IMF’den gelecek 6,5 milyar dolar, borç yapılandırma fırsatı doğurabilir. Bu şans AKP iktidarında değil ancak iktidar değişikliğinde, tiksindirici borç ilanı eşliğinde anlam kazanabilir. Kamuoyunda hazır Kanal İstanbul’a ilişkin bir tiksindirici borç tartışması alevlenmişken, neden tüm kamu borçları denetimi için bir yurttaş hareketi başlatmayalım?

Dünya borç sorunu ve borç denetimi

Dünyadaki borç trendlerini izlemek için en yetkili kaynak, Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) Küresel Borç İzleme (Global Debt Monitor) raporları kabul edilebilir. 2021 1’inci çeyrek itibarıyla küresel borçlar 289 trilyon doları, dünya GSYH’sinin yüzde 360’ını bulmuş durumda. Türkiye’nin de dâhil olduğu “yükselen ülkeler” grubunun borçları ise 86 trilyon doları aşarak yeni bir rekor kırdı.

2020’de Covid-19 salgınıyla birlikte küresel borçların GSYH’ye oranı dünya ekonomisinin daralmasının etkisiyle tam 36 puan artmıştı. Gelişmiş ülkelerde kamu borçları salgına yönelik destek yardımlarıyla hızla kabarırken, diğer kesimlerin borçlarında hafif bir düşüş gözleniyor. Yükselen ülkelerde ise kamu borçları göreceli istikrarlı seyrederken, özel kesimin borçları artış eğiliminde.

Geçen yıl kaybettiğimiz Antropolog David Graeber, “Borç: İlk 5000 Yıl” adlı eserinde borçların şişmesinin antik Mezopotamya’dan başlayarak ya büyük bir toplumsal patlamaya yol açtığını ya da yeniden yapılandırıldığını anlatıyor. Bu doğrudan veya dolaylı yeniden yapılandırma; enflasyon, sermaye kontrolleri veya borçların silinmesiyle gerçekleşiyor. Geçen yıl borç temerrüdüne düşen Lübnan, Arjantin, Ekvador, Zambiya’yı 2021’de yeni örneklerin izlemesi bekleniyor. Sarsıntılı bir dönemden geçen Tunus’ta da sorunların kökeninde dış borçlar yatıyor. Çünkü borç vermek için IMF’nin talep ettiği kemer sıkma programıyla, halkın talepleri çelişiyor.

DÜNYA BANKASI ENDİŞELİ

IMF- Dünya Bankası (DB) gibi uluslararası mali kuruluşlar da bir küresel borç krizinin patlak verebileceği uyarısında bulunuyorlar. DB baş ekonomisti Carmen Reinhart şirketlerin, hanehalkının ve hükümetlerin pandemi sürecinde biriken borçlarının ani bir şokla gelmese dahi, yavaş bir tempo izleyerek bir borç krizine yol açabileceğini düşünüyor. Çünkü pandemideki kapanmaların istihdamı ve tüketici harcamalarını olumsuz etkilemesini, bunun da önümüzdeki dönemin ekonomik performansına yansımasını kaçınılmaz görüyor. Süreç uzadıkça, ertelenen borçların vadesinin de gelmesiyle sorunun patlak vereceği endişesini dile getiriyor. (Reinhart Frets World Faces Financial Crisis if Pandemic Lingers, Bloomberg 13 Ocak 2021.)
DB’ye göre, “küresel borcun dördüncü dalgası” kapıda. Borçların ilk dalgası 70’ler ve 80’lerde Latin Amerika borç krizi ile sonuçlanıyor. İkinci dalga ise 1990’dan 2000’lerin başına kadar Doğu Asya’da bankaları ve firmaları, Avrupa ve Orta Asya’da hükümetleri vuran süreci kapsıyor. Üçüncü dalgaya gelince, 2007-2009 arasında patlak veren, dünya genelinde birçok ekonomiyi keskin biçimde vuran Küresel Finansal Kriz ile sonuçlanıyor. Dördüncü dalga düşük faiz ortamı, kripto para benzeri yeni finansal enstrümanların çıkması özellikleriyle önceki dalgalarla benzeşiyor. Ancak bu dalgada yatırımların zayıf seyri ve düşük büyüme temposu bunu önceliklerden daha tehlikeli kılıyor. Tarihsel anlamda düşük faiz oranları, bir sonraki finansal panik ve sermaye çıkışları aşamasına kadar, şimdilik şirketlerin sorunlarının üzerini örtüyor. (World Bank World Economic Prospects Report Ocak 2021.)

dunya-borc-sorunu-ve-borc-denetimi-908402-1.

