını) çok iyi biliyor. Siz birbirine hasım, devamlı birbirini kollayan, ajanlarına sofistike cihazlarla birbiri dinleten beş kişiyi “icra organı” diye yan yana oturtursanız sonuç da işte böyle olur. Kolay kolay karar alamazlar! Alırlarsa da –askerleri yok, polisi yok- uygulatamazlar. Zaten neredeyse her devletin karnesi, uygulanmamış bir takım BM kararıyla dolu. Söyler misiniz, T.C. hükümetleri de şimdiye kadar kaç tane Kıbrıs kararı uyguladı? “Beş”lerin büyüğü ABD bile, Irak işgalini Konsey’de onaylatamayınca, BM dışında bir koalisyon gerçekleştirmedi mi? Aynı BM, bu işgalin açtığı onulmaz yaraları bugün nasıl kapatacak?

•••

Evet, Dünya “Beş”ten büyüktür ve buna artık kimse aldırmıyor. 1.5 milyarlık Çin bile! Daha elli yıl önce, General De Gaulle, BM’den “Araç” diye, küçümseyerek söz ederdi. Doğru, bir “Araç”; ama yine de fuzuli bir “araç” değil. Orası bir forum; dünya sorunlarının tartışıldığı, devletlerin seslerini duyurduğu bir forum! Altmış yıl önce, Bandung Konferansı sırasında bile, Nehru’lar, Nasır’lar BM’yi bu şekilde kullanmaya çalıştılar. Yani demek isterim ki, günümüzde orada kürsüye çıkıp da “Dünya Beş’ten büyüktür!” diye nutuk çekmenin bir anlamı yok! Bir etkisi de! Böyle nutuklar dünya basınında iki satırlık bile yer almıyor. Zaten Tayyip Bey’in bu konuda söyledikleri de, Türk basınının dışında hiç yankı uyandırmadı. Kimseden çıt çıkmadı.

•••

Peki ya FETÖ konusunda söyledikleri?

Doğrusu o konuda da insan şüphe içinde kalıyor. Risk şurada: Tayyip Bey, FETÖ’yü dünya çapında bir tehlike diye sunarak kafaları karıştırmış olamaz mı? FETÖ okulu barındıran 170 kadar ülke gerçekten de tehdit altında mı? Buna önce o ülkelerin karar vermeleri gerekmez mi? Birkaç yabancı okul bir ülkenin güvenliğini sarsabilecek güçte olabilir mi? Örneğin Fransa, Saint Joseph, Saint Michel vb gibi birkaç okulu kullanarak Türkiye’de bir Darbe Girişimi’nde bulunabilir mi? Gerçekçi olalım. Bana kalırsa BM Genel Kurulu’nda Erdoğan’ı dinleyen delegelerin birçoğu FETÖ’nün adını ancak 15 Temmuz darbe girişiminden sonra duydular. Belki bir kısmı da bunu sık sık ad değiştiren DAEŞ’in kendine koyduğu yeni bir ad sandı? Ayrıca, FETÖ’yü dünya çapında bir tehlike olarak sunmak, onu büyütmek ve onun bir çeşit propagandasını yapmak olmuyor mu? Bilmem ama elli, yüzyıl sonra, insanlar bu tartışmalarımızı okuyunca hayli gülecekler gibi geliyor bana!

•••

Aslında Tayyip Bey’in konuşmasında en çok ilgi çeken ve en dikkatle dinlenen sözler, Türkiye’nin Suriye politikasıyla ilgili sözleri oldu. Zaten tartışmalara damgasını vuran konu da buydu. Obama da, Hollande da BM platformundaki son konuşmalarını bu konuya ayırmışlardı.

Burada Suriye sorununu tartışmaya kalkışacak değilim. Onun yeri ayrı. Fakat son olarak, basından izleyebildiğim kadarıyla, Genel Kurul’da en dikkate değer bulduğum konuşmadan bir iki söz etmek istiyorum. Bu konuşmayı Peter Thomson yaptı; Fiji’li devlet adamı ve Genel Kurul Başkanı.. Açılış konuşmasıydı..

•••

Thomson, konuşmasını geçen yıl kabul edilen “Sürdürülebilir Gelişme 2030 Acendası” üzerine kurmuştu. Oysa hedefe on dört yıl kala, insanlığın önünde devasa engeller vardı.. Fakirlik ve sefalet; artan gelir eşitsizlikleri; dinci fanatizm, şiddet ve terör; silahlanma yarışı; ırkçı, yabancı düşmanı ve kadın düşmanı duygular; yerinden yurdundan olan milyonlarca göçmen... Kısaca tablo ezici idi ve henüz bu sorunlardan hiçbiri kontrol altına alınamamıştı.. Yine de Thomson konuşmasını iyimser sözlerle bitirdi. “Bizim Fiji dilinde bir deyim vardır; dedi: RAİ Kİ LİU. Bu deyim, bizleri, eski dertlere, çıkmazlara ve hatalara saplanıp kalmamaya, ileriye bakmaya davet eder. Bugün ben de insanlığı tehdit eden bazı sorunlara değindim. İleri bakalım; kendimizi onlar için hazırlayalım: RAİ Kİ LİU!...”

Galiba en anlamlı sözler en küçük Ada’dan gelmişti ve fiktif değil, reel bir Birleşmiş Milletler’in yapması gereken de buydu. Thomson sözlerini bir de siyasetçi ile devlet adamı arasındaki farkı vurgulayarak bitirdi: Bunlardan birincisi gelecek seçimleri, ikincisi ise gelecek nesilleri düşünür diyordu Fiji’li Başkan..