Borçların artış ivmesi ve yüksek düzeyi DB’ye göre dördüncü dalgada riskleri artıran nedenler. DB aşırı borç sorununun çözümü için malum reçetesi, özelleştirme ve mali disiplin gibi “Ortodoks” önlemlerden söz ederken, alışmadık biçimde enflasyonla borçların eritilmesi, borç erteleme ve zenginlerin vergilendirilmesi gibi “heteredoks” çözümleri de telaffuz ediyor. Bu da emekten yana hareketler için sözü edilen taleplerin öne çıkarılmasını meşru kılıyor.

BORÇ ERTELEME PROGRAMI

Öteden beri gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) için kalkınma perspektifini önceleyen Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) ise, geniş kapsamlı bir kurtarma programından yana 1 trilyon dolarlık bir borç erteleme programı öngörüyor. 3 aşamalı bir “küresel borç anlaşmasına” gerek olduğunu düşünüyor.

Ve aşağıdaki üç adımın atılmasını öneriyor:

Adım 1: Borç ödemelerinin geçici olarak durdurulması. Böylelikle GOÜ’ler sorunlarını çözebilmek için bir nefes alacaklar. Bu adım bir şarta bağlı bulunmayacak, tüm alacaklıları kapsayacak, onlara mahkemeye gitme ve borçlu ülkelerin varlıklarına el koyma yollarını kapatacak.

Adım 2: Borç affı ve yeniden yapılandırma anlaşmalarıyla borçların uzun vadeli sürüdürülebilirliğinin sağlanması. Bu süreç borçların iskontosunun (haircuts) ve geri ödemelerin yeniden takvimlendirilmesini içerecek.

Adım 3: GOÜ’lerin borçlarının yeniden düzenlenmesini koordine edecek Uluslararası GOÜ Borç Kurumu (International Developing Country Debd Authority) kurulacak. (UNCTAD From the Great Lockdown to the Great Meltdown 23 Nisan 2020.)

IMF’DEN 650 MİLYAR DOLAR

IMF de geçtiğimiz hafta 650 milyar dolarlık bir fonlama programını onayladı. Bu çerçevede IMF’nin para birimi Özel Çekme Hakkı (ÖÇH) temelinde ülkelere kotalarına göre dağıtım yapılacak. Bu paranın 275 milyar doları (193 milyar ÖÇH) yoksul ülkelere dâhil GOÜ’lere gidecek. Türkiye’nin payına da kotası uyarınca 6.65 milyar dolar düşecek.

Gelişmiş ülkelere de gönüllülük temelinde kotalarını yoksul ülkelere tahsis etme çağrısı yapıldı. Bu çağrı henüz somut bir karşılık bulmadı. Zaten böyle bir diğerkâmlık yapılması halinde bile para IMF’nin Yoksulluğu Azaltma ve Büyüme Kredisi programı çerçevesinde kullandırılacak. Her ne kadar bu program uyarınca sıfır faizli krediler açılıyorsa da, klasik kemer sıkma programı kuralları dayatıldığı için uygulamanın yoksul ülkelerin hayrına olduğu şüpheli… (IMF Governors Approve a Historic US$ 650 Billion SDR, imf.org 3 Ağustos 2021) Bu dünya konjontürü, Türkiye’nin de yararlanabileceği bir borç yeniden yapılandırma fırsatı doğurabilir. Ancak bu AKP iktidarı altında ülkenin rahat bir nefes alması olanaklı görülmediğine göre bu şans ancak bir iktidar değişikliğinde, “tiksindirici borç” ilanı eşliğinde anlam kazanabilir.

BORÇ DENETİMİ

Borç denetimi kamu yönetiminde daha fazla şeffaflık talep eden yurttaş hareketlerinin yükselişiyle giderek önem kazandı. Piyasa mekanizmaları içerisinde yapılan borç sözleşmelerini adeta kutsal kabul eden zihniyet karşısında; hem ülke adına bu sözleşmelere imza atanları, hem de fonların nerelere kullanıldığını sorgulamadan kredi açanları hesap vermeye davet eden borç denetimlerinin meşruiyeti arttı.

Borç denetimleri doğrudan yurttaş hareketleri tarafından başlatılabilir. Bu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin yurttaşların doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla kamu yönetimine katılmaları hakkını kabul eden 21. Maddesi’ne dayandırılabilir. Ya da yürütme erki, yasama erki veya yargı erki tarafından başlatılabilir.

Ekvador’da Rafael Correa'nın başkan seçilmesiyle 2007-2008’de yürütmenin borç denetimi başlatması birinci, Brezilya’da 2009’da parlamentonun bir soruşturma komisyonu kurması ikinci, Arjantin’de yargının 1982-2000 dönemine ilişkin bir denetime girişmesi üçüncüye örnek kabul edilebilir. (Wissem Ajili, Is audit the solution to the sovereign debt dilemma?, Business and Management Research Journal, 159-7-167 Kasım 2020.)

Fikir vermesi açısından, Brezilya Yurttaş Kamu Borcu Denetim Komitesi aktivitelerini aşağıdaki alanlara yoğunlaştırmıştı:

a) Federal bütçedeki kaynakların dağılımı. Örneğin 2012’de tüm fonların yüzde 44 gibi bir bölümü sırf borçların ödenmesine ayrılmaktaydı.

b) Kamu borçları ve insan hakları ile sosyal hakların ihlali arasındaki ilişki.

c) Kamu borçları ve emeklilik, vergi, işçi hakları, özelleştirmeler gibi karşı-reformlar arasındaki ilişki.

d) Kamu borçları ve enflasyonu kontrol etmeye yönelik makroekonomik politikalar arasındaki ilişki.

e) Kamu borçları ve borçlanmayla uluslararası rezervlerin artırılması, IMF’ye yapılan ödemeler, bazı tahvillerin erken geri ödenmesi arasındaki ilişki.

f) Kamu fonlarının ne kadarının kadına karşı şiddetle mücadeleye ayrıldığına ilişkin bilgi.

g) İlgili dökümanların kamuoyunun bilgisine açılması.

h) Kamuoyunu kamu borçları konusunda bilgilendirmek ve eğitmek için yayınlar yapılması.

ı) Toplumun halka açık toplantılar, yürütülen çalışmalar ve basın açıklamalarıyla komu borçları konusunda seferber edilmesi.
(Maria Lucia Fattorelli, Citizen Public Debt Audit, CADTM, 2013.)

Ekvador’da da son 30 yılın borçlarının didik didik edilmesi amacıyla 6 alt komisyon kuruldu. IMF-DB gibi çok taraflı kuruluşlara, hükümetlere, ticari bankalara olan borçlar ayrı ayrı incelendi. İç borçların denetimi, uluslar arası hukuktaki emsal kararlar ve borçların sosyal ve ekolojik etkilerinin her biri, özel bir komisyon tarafından mercek altına alındı.

Çok taraflı kuruluşlar alt komisyonu, uluslararası mali kuruluşların özel bankalarla ittifak halinde bulunduğu, yüksek maliyetli gereksiz bazı projeleri finanse ettiği sonucuna vardı. İki taraflı borçlar alt komisyonu ise hükümetlerin kendi müteahhitlerini ve kreditörlerini kolladığına karar verdi.

Tüm bu çalışmalar sonucunda Ekvador’un borçlarının yüzde 70 oranında iskontolu biçimde yeniden yapılandırılması gerçekleşti.

Bugünkü konjonktürde ne yazık ki Türkiye’de ne yürütme, ne yasama, ne yargıdan kamu borçlarının denetimine yönelik böyle bir inisiyatif bekleyebiliriz. Öyleyse, kamuoyunda hazır Kanal İstanbul’a ilişkin bir “tiksindirici borç” tartışması alevlenmişken, neden tüm kamu borçları denetimi için bir yurttaş hareketi başlatmayalım. 4 haftadır bu köşede gündeme getirmeye çalıştığımız konuları niye akademisyenlerin, medya mensuplarının, sendika ve meslek odası temsilcilerinin katılımıyla sistematik bir biçimde ele almayalım.